top of page
EY
DOSTLARIM !

EY
DOSTLARIM !

Etik değerler üzerine...
Rv.10

İthaf

"Liderlik kavramına ilişkin ne eksikse onu tamamlayan, fazlalık olarak yüklenen yanlışlardan temizleyen yeni bir doktrin oluşturmak isteyen herkese."

Önsöz

Evet! Onlarca yılı aşan sürede geliştirilen liderlik modelleri ve insan kaynakları teorilerinin bugün bizi ulaştırdığı yer utanç vericidir.

Oysa beklentimiz; değerlere yaslanmış etik yönetim anlayışıyla çorak iş dünyasını bereketlendirmek ve insan odaklı çalışma koşullarının vaat ettiği o medeniyete, -mali değer yaratan bir motivasyon, verimlilik ve performansla- ulaşmak, değil miydi?

Bana göre asıl sorun, -gelişime açık alanları olsa da- modern insan kaynakları uygulamaları değil, bu araçları teslim ettiğimiz kişilerdir.

Evet! Lider tanımı bir pozisyonun tepe yöneticisine, bulunduğu konumdan dolayı verilen bir unvan değildir.
Çalışanlar tarafından ona atfedilen ve hak edilerek sahip olunan saygın bir mertebedir.
Evet, evet! Aslında özü itibariyle örgüte ‘hayat vermesi’ gereken liderlik kavramı, bu çoklu beklenti ve yanlış anlam ataması yüzünden, iş hayatında çalışanların canına okumaktadır.

Bu olumsuzluğu bertaraf etmek için bence, bir yöneticiye “lider” demek yerine, “liderlik vasıflarına sahip kişi” tanımlamasını yapmamız gerekir, sanki.

Evet! Liderlik kavram ve yaklaşımları yerine “liderlik vasıflarını” daha çok tartışsaydık, doğru bilgiye kaynaklık eden etik lider öznesine çoktan ulaşır ve insan kaynakları modellerinin müjdelediği başarılı iş sonuçlarına onun eliyle erişirdik.

İşte bu yüzden, asıl odaklanılması gereken ‘liderlik ve insan kaynakları yaklaşımları’ değil, ‘etik liderlik vasıflarına sahip’ bir kişiyi nasıl var edeceğimiz olmalı değil midir?

Bunu nasıl talep edeceğimiz ve bunun altını nasıl dolduracağımız olmalı, değil midir?

Evet! İnsan kaynakları uygulamalarını büyük bir ustalıkla manipüle ederek, çalışanların aleyhine bir araç olarak kullanan günümüz yöneticileri asıl mercek altına alınmalı, değil midir?

EY DOSTLARIM!


BÖLÜM 1


ETİK LİDERLİK VE YÖNETSEL YETKİNLİKLER


GİRİŞ


Bu kitap, insan hak, onur ve özgürlüğünü koruma altına alan yegâne unsurun, -sağladığı hesap verebilirlikle- etik değerler olduğunu iddia etmektedir.

Evet! Etik değerlere yaslanan kurumsal kültürün,  -oluşturduğu insani çalışma ortamıyla- daha üretken, verimli ve mali değer yaratan medeni bir şirketi var edeceğini iddia etmektedir.

Evet, evet! Kurumsal kültür ve etik değerlerin, mevcut çalışma ortamını bir barış, huzur ve esenlik yurduna, insanları ise bilginin hâkim olduğu bir topluluğa dönüştüreceğini iddia etmektedir.

İyiye yönlendiren, daha doğru ve güzelin peşinde koşturan bir anlam dünyasını keşfettirmeyi amaçlayan bu kitap, sahip olduğu yüce kudreti ise -zaman üstü ve mekân ötesi- evrensel değerlerden alır.

Bu kitapta Etik Lider, iş hayatında yolunu ve yönünü kaybetmiş her çalışanı uçurumun kenarından alıp yaşadığı anı daha anlamlı hale getiren, girdaptan çıkmaları için yordam gösteren bir niyetle seslenir.

Neleri bu dünyada ‘insanlık namına’ inşa edebiliriz diye dertlenen Etik Lider, işletme ve yönetim sorunlarını çözerken -adalet, eşitlik, özgürlük, hakkaniyet, saygı gibi- etik değerleri referans almayı öğütleyen bir hitapla seslenir.

Elbette etik değerler, okuyucu kitabın kapağını açmadan önce kişinin kalbi ve zihninde olmalıdır. Ama bu kitabı bir gönül coşkusuyla okutan zorunluluk aslında bu değildir, sadece kişinin 'derinlik peşinde' olmak istemesidir.

Evet! Bu kitap zihin ve kalp dünyasını hedef alsa da çok şeffaf değildir, önce okuyucunun bilgiyi hak etmesini ister ve bu sebeple şüpheci bir yaklaşımla kişiye hemen kendisini açmaz. Bunu ise sadece; maskelenmiş kalpler ve önyargılı zihinlerde karşılık bulamayacağını bildiği için yapar.


İşte bu yüzden sadece bütün atomlarıyla alıcı hale gelmiş çalışanları, potansiyellerini reel kılmaya, yeti ve melekeleri en üst seviyeye çıkarmaya davet eder.

Evet, sadece derinlik peşinde olanların zihnine hitap eder, sunduğu bilgiyle kalbe dokunur ve kişilerden bulunduğu ortamda bir şeyler yapmasını ister.

Evet, evet! Herkes için iyi olan bir eylem dünyasında yaşamamızı bizden ister. Karşılığında ise kişiye sadece zihinsel kesinlik, duygusal tatmin vaat eder!

ETİK DEĞERLERLE LİDERLİK


Günümüzde büyük istifa diye adlandırılan psikolojik bir yıkımla mücadele etmekteyiz. Aslında İstifa çok kolay bir eğilimdir ve bugün binlerce çalışan umudunu kaybedip bulunduğu şirketlerden topluca istifa etmektedir.

Çalışanları depresyonun eşiğine getiren olumsuzluklar, belki iki saat içinde ortadan kalkabilecekken, çözüm arayışlarıyla ilgilenmeyen yönetim anlayışının bulunması, kişilerde ümidin yer tutmamasına da sebep olmaktadır.

Çalışanları iş hayatına tutunduran, onları besleyen ümidin olmaması ise aslında bozuk düzeni iyileştirecek güvenilir bir etik liderin ortalıkta bulunmaması ile ilişkilidir.

Çünkü etik lider, insanların önünü görmesi ve yolunu seçmesini sağlayacak kaynağı onlara sunandır. Henüz bilgi seviyesine erişmemiş insanları bilinçlendiren ve niyetlenerek yönelmesini sağlayacak alternatifleri onlara sunandır.

Peki, şirketler bugün etik liderlik yaklaşımına neden yer açmalı?


Bugün insanları motive etsin, verimli kılsın diye sunulan insan odaklı iş yeri politikaları, onları daha da köleleştirmektedir.

Her ne kadar çağdaş Liderlik yaklaşımı potansiyelleri performans temelli belirlemeyi ve yetenek yönetimiyle gelişimlerini sağlamayı önerse de şirket yönetimleri kendilerine biat edenleri, hala kayırmacılık ve adamcılık ile atamayı sürdürmektedir.

Bunu da sunulan insan kaynakları uygulamalarını büyük bir ustalıkla manipüle ederek, çalışanların aleyhine bir araç olarak kullanmaktadır.

Evet! Bugünün patolojik zihne sahip tepe yöneticileri, insan kaynakları politikalarından gelmeyen zararlı üretimlerde bulunarak, kendi kararlarına dayanak olacak yeni ama adaletsiz icatlar edindiler. Ve sonuçta -geçmişten gelen yanlış yükleri yüklenerek- değersiz geleneklere sahip çıkan ve liderlik kavramında hiç bulunmaması gereken olumsuzlukları koruyan ahlaksız bir yönetsel yapı oluşturdular.

Evet! Günümüzün rekabet koşullarında sakatlanmış olan paylaşımcılık değerini, -bir kurt kanunu gibi- alfanın en güzeli yiyip tükettiği, kalanı diğerlerine bıraktığı bir hale dönüştürdüler.

Bağlılığı sadece biat ve itaate bağlayan bu sistem, Lideri sadece ayrıcalıklı bir grubun başı yapmaktadır. Kabile şefliğinden öte olmayan...

İşte bu yüzden, sadece kendi mensuplarını koruyup onun dışındakileri ötekileştiren bir liderlik anlayışı var, günümüzde.

Evet, erk sahiplerinin kendini lider sandığı ve nemalandığı otoriteyi bırakmamak için başkalarını da düşman gördüğü bir sistem var elimizde. Sevginin, saygının ve adaletin bittiği...

Post-modern Liderlik yaklaşımlarında bugün ne eksik ki şimdi etik liderlik yaklaşımını konuşmalıyız?

Evet! Liderlik kavramından eksiltilen etik değerler yüzünden kurum kültürünün kendisi de eksilmiş, içi boşalmıştır.


Etik Liderlik yaklaşımının bu boşluğu doldurduğuna, ruhsuz iş dünyasındaki manevi arayışları değerlerle geliştirdiğine inanıyorum.

Evet! Etik Liderlik yaklaşımının, insanlık hak, özgürlük ve onurunun zarar görmesini engellemek için -tıpkı yuvasındaki yavru kuşları koruyup kollamak için yüksekte uçan bir anne kartal gibi- etraftaki bütün faaliyetleri, özgüvenli bir kaygıyla gözetleyen bir sistem olduğuna inanıyorum.

Evet, evet! Etik Liderlik yaklaşımının, insanların güven içinde çalışması için -hep faal bir vaziyette bulunarak- değerlerin ve hakikatin koruyucusu olan bir sistem olduğuna inanıyorum.

Etik Liderlik yaklaşımının, şirketler daha karlı olsun diye değil, insanlar zarar görmesin isteyen ve insan eliyle dejenere edilen, bozulan ne kadar değer varsa, bunları düzeltmeyi dileyen bir sistem olduğuna inanıyorum.

Liderlik namına Liderlik kavramına hangi yanlışlar dahil edildi ki bugün etik liderlik yaklaşımı, ‘bütün bunların liderlikle hiç ilgisi yok, kaldırın atın!’ diye sesleniyor?

Günümüze ait post-modern liderlik, kendinden olmayan insanlara altından kalkamayacağı yükleri yükler ve onların başarısız görünmesini ister. Aslında kötü olan eylemin kendisi de değildir, yaptığının iyi bir şey olduğunu sanmasıdır.


İşte bu yüzden ilk olarak liderlik kavramını, menfaati kendine yontan, mensuplarının nemalanmasını önceliklendiren, bölücü ve parçalayıcı ideolojik anlayıştan arındırmalıyız.

Evet! İş hayatını herkes için bir barış, huzur ve esenlik yurduna dönüştürmeyi sadece insan onurunu dikkate alan bir etik yaklaşımla sağlayabileceğimizi bilerek, bunu böyle yapmalıyız!

Bugün yönetim kademelerinde bulunan -etik değerlerle hiç alakası olmadığı için hakikatin ret ettiğini kabul, kabul ettiğini ise ret eden- kayırılmış ruhban sınıfından kurtulmakla işe başlayabiliriz.

Evet! Geleneklerden beslenen uygulamaları kültüre dönüştüren bu yönetici ruhban sınıfından kurtulmakla işe başlayabiliriz.

Sadece benim gibi düşünürseniz, burada var olursunuz diyerek iş hayatını zorlaştıran, düşünmeyi daraltan, en iyi formda örgütlenmeyi engelleyen bu bencil ruhban sınıfından kurtulmakla işe başlayabiliriz.

Söylediklerinden dolayı yakılan, ipe çekilen pek çok kişinin olduğunu hepimiz iyi biliyorsak ve bu olan, düşünce özgürlüğü ve çoğulculuk değerini katlediyorsa, bunu böyle yapmalıyız.

Üretim ve tüketimdeki ahlaksızlığın insanı esir aldığı ve onları mekanik bir makinenin dişlisi gördüğü bu dönemde, etik liderlik yaklaşımı şirketlere ve çalışanlara neyi vaat ediyor?

Burada saygı görmek istiyorsanız, önce başkalarına saygı duymak zorundasınız diyen Etik Liderlik, insanların onur, hak ve özgürlüklerini koruma altına alır. İş hayatını daha rafine, yaşanabilir hale getirmek için çalışır.

Etik Liderlik yaklaşımı, mevcut olanı koruma değil, iş hayatını daha mükemmele yükseltme ve böylece çalışanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlama iddiasında bulunur.

Evet, Etik Liderlik yaklaşımı, öncelikle çalışanların daha müreffeh, konforlu, huzurlu olmasını arzu eder ve onları standardı yüksek bir yaşam kalitesine eriştirmeyi amaçlar. Bir amaç olmasa da sonuç, çalışan memnuniyeti ve dolayısıyla verimlilik ve performansta artış olur.

Sabahın köründe ayağa kaldıran, akşamın geç saatlerine kadar çalışanları robotlaşmış varlıklara dönüştüren ve mevcut düzenin yürümesi için onları köleleştiren bu sistemde, etik liderlik yaklaşımı insanların hayat kalitesini yükseltecek neler söylüyor?

Etik Lider, örgütün varlık alanında yer tutan herkese, -evet, her seviyedeki çalışana- kurmuş olduğu sistem ve çalışma ilkeleriyle bir rehber, bir yol göstericidir.

Mesela, çoğulculuk ve düşünce özgürlüğü değeriyle, insanlar düşüncelerini hiçbir engellemeye uğramadan söylesin ister. Ayrıca, standardı belirleyen bu ilkelerle, bir konudaki birçok tartışmayı bitirir, son sözü söyler.

Bir örnek verelim. Bir insan hakarete uğradığında ortamı selam diyerek terk etmesi, kişinin sessiz kalması değil, karşıdakini bilinçli bir yalnızlığa mahkum bırakmasıdır. Duymak, susmak ve terk etmek, muhatabını ciddiye almadığını gösteren, bekleneni değil beklenmeyeni sergileyen asil bir davranıştır. Evet, Bunu böyle öğütleyen İlke ve değerler, aslında özgüvenli insan yetiştirme felsefesidir.

Başka bir örnek daha verelim: Bugün çalışma ortamında sesi duyulmayan, görülmeyen, sırf kadın olduğu için terfi edilmeyen, hakları yenmiş çalışanlar var. Gerçekleri, görmezden gelmeden, halının altına süpürmeden çözmek isteyen değerler, hakikati ters yüz etmiş zalim, bencil ve iki yüzlü kişilerle mücadele ederek adaleti yerine getirmek ister.

Son 200 yıldır yaşadığımız antroposen çağda, etik liderlik yaklaşımı bugünün hangi eksiğini tamamlayabilir?

Evet! Birbirini yiyen, tüketen insanları birbirine güvenen bir takım yapan, şirketleri refah ve medeniyete eriştiren şey, değer ve ilkelerin yanlışları tüm gerçekliği ile ortaya koyması ve çözmek istemesidir. Evet! Kurumsal değerler ve çalışma ilkeleri, çalışma hayatının nasıl kurulacağını bize öğretir ve ilişki yönetiminde bize rehber olur.

Ayrıca etik liderlik, örgütteki tüm insanları değerlerle iletişime sokarak, iş hayatına anlam katma iddiasında bulunur. Tüm bunlara ilave olarak, fiziki anlamda elini ayağını bağlayan, insanları hareketsiz kılan prangalardan ve bu yüzden diğerlerine karşı oluşan olumsuz duygulardan kurumsal değerlerle kurtulabiliriz. Evet! Etik değerler tüm çalışanlara nüfuz ediyorsa, başkalarına karşı öfke, kin ve nefret duyguları da içimizden çekip alınır.

Zehirleyen toksik bireyler olmamak şartıyla, ilk hatalarında hemen başkalarını ötekileştiren, onları etrafımızdan uzaklaştırma hamlesine sokan tutum ve davranışlardan, etik liderlik ve kurumsal değerlerle kurtulabiliriz.

Çünkü etik değerler, başkalarıyla oturduğunda onlara huzur veren bireyler olmamızı bizden ister.

Neden mi Etik Liderlik üzerine kitap yazıyorum?

Birtakım haklardan kadın çalışanları mahkûm etmek, -geçmişte kız çocuklarını canlı canlı toprağa gömmek gibi- adaletin öldürülmesine yönelik en tipik örnektir.

Evet, değiştirilmesi gereken örgütsel olumsuzlukların zirve yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Erk sahibinin keyfiyetine bağlı çalışma kurallarıyla, hak ve özgürlüklerin tahakküm altına alındığı modern kölelik dönemini yaşıyoruz. Mevcudu devam ettirmek isteyen muhafazakâr vizyonun sahipleri, arzuların bencil talepleri ile örgütsel adaleti kendi çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmak istemektedir.

Yaşanılan tüm bu olumsuzluklar, insanları 21. yüzyılda liderlik kavramına ihtiyaç duyulmadığı gibi tehlikeli bir inanca sürüklemektedir.

Oysa, Etik Lider, yaşam enerjisi vererek çalışanları, iş hayatının etkin bir faili haline getirmek isteyen kişidir. Evet! Bugün yürümekte olan örgütsel standartları daha yukarıya çekme iddiasında olan yüce bir ufku çalışanlara vaat edendir.

Etik liderlik dediğimiz şey ise tekil olarak insanın anlamını ve örgütsel olarak da adalet duygusunu doyuran ana odaktır.

Bu iki kavram ile yönetim anlayışına etik değerleri dahil edebilir ve başkasına bağımlı ve bağlı olan çalışanları kolaylıkla özgürleştirebiliriz.

Aslında sadece özgüvenlerini ve onurlarını çalışanlara vererek, potansiyellerini aktif kılabilir ve şirketi öteye taşıyacak yaratıcılığı otomatik olarak yükseltebiliriz.

İnsan ilişkilerinin dip yaptığı günümüzde, etik liderlik yaklaşımının sisteme müdahalesi, özellikle sevgi, saygının geliştirilmesi ve örgütsel adaletin sağlanmasına yöneliktir.

İşte bu yüzden, bugün liderlik kavramına ilişkin ne eksikse onu tamamlayan, fazlalık olarak yüklenen yanlışlardan temizleyen yeni bir doktrin geliştirmeliyiz. Evet! Önceki tanımlamalarda eksik bırakılanı veya sonradan eksiltileni bulup onu yerli yerine oturtarak, günümüz ihtiyaçlarını karşılamalıyız.

Nedir mi bugün yaşanılan eksiklik?

Etik lider kendisi için istediğini, çalışanlar için de isteyen, kendisi için istemediğini de onlar için istemeyendir. Sadece bu erdemi gösterdiğimizde takım ruhu bütünlenmiş, adalet ve eşitlik sağlanmış olacaktır.

İşte bu yüzden, günümüzde eksik olan : İyi olanı herkes için isteme yani ortak iyi için çalışma erdemidir!

Etik Liderin misyonu nedir?

Erk sahibinin koruyucu şemsiyesi altında güvenli olduğunu sanan köle ruhlu insanlar, daha yaşanabilir bir örgüt kurma sorumluluğundan kaçmaktadır. İşte bu yüzden Etik Liderin birinci görevi bireyi inşa etmektir.


Yöneticilerin değil, sadece özgür insanlardan oluşan bir örgütün, kurumsal bir dönüşümü gerçekleştirebileceğini, insanların zihin ve duygu dünyasına dahil etmemiz gerekir. Evet, Etik Liderin birinci görevi, işte bu sebeple, öncelikle bireyi inşa etmektir. Aksi takdirde, alışkanlıklarından vaz geçmek istemeyen köle ruhlu çalışanlar, değişime direnerek, mevcut düzeni cehaletle korumak isteyecektir.

Zorlu bir süreç olduğu için Etik Liderin, -mevcut tecrübelerimizi aşan- bu misyona inanması ve eylemlerinde azim ve kararlılık göstermesi gerekmektedir.

Ancak bu davanın odağına lider kendisini değil, etik değerleri koyarak bunu yapmalıdır. Evet! Yüceltilecek olan sadece değerlerin kendisidir.

İşte bu sebeple, Etik Lider olma iddia ve gayretinde olanlar, içinde yaşadığı örgütte 'başkaları ne der' diye düşünmeden, evrensel olan etik değerleri dikkate almada kararlılık göstermelidir.

Etik Lider olmak isteyen ne yapmalıdır?

Etik Lider olmak isteyen herkes; mevcut kültür ve geleneklerin yüklediği tortulardan, üzerimize sinen yanlış inançlardan uzak durmak için eleştirisel bir farkındalığa sahip olmayı ve iyiyi kötüden ayırt edebilecek basireti kazanmaya çalışmalıdır.

Etik Lider olmak isteyen herkes; söylenen her şeye belirli bir mesafe koyarak öncelikle onun doğruluk değerini yaratacağı sonuçları yoklamalı ve eleştirisel bir bilinçle iyiyi kötüden ayırt edebilecek basireti kazanmaya çalışmalıdır.

Evet! Tahakküm otoritelerinden kurtulmak, insan onur ve haysiyetine yakışan ideali keşfetmek ve kurulu düzeni ıslah etmek için bunu böyle yapmalıdır!

ETİK LIDERLIK VE GÜVEN


Güven kurucu bir değer olup kişiye sakinlik, sükûnet, dinginlik ve huzur duygularını sunar. Güven yokluğunda ise insan ilişkileri zayıflar, bir arada çalışmak imkansızlaşır ve örgüt kaosa sürüklenir.

İşte günümüzün en büyük problemlerinden birisi olan büyük istifa salgını da aslında bu güven duygusu ile ilişkilidir. 

Sahip olduğu değerlerin güvende olmadığını düşünen çalışanlar, mutsuzluk veren bir iç sıkıntısı ve huzursuzluk ile bulunduğu ortamı terk etmek ister.

Evet! Güven duyulmayan şirketler -insana ait maddi ve manevi değerlerin zarar görme riskini barındırması sebebiyle- çalışmaya uygun yerler olarak kabul edilmez ve hep kaçışın merkezi olur.

Güven duyulmayan bir yerden, ihanetin her türlüsünün beklenmesi, insanları sırtlarını yaşayacakları bir güven arayışına itmektedir. Evet! Çıkar ve menfaat çatışmaları, bencil duygu ve arzuların varlığı, çalışanları bugün güven arayışına itmektedir.

Peki, bugün ne eksik ki güvende olma hissini doyasıya yaşayamıyoruz?

Bugün şirketlerde yoksunluğunu çektiğimiz şey, çalışanları birbirine bağlayan ve onları güvenle bir arada tutan Kurumsal Değerlerdir.

Evet bugün şirketlerde eksik olan, -insan hak ve özgürlükleri kapsamındaki her şeyin korunmasında titiz bir duruş ve sorumlu bir duyarlılık gösteren- Etik Liderlerdir.

Etik Lider kimdir ve misyonu nedir?

Etik Lider söylem ve eylemlerinden hayır beklenen ve yarattığı bu etki sayesinde başkaları tarafından güvenilir bulunan üstün kişidir.

İşte bu özelliği sebebiyle, Etik Lider, -değerleri titizlikle koruyup muhafaza edeceğine yönelik- insanlarda bir güven ve inanç duygusu uyandırır ve yarattığı bu içsel huzurla endişe, kaygı ve korkunun ortadan kalkmasını sağlar.

Evet! Etik Lider, risklerin bulunmadığı bir güven ortamını, -evet o huzur, barış ve esenlik yurdunu- var etmek isteyen asil kişidir.

Etik Lider nasıl bir kültürü var etmek ister?

Çalışanları, kendinden, yönetimden ve diğer ekip üyelerinden koruyan tek şey değerlere yaslanmış kurum kültürüdür.

Evet! İnsanın kendi arzu, heva ve heveslerinin peşinde koşmasına izin vermeyen bir etik kültür, önce bireylerin kendisini kontrol etmek ister ve onları yanlış tutum ve davranışlardan korur.

Etik Kültür sahip olduğu caydırıcı hükümler ile, - hem de pozisyonu ne olursa olsun- hiç kimseye aşırıya gitme, bozgun ve azgınlık yapma hakkı vermez.

Evet! Etik kültür, -ister yönetici olsun ister çalışan-, hiç kimseye kınanan, ayıplanan ve eleştirilen bir yaklaşım sergileme izni vermez.

Ayrıca Etik Değerler, yönetim ekibinden sadece vicdani hükümlerle hareket etmesini istemez aynı zamanda; Kurumsal İlkeler aracılığıyla, güveni tesis eden kurallar tanımlamasını da bekler.

Güven, güvenilirlik ve huzur kavramlarını kısaca değerlendirdikten sonra, şimdi güven duygusunun oluşması için  Liderde bulunması gereken vasıfları inceleyebiliriz:

1) Etik Lider Adil Olan Kişidir.

Adalet, Eşitlik ve Hakkaniyet değerlerinin titizlikle ayakta tutulması, güven ortamının oluşmasına katkı sunar. Evet! Bir örgütte güveni inşa etmek istiyorsak; orada, insanların adalete sahip çıktığı bir kültürü var etmemiz gerekir.


Etik değerler ise bizden, sadece hak edileni hak edene -şüphe uyandırmayan bir adaletle- vermemizi istemez. Bunun ötesine geçerek, hak edilenden fazlasını vermeyi, azını almayı veya hiç almamayı da öğütler ve insanları Erdemli olmaya davet eder.

Bu kavramın zıttı olan Zulüm ise ölçüyü kaçırıp adaletten uzaklaşmak anlamına gelir. Evet! Bu özelliği ile güveni yok eden, yıkıcı bir unsurdur.

Günümüz yönetim anlayışı, insanları sınıflandıran ve kendinden olanları himaye eden bir yapı içermektedir. Kendince imtiyazlı bir grup yaratır, dışarıda kalanları ötekileştirir hatta onların hak ve hukukunu çiğnemeyi etik dışı bile görmez
Benden olanı haksız da olsa her durumda korurum, benden olmayanı ise haklı da olsa yok ederim yaklaşımını içeren Nepotizm, günümüzde sıklıkla görülen tipik bir tekdüzeliktir.

Bu tutum hak kaybına sebep olduğu için adalet ve güven duygusunu yok eder ve örgütü içerden patlamaya hazır hale getirir. Evet! Ayrıcalıklar, imtiyazlar sunarak birilerini kayırmak, adalet, hakkaniyet ve eşitlik değerini zedeleyeceği için güveni sarsar.

Bir örgütte güvenin hâkim olması için tanımlanan adaletin ve hakkaniyetin görünür kılınması gerekir. İşte bu yüzden Etik Lider, bölen, parçalayan bu kültüre ve -hak etmediği halde imtiyazlar elde eden- bu ayrıcalıklı kişilere savaş açar ve onlara hak ettiği değeri karşılık olarak vermek ister. Bu durum ise hak kaybına sebep olan zulme karşı, adaletin insanları koruduğu algısını yaratır.

Adalet duygusunu zedeleyen her türlü söylem ve eyleme karşı önleyici, onarıcı tedbirler alan Etik Liderin, bu ihlali gerçekleştiren kişiyi, ıslah edici bir yaklaşımla kazanıp örgüte dahil etmek istemesi ise güveni daha da arttıran bir yaklaşımdır.

Adaletin başka bir katkısı da gönüllük esaslı paylaşımcılık, dayanışma, yardımlaşma gibi dostluk ve güveni pekiştiren insan ilişkilerine olan katkısıdır. Evet! Adaletin bulunmadığı bir yerde güven ve dolayısıyla huzur duygusundan bahsedemeyiz.

Liderlerin silahı değerlere yaslanan akılcı sözleridir ve bununla çatışmaya gidecek yolları tıkamaya çalışır. Hakların yeneceği ortama gidilecek yolları kurumsal yapılarla bloke etmeye çalışır.

İnsanların karanlık tarafıyla ortaya çıkan adaletsizliğin, birilerinin aleyhine çalışmasını engellemek isteyen işte böyle bir lider, yönetsel rolde bulunan çalışma arkadaşlarına şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Çatışma, sözün artık devreden çıktığı, başkasının söylediğine kulak vermenin önemsizleştiği, karşıdakine de blokaj uyguladığımız istenmeyen, karanlık bir evredir. İnsanlar arası ilişkide hala söz söyleme fırsatımız bulunuyorsa; değerler bize karşıdakini anlama ve meramımızı anlatma fırsatını kullanmamızı öğütler.

Unutmayın! Hoşgörü, sevgi ve saygı değerlerinin bittiği yerde bencillik, nankörlük, şiddet gibi olumsuz duygular köpürür.

Ey dostlarım! Mizan denilen; adaletin, liyakatin, hakkaniyetin yuvalandığı bilgisel dengedir. Karşılıklılık içeren bu mizanın dikkate alınmadığı, kulak arkası edildiği yerde, evet artık sözün bittiği o yerde, ilişkilerde anlaşmazlıklar, çatışmalar başlar.

İşte bu aşamaya geçmemek için caydırıcı tedbirler almamız, gerekirse haksız olanı bertaraf etmek için -aşırıya kaçmadan- mukavemet göstermemiz gerekir. Bunu ise sadece kendinizi ve başkalarını savunmanın artık bir zorunluluk haline geldiği zaman yapın.

Unutmayın! Cesur olan sözün gücü kalmadığı zaman adaleti tesis etmek için ayağa kalkan kişidir.

2) Etik Lider İnsanları Özgürleştiren Kişidir.

Bir ortamı güvenli ve huzurlu kılan diğer bir unsur da Özgürlük değeridir.

Özgür iradesini kullanmakta bir çeşit engelleme, baskı veya kısıtlama gören çalışanlar, kendilerine saygı duyulmadığını düşünürler ve bu sebeple kendilerini güvende ve huzurlu hissetmezler.

Kısaca tanımlamak gerekirse, özgürlük insanların haklarını kullanmada serbest olması anlamına gelir.

Özgürlük, otorite sahibi erk tarafından çeşitli bahanelerle sınırlandırılırsa, örgüt içerisinde huzursuzluk köpürür. İşte bu sebeple en önemli kriter, -kötüye kullanıma izin vermeden- özgürlük sınırlarının doğru tanımlanmasıdır. Evet! 

Özgürlüklerin de sınırları vardır.

Aksi takdirde bencil arzu ve duyguların nemalanma arayışı, tanımlanan sınırları aşarak başkasının hak, özgürlük alanına girebilir.

Özgürlük sadece hakların kullanımı ile ilgili de değildir. Çalışanların özgürce düşüncelerini paylaşmaları ve onların görüşlerinin sorulması da bir anlamda hür olduklarını gösterir ve bu güven duygusunu arttırır.

Başkalarına bağlı kılan prangaların olmaması, insan onuruna sahip özgür bireyler olduğunu onlara hissettirir.

Örgüt içerisinde yaygınlık kazanmış özgürlük ve güven duygusu yoksa harekete geçme iradesinde tutukluk, çaba ve gayrette gevşeklik gözlemlenebilir.

Evet! Güvensiz ortamda kimse yeni fikirler paylaşmak istemez, yaratıcı ve yenilikçi çözümlerin gelişmesi için inisiyatif almaz.

Etik Lider, olgunlaşmamış insanlardan oluşmuş vasat bir örgütü, görkemli bir yürüyüşle insani standartlara ulaştırmak ve onları evrensel değerlerin öznesi haline getirmek isteyen kişidir.

İşte bunu böyle bilen bir Lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Değerlerin bizlerde inşa etmek istediği temel felsefe, kamusal alanda başkalarıyla iletişimde olan bireylerin, -olumsuz duyguların etkisinde kalmadan- kötü eylemlere geçmesini engellemektir. Evet! Değerler, önce bireylerin kendi negatif taraflarını bilişsel bir farkındalıkla kontrol etmesini ister.

Ey dostlarım! Eğer bu aşama geçilirse, ilk olarak konuşarak ikna etme mücadelesini gösterin. Bu aşama da geçilirse, artık o kişilerin önce engelleyecek, sonra da ıslah edecek faaliyetleri yürütmeniz gerekecektir.

Unutmayın! Özgür insan, inandığı değerlere uygun davranış gösterendir.

3) Etik Lider, Eylem Ve Söylemlerinde Dürüst Olan Kişidir.

Dürüstlük, doğruyu söylemek, yapmak değildir, sürekli ve eksiksiz doğru olanı yapmak ve söylemektir. Evet! Söylem ve eylemlerde tutarlılık olan Dürüstlük değeri, özellikle risk içeren durumlarda hala doğruyu söyleme, doğrulukta ısrar etme melekesidir.

Hal ve tavırlarda bir aykırılığın bulunmaması, insanlarda bir güven ve sadakat duygusu geliştirir. Özellikle arzu ve duyguları cezbeden koşullara karşı, kendi kendini sınırlandıran ve -başkaları tarafından kınanıp ayıplanmamak için- kendini kontrol eden insanlar, eylem ve söylemlerde gösterdiği tutarlılık ile dürüstlük mertebesine erişir ve çevresine güven verirler.

Diğer bir ifadeyle dürüstlük, hakkını verebileceği -yani ehil olduğu- bir işi, herkesin hakkını gözeterek gerçekleştirmek ve dikkatsizlik, özensizlik ve ihmal içermeyen bir tutumla gereğini yerine getirmektir. Evet! Sahip olunan Liyakat de güven oluşturan bir parametredir.

Bir başka bakışla, dürüstlük, itibar kaybettiren, inandırıcılıktan uzaklaştıran eylemlerden kaçınmak ve inanılan değerlere uygun davranmaktır. Evet! Söylem ve eylem arasındaki tutarsızlık güven kaybettirir. Böylelerine iki yüzlü, riyakâr denir.

Etik Değerler, yılmadan ve büyük bir duyarlılıkla sorumluluklarımızı yerine getirmemizi ve hakları istismar etmeyen bir tutumla dürüstlük ilkesine bağlı kalmamızı bizden ister. Evet! Güvenilir olmak isteyen bunu böyle yapmalıdır.

Evet, evet! Etik Lider, değerleri yerli yerine koyarak, örgütte sükuneti, dinginliği, huzuru ve güveni sağlayan kişidir. Bunu ise insanın kendisinden başlayarak başarabileceğini bilir. O yüzden 'bu trajedinin bir kültürel değişimle yok olmasını isteyen, bunu hiç kimseden beklemesin, önce kendisini değiştirsin!' diye seslenir.

Evet! İnsanları bir bilinç ve farkındalıkla gözlem yapmaya, aralarındaki ihtilafları hak ve hakikat ile çözmeleri için inisiyatif almaya davet eder.

İnsanları değerlerle buluşturan kişi olarak nitelendireceğimiz Etik Lider, bu aydınlanmayla onların kendi yağında kavrulmayı öğrenmelerini, kimseden bir şey beklemeden sorunlarla baş etmelerini ve kendi başlarına değerler üretmesini ister.

Evet! Etik Lider, insan hak, özgürlük ve onurunu ayakta tutan bir kültürü, onlarla var etmek isteyen ve bu amaç için insanları örgütleyen kişidir.

İnsanların güvenini kazandıran etkinin, dürüstlük değeri olduğunu iyi bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Hayat, değerleri anlatan gaddar bir öğretmendir. Yanlışın öğrenildiğinden emin olana kadar sizi üzerek, canınızı yakarak anlatır durur. Maddi refaha ulaşsanız bile değerleri insana ulaştırmadığınız için sükuneti, dinginliği ve iç huzuru size vermez.

Unutmayın! Her karanlığın bir aydınlığı vardır, yeter ki o ışığı insanlarla buluşturma iradesi bizlerde olsun

Ey Dostlarım! Doğuştan gelen bir onurla var olan insan, kendi yaşantısıyla kendini yontan bir heykeltıraştır. Ya değerlerle irtibatlanmış bir yaşantıyla kendisini yüceltir ya da doğuştan sahip olduğu insanlık onurunu kaybedip aşağılık bir konuma düşer.

Unutmayın! Kendi kaderini kendisi çizen insan, yapıp ettiklerinin toplamından ibarettir.


Ey dostlarım! İnsanı yüceltenin ne olduğunu bilir misiniz? Bu, hem kendisini hem de ilişkide olduğu tüm insanları dikkate alan söz ve eylem birlikteliğidir. Evet! İyiyi vaat eden, ardında kalıcı fayda bırakan ve başkalarını da ıslaha yönelten söz ve eylem birlikteliğidir.

Unutmayın! Sadece kendi yaşantısıyla değerlere sahiplik eden ve özgür iradesini iyiye yönelten insan, dürüstlük değeri ile yükselir.

4) Etik Lider, Nezaket Ve Zarafeti Sevgide Bulan Kişidir!

Örgütten kaçışı hızlandıran, katılımcılığı ve inisiyatif almayı durduran ve iyileşmeye engel olan şey, lidere ve yönetime duyulan güvensizliktir.

Evet! Kaba ve incitici davranışlar, sert ve kırıcı sözler ve hoşgörüsüzlük, ilişkileri örseleyen, insanları birbirinden uzaklaştıran ve dolayısıyla örgütü içten yıkan, dağıtan bir niteliğe sahiptir.

Liderin tüm varlıkları kuşatan sevgi duygusu, barındırdığı incelik, nezaket, zarafet ile ona güven duyulmasını sağlar. İncitici bir tavır takınmaksızın sergilenen örnek eylem ve söylemler, gönülden gelen samimi sevgiyi muhatabına yansıtır.

Liderin, ekip arkadaşlarına duyduğu sevgi ve muhabbeti estetik bir tutumla göstermesi, huzur ve güven ortamını doğurur. Bu nazik, kibar ve yumuşak davranış, davranışların olumlu yorumlanmasına katkı sağlar ve katılımcılık, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşımcılık duygularını geliştirir.

Çalışanların gönüllerini birleştiren ve ilişkilere derinlik katan sevgi duygusunu, bir zarafet, nezaket ve incelikle karşıya yansıtmak, kalplerdeki olumsuz duyguları söküp alır ve tüm paydaşlara bir rahatlık ve dinginlik, ortama ise sükûnet ve huzur verir. Hissedilen sadakat ve bağlılık ise işlerin fazlasıyla ve gönül coşkusuyla yapılmasını sağlar.

Endişe, kaygı ve korkudan uzak olmak olan güven duygusunun karşılıklılık içerdiğini iyi bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bir insanın nezaketi muhafaza edebilmesi için o kişinin zihninde “ne alırım değil, karşılıksız ne verebilirim” bulunmalıdır. Evet! Aynı sonuçlarla karşılaşmak isteyenlerseniz, sevginizi esirgemeyin!

Ey dostlarım! Saygısız davranışlarda bulunmak, ısrarla hataları savunmak, konuşmak, başkalarını sindirmek, kusur ve ayıpları örtmemek, küçük düşürmek veya inat etmek gibi etik dışı davranışların aramızda ayıplandığı, kınandığı bir kültürü var etmek istiyorum.

Evet! Sevgi, şefkat ve merhamet duygularıyla bizleri sarıp sarmalayan ve burada güven ortamı oluşturan yepyeni bir kültürü var etmek istiyorum.

Unutmayın! Bilinçli kötülüğü tercih eden insan, hak ettiği muameleyi göreceği çukura, gönüllü iniş yapan kişidir.


ETİK LİDERLİK VE DEĞİŞİM YÖNETİMİ


Bu yazıda imar, inşa ve rehabilitasyon faaliyetlerini yürütmek isteyen Liderin, Devrim ve Değişim Yönetimi ile ilişkisi anlatılmaktadır.

Devrim, zihni hedef alan, anlık bir müdahale ile hemen değiştirilmesi gerekenlere odaklanır. Mesela adaletin yok edildiği bir örgütte, -değişim yönetimi yerine- çok keskin ve hızlı bir devrimsel müdahale ile bu olumsuzluğun yıkılması, yok edilmesi gerekmektedir. Evet! İnsanların yapıp ettiklerinden sorumlu olacağı yani adaletin işler hale getirileceği bir zihinsel anlayışın, öncelikle tesis edilmesi gerekmektedir.

İşte bu kriter, önce bireylerin tekil olarak inşa edilmesini zorunlu kıldığı için Etik Lider, değerleri merkeze alan yönetim anlayışla bireylerin zihinlerini hedef alır.

Değişim ise örgüte ve insana ait nerede bir arıza, tıkanıklık varsa var olanı düzeltmeyi, daha iyiye evirmeyi isteyen, uzun soluklu süreçsel bir yaklaşımdır. 

Her iki uygulamanın başarıya ulaşması için iki şeyin bir arada bulunması gerekir: lideri destekleyen bir ekip, ekibi destekleyen bir lider!

Etik Liderin arkasında ona güven duyan ve destek veren organize bir kitle olmadıkça, uygulamaların başarıya ulaşması mümkün değildir. Evet, bu başarı, kendi iradesinin çok ötesinde olduğunu bildiği için liderde bu değişimi insanlarla birlikte gerçekleştirmek ister.

Lider, yanlışları gören, doğruları bilen ve olanı iyileştirme iddiasında bulunan değil, bu değişimi reel kılan bir irade ve kararlılığa sahip olan kişidir. Kesin kararlılık, bulunduğu noktadan artık geri dönmemeyi kapsar. Evet, karar verilmiştir ve o iş artık yapılacaktır.

Bu amaca erişim için gücünün son sınırına kadar gayret gösterir ancak bir davanın hak olması, örgütte kabul göreceği anlamına gelmez. İşte bu yüzden Liderin kabul gören etki, tutarlılık, güven ve saygıya sahip olması da gerekir. Aksi takdirde dava karakterini, özünü kaybeder ve örgütte tutunamayarak başarısız olur.

Evet, her insan kendi tuttuğu yerle, özgül ağırlığıyla çevresine bir anlam ifade eder. Kişinin kendi özelliklerini dikkate alan Liyakat işte tam da budur. Bu sebeplerle, Lider güvenilir, tutarlı, bağlı ve azimli olma niteliklerine sahip, zihinsel anlamda gelişmiş bir birey olmalıdır.

Ama bunu gerçekleştirirken, insanları bir amaca yönlendirme, motive etme ve güçlü iradeyi göstermede, liderin destek ve yardım aldığı bir başka önemli ve kritik faktör daha vardır. O da kurumsal değerlerin kendisidir. İşte bu yüzden, elde edilecek başarıyı da güçlü otorite sahibi olarak ona atfeder.

Aslında bir otorite olarak tanımlanan kurumsal değerlerin, bu davadan hiçbir çıkarı yoktur, sadece örgütün kendisine faydası vardır. Bireysel faydadan uzak bir otoritenin tanımlanması, çıkar ve menfaatleri sorgulayan insanlara ait şüphe ve tereddüttün yok edilmesi için gereklidir.

Elbette liderin başkasından istediği şeye kendi eylem ve söylemleri ile muhalefet etmesi de tutarlılık açısından doğru değildir. Önce kendisi bu değerlerin temsilcisi olmalıdır. Evet, insanların bir kısmı zihnen, bir kısmı ise görerek algıladığı için liderin başkalarından istediğine, kendisinin örnek olması gerekir. Bu aynı zamanda istenilen şeyin mümkün ve yapılabilir olduğunu da onlara gösterir. Evet! Yaşam denilen, iyi olanın görülüp kopyalandığı sanatsal bir etkinliktir.

Son olarak Değişim liderliği yetkinliğine ait davranış göstergelerini değerlendirelim.
  • Değişime karşı olumlu ve açık ol. Yeni veya değişen iş durumlarını anlamak için sorular sor
  • Yeni veya değişen durumlara uygun olarak hızla ve istekli bir şekilde davranışlarını ve önceliklerini değiştir
  • Değişimin faydalarını ön plana çıkararak önyargı ve dirençlerin aşılmasını sağla
  • Değişimin getirdiği karmaşayı ve olumsuz etkileri azaltmaya çalış; kişilere yardımcı ol
  • Diğer kişiler tarafından önerilen -değişimle ilgili- yeni fikirlere açık ol ve geliştirilmesine destek ver
  • Değişim gereken alanları ve konuları belirle, önceliklendirerek gerekli faaliyetleri koordine et
  • Etkin sonuçlar için iş yerinde farklılığı arttırmaya çalış
  • Yenilik öncülerini tespit ve kişilerin deneyim kazanmalarını teşvik ederek destekle
İşte bunu böyle bilen bir Lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Temel değerlerden sapmış, iyinin kaybedildiği bir kötüye eğilim var burada. Bozuk kültürün bizi de ayartarak, kötü standartların bir parçası yapma, eklemleme çabasına karşı bizler bir şeyler yapmalıyız.

Evet! Değişen hiçbir şey yok değil mi, güneşin altında?

Ey dostlarım! Bu dava ise benim benlik davam değildir. Bu, insan hak, özgürlük ve onurunu yükseltmek isteyen, etik değerlerin davasıdır. Evet! Şirketi ve içinde bulunan tüm varlıkları gözeten ve her seviyedeki çalışanın müreffeh, huzur ve başarı dolu olmasını isteyen, etik değerlerin davasıdır.

Evet, evet! Bu dava, bir kişi veya zümrenin çıkarının çok üstünde bir emeli hedeflediği için en üst otorite, erk sahipleri değil, kurumsal değerlerin kendisidir.

Ey dostlarım! Değerlerde kendi içine çökmüş bu örgütü, bataktan çıkarmak, ayağa kaldırmak istiyorum. Ama bunu sizin desteğiniz olmadan başaramam. Evet! Yetiştiğimiz, nefes aldığımız bu kültürde, farkına varmadan bizi esir eden, bozan her ne varsa, hepsiyle mücadele etmek istiyorum. Ama bunu sizin desteğiniz olmadan başaramam!


Unutmayın! Bir örgüt adalete ne kadar ihtiyaç duyuyorsa, o kadar geri kalmış demektir.

Ey dostlarım! Kimsenin kötüye talip olmayacağı, başkasının hakkına zarar vermeyeceği, tek bir insanın bile yanlışa itilmeyeceği ideal bir örgüt yaratmak istiyorum. Evet, insanların karnının doyduğu, hakkını tam olarak aldığı adil bir güven ortamını var etmek istiyorum.

Evet! Yanlışa zemin teşkil eden, kötünün ana yatağı olan bu yozlaşmış yapıyı yok etmek ve yerine insanca yaşamı bize sunan medeni bir kültürü inşa etmek istiyorum.

Ey Dostlarım! Var olanın ötesinde bir vaatte bulunduğumu biliyorum. Ama unutmayın, Öze dönüş yolculuğumuzda, Değerler, kıyısı olmayan yüce bir okyanustur. Ümidi ve mutluluğu bir kara parçasının aranmasına bırakmayan...


ETİK LİDERLİK VE TAKIM ÇALIŞMASI


Bu yazıda etkin bir takım çalışması için liderin sahip olması gereken etik değerler ve onlarla tutarlılık ilişkisi anlatılmaktadır.

Takım çalışması, anlamlı bir ortak amaç etrafında insanları -birbirini destekleyecek bir ruhla- örgütlemektir. Evet! Takım çalışması, iş hayatını birlikte ve beraber, var etmeyi istemektir.

İşte bu sebeple ilk olarak Takım Çalışması ve Ortak Amaç kavramları arasındaki bağlantıyı inceleyelim:

Ortak amaç, örgütteki seçkin bir kesimin ve onun kayırdığı bir azınlığın tekeline aldığı, kendi menfaatine tapuladığı bir emel uğruna, çalışanların ortaklaşa hizmet vermesi değildir. Ortak amaç, tüm paydaşların -içinde kazanım bulduğu ve yapmaya değer kabul ettiği- anlamlı bir amaç etrafında buluşmasıdır.

Şimdi ise Ortak Amaç ile Birliktelik, Beraberlik, Dayanışma, Yardımlaşma kavramlarını kapsayan Etik Değerlerin ilişkisine bir bakalım:

Evet! Meyve ve çekirdek arasındaki ilişkinin bir benzeri, ortak amaç ve etik değerler arasında bulunur. Ortak amacın etrafına fayda ile dokunan bir meyve olması için anlamını genetik kodu olan çekirdekte, -evet, Etik Değerlerde- bulması gerekir. Bu ilişkiyi tam anlayamazsak, bir takımı üretken ve çevresine fayda sunan bir meyve ağacına dönüştüremeyiz. 

Evet! Ortak amacın yanlış konumlandırılması, takımı meyve veren bir ağaç olmaktan uzaklaştırır, hatta -zehirleyen bir meyveye sahip- zararlı bir ağaca dönüştürür.

İşte bu sebeple, çalışanların kök birliğini, beraberlik ruhunu geliştiren ortak amaç; varlık sebebi olan anlamı, herkesin menfaatini gözeten etik ve ahlaki değerlerde bulur. Evet, etik değerlerle anlam bulan ortak amaç hem insanların problemsiz beraberliğine hem de kattığı anlam boyutuyla amacın birliğine hizmet eder.

Ortak amaca tutunan Birlik ve Beraberlik tanımlarının daha net anlaşılması için ilgili değerlerin karşıtı olan Bireysellik kavramını da inceleyelim:

Bireysellik, iyi olanı sadece kendine yakıştırma bencilliğidir. İşte bu duygunun hâkim olduğu yerde anlamlı bir ortak amaçtan bahsedemeyeceğimiz için -aynı yerde çalışmaktan başka ortak özelliği olmayan- bir grup insanı, takım olarak nitelendiremeyiz.

Demek ki değerler, ortak amaç ve takım çalışması kavramları arasında güçlü bir ilişki bulunur. İşte tam da bu yüzden, şimdi Lider ile takım çalışması arasındaki davranış göstergelerini değerlendirelim:

Takım Lideri, kaynak ihtiyacını değerlendiren ve vizyon doğrultusunda takımlar oluşturan kişidir. Öncelikle takımın ortak amacını ve önemini, çalışanlara açıkça anlatır. Sonrasında etkin ve verimli iş sonuçları için çalışma prensipleri, yöntem ve kuralları tanımlar. Takım lideri hedef ve başarı kriterlerini, ekibi ile çoğulculuk ve iş birliği içinde belirler. 

Ayrıca uygun durumlarda başarılı sonuçlar için kişileri teşvik edici yaklaşımlar sergiler. Takım Lideri, diğer kaynaklardan gelen bilgileri ekip üyeleri ile zamanında paylaşır ve bilgi akışını sağlar. Ekip üyelerinin, takım kararlarına ve faaliyet planlarına katılımcı olmaları için görüşleri dinler ve katkı sağlayan örnek çalışmaları takdir eder. Evet, takım lideri sorumluluklarını eksiksiz yerine getirerek örnek olur, bağlılığıyla ekibinde şevk yaratır. Ekibin karşılaştığı problemlerin çözümüne destek verir ve işleri kolaylaştırır.

Son olarak bir takımın lideri olmak ile etik değerler arasındaki bağlantıyı değerlendirelim:

Lider, değerlerin yerine yanlışı tedavüle sokmak ve insan hak, özgürlük ve onurunu yerlere sermek isteyen kalpazanlara karşı, bir duruş ve itiraz geliştiren soylu ve asil kişidir. Evet! Lider, akli ilkelere uygunlukla doğru bulduğunu -isterse tüm şirket karşı çıksın- geriye adım atmadan ve kesin bir kararlılıkla gerçekleştirmek isteyen üstün kişidir.

Örgütsel adalet arayışında olan bir lider, değerlere yaslandığı için tek kişilik bir güçtür. Heyecan, şevk ve coşku yaratan bir etki, bağlılık oluşturan güven ve tutarlılık kudretini de sadece buradan alır. Evet! Bir hakikati seslendiren ve yaratacağı bedeli ödemekten de çekinmeyen Lider, tüm değerlerin talep ettiği şeyin, insan hak, özgürlük ve onurunu yükseltmek olduğunu iyi bilir. Liderin bunu ortak amacın tek anlamı kabul etmesi ise -yarattığı güven ortamıyla- insanları birlik ve beraberliğe yönlendirir.

Birilerine üstünlük sunan imtiyazlara karşı itirazlar geliştiren, herkesin aynı hak ve özgürlüklere sahip olduğunu söyleyen ve her seviyedeki çalışanı -sadece insan olduğu için- onurlu ve şerefli kabul eden etik lider, yarattığı bu etkiyle insanları bir amaç etrafında toplar ve onları değerlerin hakim olduğu bir topluluğa dönüştürür.

Lidere, “çalışanların örgütte onuruyla yer tutmasını engelleyen ne varsa, onların hepsinin kökünü kazımam gerekir” dedirten değerler, yardım, destek ve dayanışma kavramlarıyla insanların birliktelik duygusunu geliştirir ve aynı ortak amaçta beraber saf tutmalarını sağlar.

Evet! Tanımlanan davranış göstergelerinin büyük çoğunluğu (mesela örnek olma, sorumlulukları yerine getirme, bağlılık yaratma, dayanışma, yardımlaşma, takdir ve teşvik etme, katılımcı yapma, tutarlılık ve ortak amacın belirlenmesi) doğrudan Etik Değerlerle ilişkilidir.

Tüm çalışanlarla birlikte yeni bir iş dünyasını var kılmak ve onlarla beraber var olmak isteyen işte böyle bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bir örgütte yöneticiler insanları kendi tarafına çekmek ve kendine yakın bulmadığını yok etmek istiyorsa, o kişiler birlik ve beraberlik değil, kavgadan beslenen bir kimlik peşindedir.

Evet, bireysellik ve bencillik duygusunun görünür olduğu işte böyle bir yerde, kutuplaşma ve ötekileştirme ile insanlar değersizleştirilir ve çatışmaya sürüklenen örgüt içten parçalanır. Evet, evet! Böyleleri, kendini ve taraftarlarını merkeze koyan bir kodlama ile takım çalışmasını ve iş birliğini yok eder.

Ey dostlarım! Sorumluluklarımızı yerine getirmemizi, örnek olmamızı, birbirimize yardım etmemizi, diğerlerine destek vermemizi isteyen değerler, ortak amaç ile çalışanları birlikteliğe yönlendirir, hissedilenin ise kolektif takım ruhu olmasını sağlar.

İşte bu sebeple bu ekipte bulunmayan Birliktelik, Beraberlik ve Ortak Amaç kaygılarımın üstesinden, sizlerle ortaklaşa gelmek istiyorum. Evet! Çalışanlarda kök birliği sağlama ve amaç ortaklığını geliştirme kaygılarımın üstesinden, sizlerle ortaklaşa gelmek istiyorum.

Ey dostlarım! Bu takımda bulunan herkes çalışmak için değil, kendi haklarını özgürce kullanmak için bulunur. Çalışanların değerlerden aldığı bu haklara her kim tecavüz ediyorsa, karşısında beni bulur.

Evet, herkes kendisini yoklasın! İnsanların hak, özgürlük ve onurlarının sınırlarını çiğneyen herkes, değerlerin kendisinden aldığım kudret ve güçle, beni karşısında bulur. Takım çalışmasına ait bu birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunun zarar görmemesi için sizi davranışlarınızı gözden geçirmeye davet ediyorum.

Unutmayın! Davranışlarınız inandığınız değerlerin ip uçlarını bize verir.

ETİK LİDERLİK VE YÖN BELİRLEME


Bu yazıda ahlak felsefesi, değer felsefesi (aksiyoloji) ve etik felsefesine (etiyoloji) ait kavramların detayına girmeden, “Vizyon ve değerlere uygun davranmanın, uygulamalarda örnek olmanın”, vizyon mesajından daha önemli olduğu anlatılmaktadır. Evet! Yön belirleme yetkinliğinin ana omurgasının, vizyon ve değerlerle liderlik olduğu anlatılmaktadır:

Günümüzde insan bedenleri üzerinden erk sahiplerinin hegemonyasını sağlamlaştırmak isteyen bir düzen var. Ama acınası olan bu değildir. İş hayatında var olan adaletsizliklerle mücadele etmek ve onların kökünü kazımak varken, günümüz liderlik yaklaşımlarının, -uyumlu olmak bunu gerektirir diyerek- bize sessizce tahammül etmeyi öğütlemesidir. 
Evet! Çoğunluk zalim bile olsa yönetime isyan etmemeyi, değerli bir adaptasyon olarak kabul eder.

Mevcut kültürün değirmenine su taşıyan bu yaklaşım sadece kendisi gibi düşünen çalışanlara kariyer imkânı vaat eder. Üstelik çoğu yönetici -erk sahibine bağlılığını göstermek için- konformist bir yaklaşımla bu sisteme payandalık yapar. Ayinlerde bu kutsanır, topluca yeminler edilir.

Maalesef çalışanların çoğu da hayatı bir katalepsi halinde yaşar. Evet, Bir avuç azınlık hariç çoğu, kendini harekete geçirecek rasyonel yetilerden yoksundur ve genelde duyguları ile karar verir.

Bunları söylediğim için üzgünüm ama asıl acınası olan, modern liderlik yaklaşımlarının, -evet hepsinin- bu sorunu göz ardı edip vizyonu önceliklendirmesidir. Evet! İnsanları harekete geçiren duygu ve faydalı düşüncelerin oluşması için öncelikle zihinde yer tutan bu tortulardan, yanlış geleneklerden kurtulmamız gerekiyor. Çünkü ancak arınmış bir zihin, bedenleri harekete geçirebilir.

İşte bu yüzden, ilk olarak Yön/Rota başlığını değerlendirelim:

Liderin çizdiği ana Yön, “önce kendinizi değiştirin” fikridir. Evet lider, “Siz değişmedikçe, bir girişim için gerekli motivasyon ve basirete kavuşamazsınız” diyendir. “Çalışanların tepesinde bir musibet gibi sallanan bu yönetim anlayışını yok etmek benim işim” diyen lider, benzerini bir başkasının yaşamayacağı bir düzeni kurmak için herkesi önce zihinsel değişime davet eder. Örgüte yön verme ve çalışanları harekete geçirme vizyonunu ise, bir yönetici ağzıyla üstten konuşarak değil, haksızlığa uğrayanların diline tercüman olarak seslendirir.

Etik Lidere ait Yön kavramı üzerine yapılan değerlendirmelerden, Yön Belirleme yetkinliğine artık geçiş yapabilirim.


Yön belirleme, gelecekte ulaşmak istediğimiz bir hedef, bir konumu belirleyen ve bu amaca yönelik bizlere planlama, organizasyon ve önceliklendirme yaptıran yetkinliktir. İşlerin önceliklendirmesi ve planlanması için etkin kriterler belirlememizi isteyen bu yetkinlik, işlerin çakışmasını önlemek için iş ve zaman planı yapmamızı öğütler. Ayrıca verimli iş sonuçları için kaynakların sağlanması ve doğru kişiye, doğru kapsamla delegasyon yapmamızı tavsiye eder.

Yön Belirleme, elbette hangi yola gireceğimizi belirleyen bir yetkinliktir ancak hangi amaçla bir yolun kapısına geldiğimiz de seçilen rota kadar önemlidir. Evet! Bir yola girmek, arzu edilen bir amaca erişmek için harekete geçmektir. Ama seçilen rotanın doğru veya yanlış olması, sadece değerlerle çerçevelenmiş bir anlama sahip olup olmadığına bağlıdır. İşte bu yüzden Değerler, bizden yeni ve daha iyi bir yaşam formu oluşturmamızı ister ve bu sayede vizyona yüce bir anlam yükler. Çünkü bir amacın anlamlı olması, onun bir fayda üretmesi ve etrafına değer yaratması ile ilişkilidir. Kavrama böyle bakarsak, şirketin karlılığını arttırmak için yetersiz bir ürünü, hak edilen fiyatlandırmanın ötesine taşımak ve müşterileri kazıklamak, etik değerlerle tutarsız, yanlış bir yoldur.

Şimdi ise Vizyonun, Anlam ile ilişkisini değerlendirelim:

Düşülen yolu değerli kılan, vizyonun barındırdığı ümit dolu gerçeklik ve çevresine fayda sunan anlam boyutudur. Bir vizyonun şevk, heyecan, coşku ve bağlılık yaratması, çalışanların zihninde oluşturacağı anlamla bağlantılıdır. Evet! Vizyonu zorlanmadan kabullenmeleri, bir parçası olmaktan memnuniyet duymaları ve zevkle harekete geçmeleri, o amaca ve o yola döşenmiş değerlere bağlıdır.

Diğer bir ifadeyle, sadece varılmak istenilen hedef ve elde edinilen kazanımlar değil, hayatı değerli kılan her ne varsa -hem de istenilen kıvamda, bu kıymetli yürüyüşün içinde bulunmalıdır.

Şimdi ise yaygınlaştırılan vizyonun benimsenmesi ve günlük hayatta kullanılması üzerine konuşalım:

Uzun vadeli hedefleri düşünerek vizyon geliştiren Lider, elbette bu vizyonun anlaşılması ve öneminin bilinmesini önceliklendirir. Ama çalışanların emeğiyle gerçekleştirilecek olan vizyonun, onlara içsel bir keyif ve gurur verecek bir değere sahip olması çok daha önemli bir parametredir. Çünkü takip edilen yolda hareket halindeyken, yaşanan olumsuzluklardan kişilerin etkilenmemesi için çalışanların -tıpkı vizyon gibi- etik değerlerden de beslenmesi gerekir.

Evet! Bir vizyonun -mutlak iyi ve en yüksek kaliteye sahip olduğunu- değerlerle doğrulayabilirsek, o amacı çalışanlara kolayca benimsetebilir ve tutkuyla erişilmek istenen hayat gayesi haline getirebiliriz.

Değerlerin yürünen yolu anlamlı kılmasından başka üçüncü bir katkısı daha vardır: O da ekibi değerlerle bir arada ve hizada tutmak. Birbirine benzemeyen insanların oluşturduğu bir örgütte, herkesin kendine ait arzuları, kaygıları, ümitleri ve endişeleri bulunur ve bazen bu bireysel amaçlar birbiriyle çatışır. Evet! İnsanlar, yapılan bir kötü eylemi, muhatabına iade etme eğilimindedir. Değerler ise bize farklı bir tepki vermeyi, daha güzelini düşünmeyi öğütler.

Diğer bir ifadeyle, Değerler öyle bir ilke organize etmelidir ki çalışanların ortak çabası, birbiriyle çatışmayı değil, daha iyiyi, herkes için iyi olanı ortaya çıkarsın. Burada amaç; tekil olarak bireylerin iyi olanı istemesi değil, 

Bireyselliği aşan ve tüm örgütü kapsayan bir kültüre dönüşmesidir. Evet! Kurumsal Kültür İnsan davranışlarına estetik katarak, iradesine hâkim olamayan zayıf karakterli kişileri daha iyi bir forma ulaştırmayı hedefler.

Son olarak Etik Değerlerle Liderlik kavramını inceleyelim:

Özellikle vizyon ve değerlerin çalışanlar tarafından kabullenilmesi için önce liderin kendisi bu değerlere uygun davranmalıdır. Uygulamalarda örnek olması, vizyonun günlük faaliyetlere yansımasına yardımcı olur. Ama lider, iyi olanı herkes için isteme erdemini gösteren kişi değil, değerlerle çerçevelenmiş yolda, herkesin güven içinde yol almasını sağlayan kişidir.

Eğer lider yürüyüş esnasında değerlerle tutarlı davranış sergilemez veya hükümlere adaleti dahil etmeyi ihmal ederse, -vizyon ne kadar güçlü olursa olsun- duyulan inanç ve güven yok olur. Hatta amaçtan çeldiren, ayartıcı alternatifler, zaman içerisinde takipçileri bencil tercihlere bile sürükleyebilir. Evet! Rotanın kendisi kadar, yürüyüşün nasıl gerçekleştiği de önemlidir.

Bir liderin ardında yola düşen insanları, bir arada ve hizada tutan en önemli faktör, vizyon değil, kurumsal değerlerdir. İşte bunu böyle bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bir insanı, başka insanlarla gerçekleştirdiği ilişkide, -vermeye değil- hep almaya kodlayan bir kültür var elimizde. Tüm çalışanları verici olmaya programlamak, hiç değilse ortayı bulan bir itidale sevk etmek sadece değerlerle mümkün olabilir. Evet! İnsanları özellikle zor anlarında, arka planda doğru olanı tercih etmelerine yönlendiren itici güç, Etik Değerlerdir.

Unutmayın! Gerçek lider, kendinden verendir.

Ey dostlarım! Hiyerarşik olarak üstün kılan değerler, yapılana olduğu gibi karşılık vermek yerine, daha iyi, daha güzel olanla karşılık vermeyi nasihat eder. Evet! Bu muhatabı da rehabilite eden eğitici bir yaklaşımdır. Estetiğin mükemmel bir hali olan etik değerler, bir yanlışı gerçekleştirdiğimizde üzülüp kederlenmek yerine hemen onu yok edecek bir iyiyi yapmamızı bizden ister.

Ey dostlarım! Değer vaat eden, yolda yürüyen bütün takipçileri de değerli hale getiren bir yol, yürünesi bir rotadır. Evet! Yolu yürünesi yapan vizyonun kendisi değil hem akıl hem de duygu dünyasında karşılık bulan yüce anlamıdır.
Unutmayın! Sadece anlamlı bulunan yapılmaya değer olandır.

Ey dostlarım! Herkesin sevgi, saygı ve merhamet halkasına katıldığı, bağışlama ve hoşgörü sofrasına oturduğu bir kültürü var etmek istiyorum. Evet, aynı yola düşmüş tüm çalışanları, bir çaba ve gayret sarf etmeden içine alıp yaşama katan bir kültürü var etmek istiyorum.

Unutmayın! İyiliklerin üst üste bindiği, yan yana geldiği bir örgütte, kötülüklere yer kalmaz!


ETİK LİDER VE DUYGUSAL ZEKÂ


Bana Duygusal Zekâ tek cümlede nedir diye sorsanız, ben "sevme ve sevgisini gösterme” değeridir derim. Her ne kadar birden fazla etik değerle ilişkisi olsa da bu yazıda Duygusal Zekânın, Sevgi değeri ile ilişkisi anlatılmaktadır.

İlk olarak “kendini sevmek ve farkındalık” kavramları ile yazıya başlayalım:

Kendini sevmek, ‘kendini olduğu gibi kabul etmek’ anlamına gelir. Bu bakışta bir başkası ile kıyaslama bulunmadığı için kişinin ne eksiği ne de yanlışı vardır. Evet! Onu, o yapan her şey sevilendir, kutsaldır. Neyin iyi neyin kötü olduğunu gösteren değerler ise “gelişime açık yönlerini”, kişinin kulağına “kendini geliştirme fırsatı” olarak fısıldar. Bunu ise kişi kendi potansiyelinin sınırına ulaşsın diye yapar.

İşte bu zihinsel yaklaşım, sadece kişinin kendini daha iyi tanımasını sağlamaz, farklı durumlarda yaşanan duygulara ait farkındalığın da gelişimine katkı sunar.

Şimdi ise “duygu kontrol” kavramını değerlendirelim:

Duygu kontrol, insanların kalitesini ortaya çıkaran bir sınır deneyimidir. Evet! Bir olumsuzlukla karşılaştığımızda ya muhataba bedelini ceza ile ödetmek, ya yaşanan kayıpların telafi edilmesini talep etmek ya da karşılıksız affetmek arasında tercih yapmamız gerekir. Genelde son alternatife yüz veren insan pek çıkmaz.

Olup bitene rıza gösterme ve hemen o olumsuzluğun ortadan kaldırılması için harekete geçme davranışının temelinde, aslında gizli, örtük bir sevgi duygusu vardır. Olup biteni güzele, iyiyi mükemmele dönüştürmek isteyen. Evet! Öfkeyle yok etmek olmayan bu yaklaşım, içinde iyimser bir sevgi barındırır.

Bu bakış açısı ile kişi artık daha esnektir ve olumsuz durumlara karşı hızlı ve sert tepki vermek yerine, yaşanan duyguları kontrol altına alır ve anlık tepkileri erteler. Böylece stresi yöneterek sağlıklı düşünme sürecini korur ve yaşanan olumsuz duygunun sebeplerini belirleyerek empatiye hazır olur.

Şimdi, sevginin dışa dönük bir tezahürü olan empatiyi değerlendirelim:

Sevgi, içsel hissedilen muhabbetin aksine eylem ve söylemlerle dış dünyaya taşan kalbi bir duygudur. Tüm varlıklara duyulan karşılıksız sevgi, bizi olaylara pozitif yaklaştırır.

Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini tanımlama ve bağımsız, yansız sonuçlar çıkarma arzusu, sorunları çözme ve bir benzerini tekrar yaşamama duygusuyla gerçekleşir. İlişki içinde olduğu kişilerin duygu ve düşüncelerini, farklı açılardan bakarak anlamaya çalışmak, -yani empati yapmak-, böylece yaşananları gerekçelendirme girişimine dönüşür. 

İçinde sevgi duygusu barındırmayan empati çabası, yaşanan olumsuz duyguların daha da köpürmesine sebep olabilir.


Şimdi ise duygusal zekânın başka bir unsuru olan “kendini motive etme ve harekete geçme” kavramlarına bakalım:

Takım, insanların ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya geldikleri kurumsal yapıdır. Bu ise örgütleme, planlama, koordinasyon ve kontrol süreçleri içinde insanların birlikte çalışma zorunluluğunu ortaya çıkarır. Çevresine fayda üretmek ve değer yaratmak amacıyla bir araya gelmiş insanların, aralarındaki saygı, güven, bağlılık, sadakat ve aidiyet duygusu da gücünü bu sevgiden alır.

İnsanların -kavrama yeteneği, motivasyonu ve davranışlarını etkileyen- kişilik özelliklerini bilmek, olası tepkileri anlamak açısından kritiktir. Karşının kişilik özelliklerini bilmek, o insanı, o kıvamda kabul etme sevgisini bize tebessümle ulaştırır.

Bu bilgi ise bizlere, güç ve ilişki dinamiklerini tanıma, anlama ve sentezleme kabiliyeti kazandırır. Özgüveni besleyen bu zihinsel hazırlık, -özellikle belirsizlikler karşısında- kendimizi olumlu yönde motive etmemizi ve kesin bir kararlılıkla harekete geçmemizi sağlar.

Evet, evet! İnsanlar arası ilişkileri kuran anahtar değer, sevgidir. İşte bu sebeple, Lider kurumsal kültürün mayasına sevgi değerini yerleştirmeye çalışır.

Duygusal zekânın bir başka boyutu da duygu yönetimidir:

Liderin değerlerin önerdiği eylemi, fiili olarak dış dünyada görünür kılma sorumluluğu vardır. Evet! İnsanlara duyduğu sevgisi kalbinden taşmak ve -kimlik ötesi, kimlik üstü bir aidiyetle- onlara kendisini göstermek ister. Örnek olması ve başkalarını da bu örnekliğe teşvik etmesi ise erdemli bir örgütü var etme gayesinden gelir.

İşte bu bakış, kişinin davranış ve eylemlerinde denge gözetmesine ve proaktif tutum sergilemesine yardımcı olur. Evet! Yanlış izlenimler oluşturmamak için eylemleri duygulara dokunarak gerçekleştirmesini sağlar.

Son olarak Duygusal Zekâ ve Etik Değerler ilişkisine bakalım:

Bir lideri haksızlıklara karşı ayağa kaldıran, onu bir ıslah mücadelesine sokan temel duygunun, tüm varlıklara karşı duyulan Sevgi olduğuna inanırım.

Sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörü duygularının örgütte egemen olmasını dileyen bir Lider, hükümlerine bu duyguları dahil eder. Mesela bir adaletsizlik karşısında ceza verilmesi gerektiğinde, dışarıdaki bir olaydan kaynaklı öfkesi aşırılık içermez ve sevgisi, adaletle harmanlanarak insaf değerine erişir.

Evet, duygu kontrolünün temelinde insanlara duyulan Sevgi yatar ve insaflı cezayla muhatabını rehabilite etmek, diğerlerini ise caydırmak ister. Bunu ise cezalandırmayı gerektiren bir davranışa karşı ve sadece adaleti tesis etmek için yapar. Verilen eğitici ceza ise -insanlara duyduğu sonsuz sevginin aksine- sürelidir ve sadece yapılan kötü eylemlerin karşılıksız kalmayacağını ifade eder.

Amaç ise sevgi ve merhametin hüküm sürdüğü, adalete hiç ihtiyacın duyulmadığı bir güven ortamını var etmektir. Evet, evet! Duygusal zekâ sadece sevgi değeri ile mümkündür. Bağışlamak, affetmek, ikinci şans vermek de zaten bu sevginin en rafine halidir. Bu yaklaşım, kin, nefret ve intikam gibi içimizde olmaması gereken olumsuz duyguları da kalbimizden söküp atar.

Duygusal zekayı, sevgi değerini kullanmak olarak bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Aranızda husumet çıkabilir. Çatışmaları engelleyen, kişilerin aralarını bulan bir uzlaşma için ölçülü bir şekilde hareket edin.

Ama anlaşma istemeyen haksız ve aynı zamanda niyeti bozuk birisi varsa, hepiniz bir araya gelin ve onu güzellikle uyarın. Amacınız yok etmek değil, önce engellemek sonra ıslah edip sevgiyle kazanmak olsun.


Yakınınız olup olmadığına bakmaksızın, düşmanlığınız sadece adaletsizliğe karşı olsun. Ama hep bağışlayan, affeden, ikinci şans veren olup herkesi kazanmak isteyin. Kimliklerden bağımsız olarak onurlu bir kişiliği, değerlere yaslanan davranışlarınızla ortaya koyun. Evet, bunu böyle yapın!


Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla, çevresindeki haksızlıkları sessiz sedasız izleyen vasat, sıradan insanlardan olmayın. Evet, niteliksiz bir niceliğin peşinden gitmek yok olmaktır diye mırıldanarak nefessiz bırakan adaletsizliklere isyan edin.

Ey dostlarım! Memnuniyetsizlikle kavuşturup surat asmayın. Asillere yakışan bir mertlikle ayağa kalkın, Hakikati ifade eden bir söylem geliştirin ve soylu duruşla harekete geçin.

Olanı nasıl daha iyi bir forma dönüştürürüm diye dertlenerek, bütün eforunuzu eksiğin tamamlanması için tüketin. Evet, sorunlara çözüm üreten onurlu ve soylu insanlardan olun. 


Unutmayın! Kabahat ve kusurun karşılığı -Sevgi değeri gereği- hoşgörü, suçun karşılığı ise -Adalet değeri gereği- insaflı cezadır!


ETİK LİDER VE EKİP GELİŞTİRME


Bu yazıda; çalışanların yetiştirilmesi için onlara hangi eğitimlerin verilmesi gerektiği değil, gelişmeleri için nasıl bir çalışma ortamında yer almaları gerektiği, orada onlara nelerin bahşedildiği ve sevgi, saygı ve paylaşımcılıkla örülen böyle bir ekibin, şirkete neler vaat ettiği anlatılmaktadır.

Evet! Bu yazıda; etik liderin takımıyla olan sevgi/saygı ilişkisi, aynı zamanda bunun çalışanlara yansıması ve bu ortamda yetişen gençlerin iş hayatında farklılaşması anlatılmaktadır.

Öncelikle kurumsal kültür ve kişisel gelişim arasındaki ilişkiyi inceleyelim:

İş hayatına başlayan genç bir çalışan, baskı ve kısıtlama gördüğü bir ortamda zorba bir yönetici ile çalışıyorsa, bu kişiye ne kadar eğitim verirsek verelim, gelecekte başkasına sevgi ve saygı göstermesi zordur.

Bugün bencilliği gören, hakkı yenilip ezilen bu mazlum gençlere, ne kadar eğitim verirsek verelim, gördüğü ile yetiştikleri için gelecekte başkalarının hakkına daha da fazla giren zalimlere dönüşeceklerdir.

Evet! Sevgi, saygı ve merhameti bugün görmeyenin, gelecekte başkalarına bunları sergilemesi çok zordur.
İşte bu yüzden etik değerlerin bulunmadığı bir kültürde çalışan insanlara, eğitim ve gelişim faaliyetleri planlamak, sadece kaynak ve zamanı israf eden beyhude bir teşebbüstür.

Şimdide Etik Değerler ile Kişisel Gelişimin ilişkisini değerlendirelim:

Günümüzde gençleri zorluklarla terbiye etme ve oluşan antikorla bir savunma geliştirmelerini sağlama yöntemi geçerliliğini yitirmiştir. Evet! Bazı olumsuzlukları çalışanlara yaşatarak, iş hayatının çekilmez, zor bir yer olduğunu göstermek ve dayanıklı olmalarını hedeflemek, artık geçerliliğini yitirmiş bir geliştirme yöntemidir.

Gerçekten geleceğin liderlerini yetiştirmek istiyorsak, idealin ne olduğunu onlara yaşatarak sergilememiz ve potansiyel sorunları çözmeye yarayan koruyucu değerler ile onları donatmamız gerekir. Evet, evet! Zorluklara karşı bizleri azimli, sabırlı, dayanıklı ve esnek kılan tek şey Değerlerdir.

Bir sonraki faktör olarak Etik Lider ve Kişisel Gelişim arasındaki ilişkiyi inceleyelim:

Geleceğin yöneticilerini yetiştirmek isteyen Etik Lider, öncelikle kurumsal kültürü tahkim etmeli ve sonrasında doğru hüküm vermelerini sağlayacak bilgi ve değerleri onlara ulaştırmalıdır.

Doğru hüküm verme hem hâkim olma hem de hakem olma sanatıdır. Evet! İyiyi yapmada hükmedici, öfkeye hâkim olmada örnek olmaktır. Bu, söz söylerken kimseyi zedelemeyen, onurunu kırmayan ve adaleti de örselemeyen hükümleri veren bir hakem olacaksın anlamına gelir. Evet, ne demişler: Söz var incitir, söz var incidir!

Son olarak Etik Liderin, çalışanların gelişimi için yapması gerekenleri değerlendirelim:

Lider, sadece teknik uzmanlığını ekibiyle paylaşan değil, aynı zamanda sanatsal bir estetikle, -evet, etik değerlerle- yöneticilik yapan, yarattığı etki ve sunduğu güven ortamıyla gençlere rol model olan üstün kişidir. O zaman liderin birinci görevi, adaleti tesis etmek olmalıdır! 

Evet! Genç kuşak, sadece didaktik söylemlerle değerleri duymalı değil, önce kendi takımında, adaletin çalıştığını yaşayarak görmelidir.

Lider, sevgiyi gerçekten severek gösteren ve insanlara da başkalarına sevgi duymayı öğreten kişidir. O zaman ikinci görevi, sevginin yuvalandığı bir ortam yaratmak olmalıdır!

Sevgi sadece içsel bir his değil, dışarıya taşıp başkasına sıcacık dokunan kalbi bir duygudur. Evet! Genç kuşak çalıştığı ortamda, sevginin var olduğunu hissederek görmelidir.

Lider, kötüyü yaşatıp insanlara koruyucu bağışıklık kazandıran değil, olumsuzluklarla mücadele etme gücünü temiz bir zihin ve temiz bir kalpte bulmayı öğretendir. Evet! Genç kuşak, duygusal zor anlarda sağlıklı karar almayı sağlayan, doğru düşünmeyi ve iyi niyeti öğrenmelidir.

O zaman üçüncü görevi, -tıpkı bir anti virüs programı gibi- gençlere zihni korumayı ve temizlenmeyi öğretmektir.

Elbette Genç Kuşak, ekibinde hiç görmediği, hiç yaşamadığı zorluklarla gelecekte karşılaşacaktır. Ancak sahip olduğu steril zihin ve hijyenik kalp, ayakta kalmaları için onlara sarsılmaz bir güç ve mücadele için yılmaz bir kuvvet verecektir.

İşte bunu böyle bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Etik değerlerin bulunmadığı yerde, arzuları çeldiren, ihtirasları köpürten, saldırganlığı maharet gösteren bireysel bencillik duygusu, kimin ayağını kaydırabilirim, kimi çarpabilirim diye ortalıkta dolaşır. İşte böyle bir ortamda verilen eğitim ve nasihatler hiç bir işe yaramaz,

Ey dostlarım! Bu şirketin yöneticileri, kendi koltuğunu korumak için kimseyi yetiştirmeme ve kimsenin önünü açmama şöhretine sahiptir.

Öncelikle bizim değerlerin söylediğinin tersini yapan, hakikate sahte bir elbise giydirip pazarlayan ve kültürü dejenere eden bu zalim yöneticilerden kurtulmamız gerekiyor. Evet! Oturduğu koltuğun hakkını veremeyen nankör ve bencil yöneticilerden kurtulmamız gerekiyor. Evet, evet! Kendi geleceğimizi kendi ellerimizle kirletmek istemiyorsak, bunu böyle yapalım!

Ey dostlarım! Sevgi ve merhametin hüküm sürdüğü, adalete ihtiyaç duyulmadığı bir ortamı var etmeyi istiyorum. Evet! Ortak iyi için çalışmayı alışkanlık haline getiren bir kültürü var etmeyi istiyorum.

Ama bunu tek başıma gerçekleştiremem. Kendi ayağı üzerinde duran ve gerektiğinde mukavemet gösteren bilinçli ve yetkin çalışanlara ihtiyacım var.

Ey dostlarım! Haksızlıklar karşısında kendini koruyabilen ve olumsuzluklara duruş gösteren, şövalye ruhlu insanları yetiştirmenin koşulunu sizlere söyleyeyim mi?

İnsanların izzetini, haysiyetini ve onurunu korumanın birincil görev olduğunu bizlere söyleyen Değerlerle onları yetiştirmek, nefes almalarını sağlamaktır.

Unutmayın! İyi olana karşılık vermeyi bilmeyen nankör, kimsenin gelişimini istemez.


BÖLÜM 2


ETİK LİDERİN KONUŞMALARI


I


Liderlik bir yönetim biçimi değil, ilkeleri bulunan bir yönetim anlayışıdır!

Lider, ağzından çıkanları düşünmeden alan, bencilce çıkarımlar yapan ve -kendi arzuları ile- geleni sağa sola çeken bir takımın sürüklenerek yok olacağını bilir.

İşte bu yüzden kendi izini takip eden değil, değerleri ayağa kaldıran bir takım, bilginin egemen olduğu bir topluluk oluşturmak ister.

Nepotizm yerine Meritokrasi ile hareket etmek isteyen Lider, -bu amacını reel kılmak için- işinde ehil ve etik değerlerle tutarlı insanlar yetiştirmek zorundadır.

İşte bunu böyle bilen bir lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bugün yaşadıklarım bana bir şeyler hatırlattı. İzin verin, size duyduğum sevgiye hürmeten anlatayım. Umulur ki; bilginin hâkim olduğu bir topluluk olmanıza katkı sağlar.

Evet! Kaosa evrilen yaşam alanımızda, doğru kararlar almamızı sağlayan tek şey Bilgidir. Aklımızı doğru dürüst kullanabilmek için öncelikle gerçek bilgiye sahip olmalıyız!

Ey dostlarım! Hayatı kodlanmış bir ezberle yaşamayın. Masanın üstüne doğruluk iddiasıyla konulan her şeyi, aklınız ve vicdanınızla tahkik edin. Geleni şüphecilikle yoklayın. Hak ve hakkaniyet açısından Çürük olan her şeyi kaldırıp atın.

Evet, evet! Önce zihninizi yanlışlardan arındırın ki yerine daha güzelini koyacaklarımız için orada yer bulunsun.

Ey dostlarım! Bugün buraya sizleri motive eden bir şeyler söylemek için gelmedim. Bilgi, Akıl, Vicdan ve Tecrübenin öneminden bahsetmek için geldim. Beni anlamak için dikkatle dinleyin!

Ey dostlarım! Sele kapılmış gibi birinin peşinde sürüklenenlerden de olmayın. Aklınızı kullanma cesaretini göstererek, Vicdanınızla bunu doğrulayarak ve Tecrübeye yaslanarak kendi kararlarınızı kendiniz alın!

Ey dostlarım! Daha önce yaşadıklarınız, hayattan beklentilerinizi karşılamıyorsa, elbette yeni bir arayışın izini sürmemiz gerekir. Ama bunu gerçekleştirirken, günü kurtaracak bir iş yaparak kendinizi başarılı görmeyin. Hayattan hep uzun erimli beklentileriniz olsun.

Evet! Akışkan olan zaman içinde ve kaygan bir yaşam zemininde, sadece aldığınız rollerle hareket etmeyin. Bireysel inisiyatif ve hesaplı risk alarak, etrafınızda eksik olanı tamamlayın, bozulanı ise hep düzelten olun.

Ey dostlarım! Hayatta hangi talebimiz karşılanmıyorsa, bizde olması gereken hangi duygu artık içimizde bulunmuyorsa, -kaygısız bir yaşam için- elbette bir şeyler yapmamız gerekir. Ama bunu yaparken, birbirinizi öteki kabul edip bencil tercihlerde bulunmayın.

Evet, evet! Duygu yoğunluğunuz, telaş ve acelecilikle sizleri yanlış bir şeyler yapmaya zorlamasın. Kendi kabulünüz ise başkasının doğruluk kriteri olmasın.

Ey dostlarım! Yanlış davranışlar ve içinde derinlik içermeyen düşüncelerden, düşmanım kadar nefret ettiğimi bilirsiniz. 

Sakın kendini önceliklendiren bencillerden olmayın. Birbirini kıskanan değil, birbirinden gurur duyan bir ekip olun.


Unutmayın! Kaosa evrilen yaşam alanımızda, bizleri bir arada tutan ve hizalayan tek şey Değerlerdir.


II


Lider, koltuğunu korumak için başkalarını Gözetleyen değil, fırsat eşitliği verilmediği için kendini gösteremeyen, sesini duyuramayan küskünlerin hakkını Gözeten kişidir.

İşte böyle bir lider, özgüvenini kaybetmiş ekip üyelerine şöyle seslenir:

Sözlerimi esirgemeden, kendini kınayanlara şunları söylemek istiyorum. Ey, kendini bir başkasından eksik gören küskünler! Bu sözüm size, iyi dinleyin!

Yıllarca sizler, -sırf bir fırsat verilmedi diye- potansiyellerinizi etkin kullanamamış olabilirsiniz. Bu sizlerin suçu olmasa da kendi varlığınızı, yeteneklerinizi küçümsemenizi ve teslim olmanızı ayıplayanım.

Oysa, yapılanları bilip isyan etmeme soyluluğunu göstermeniz değil miydi; size göre doğru, bana göre yanlış olan? Hayır, sizlerde olan tek eksiklik, asil duracağım diye pasif kalmaktan başka bir şey değildir!

Evet! Gerçekten sizi yanlış öğretiler edinmiş buldum. Başkalarının yanlışları, sizin kendinize duyduğunuz inanç ve güveni zedelemesin, şüpheye düşürmesin.

Ey benim duru ve saf görüntülerim, açık ve net konuşacağım. Gerçekten burada çok gevezelik etmişler. Özgüveninizi sizden alıp yeteneklerinizi kötürümleştirmişler. Kendi yüreğinizin zenginliğinden utanır ve pes etmiş buldum sizi. Hayır, kaçının bu zararlı düşünceden.

Ey dostlarım! Ben size güveniyor ve inanıyorum. En az benim kadar sizde kendinize inanın, yeteneklerinize güvenin. Sevginizi esirgemeyin kendinizden.

Unutmayın, Şüpheleriniz engeldir zafere!

III


Aynı tip insanların bulunduğu, sadece benzer düşüncelerin var olduğu bir yer, eksiktir. Bir takımın tam olması için bünyesinde farklılıkların yer alması gerekir. Evet! Farklı duygu, düşünce ufuklarına sahip insanların, o ekipte bulunması gerekir.

Lider, -değerlere yaslanan bir yaklaşımla- farklılıkları başarıyla yöneten ve herkesin birbirine saygı, güven duyduğu bir ortamı oluşturan kişidir. 

Farklılıkları yönetebilme yetkinliğine sahip bir lider ekibine şöyle seslenir:

Ey varlıkları bana mutluluk veren çalışma arkadaşlarım. Bu sözüm sizlere, iyi dinleyin! 
Bir insanın kalitesi, kişiler arası ilişkilerde ortaya çıkar. Bunu unutmayın!

Sadece kendine yakın olan, kendine benzeyen, kendi gibi düşünen kişilere değer verenlerden olmayın! Nefret ettiği adamı yargılarken canını yakıp zulmeden, sevdiği adamı ise adaletten kaçıran zalimlerden sakın olmayın!

Herkese saygı duyan ve hakkını tam olarak veren, yetkin ve kaliteli insanlardan olun. Evet! Adalet, eşitlik ve hakkaniyet değerlerini basiretle kullanan kişilerden olun!

Ey, her şeyden çok sevilenler. Beni şimdi dikkatle dinleyin!

Paylaşımcı, kendinden veren olmak saflık değildir. Sevgi, hoşgörü ise zafiyet değildir. Sakın buna inanıp, kendisini ve sevdiklerini önceliklendiren o bencillerden olmayın!

Ortak amaç için birbirine yardım eden, çevresine sevgiyle destek veren, farklılıklara ise saygı gösteren o soylu ruhlardan olun! Evet! Sevgi, Saygı, Paylaşımcılık ve Dayanışma değerlerini basiretle kullanan o asil kişilerden olun!

Ey dostlarım, kendinize gelin ve iyi dinleyin!

Bu değerleri birisi ayaklar altına alıyorsa, -o kişi kim olursa olsun- onu takip etmeyin! Bu kişi ben bile olsam değerleri feda etmeyin, beni terk edin! Bunu değerleri korumak için yapın, kimsenin gözünün yaşına bakmayın!

Ey kardeşlerim, başkalarına saygı göstermeden, bu ekipte değer göreceğinizi mi sanıyorsunuz?

Hayır, değerler hakkında konuşmamız bizi değerli kılmaz. Hayır! Budalalık yapmayın. Saygınlık, sadece değerleri eylemlerle savunan ve onu ayağa kaldıran seçkin kişilere mahsustur.

O yüzden herkesin kendisini tartmasını, kendi kendisini zihin dünyasında yoklamasını istiyorum! Buna bende dahilim. Evet! Ekipteki herkesin, ideale talip olma iddia ve gayretinde olmasını istiyorum! Buna bende dahilim.

Etrafımızda seçilmiş kişiler değil, sadece seçilmiş değerler olsun!

Unutmayın! Bizleri bir araya ve hizaya getiren tek şey : Etik / Ahlaki Değerlerdir


IV


İnsan, yerine göre ortaya çıkan karanlık tarafı ile diğerlerinin hakkını gasp eden bencil bir varlıktır.
Yapılan araştırmalara göre son 300 yılda insanlığın birbirine kin ve düşmanlıkla saldırmadığı, yeryüzünde birbirinin kanını dökmediği gün sayısı 30 günden az gerçekleşmiş.

Binlerce yıllık entelektüel bilgi birikimimizle, "adalet, hakkaniyet, eşitlik, sevgi" gibi evrensel değerleri biz hala içimizden birilerine anlatamıyorsak, tarihten hiç ders, ibret alamadığımızı, bir arpa boyu ilerleyemediğimizi söyleyebiliriz.

Lider, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan, ötekileştiren her türlü dayatmayı ret eden asil ve soylu kişidir.

Eğitim ve Çoğulculukla Yönetim ile ideale ulaşmanın mümkün olduğunu bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım, adaletin hüküm sürdüğü, sevgi ve hoşgörünün egemen olduğu bir güven ortamını, sizlerin desteği olmadan gerçekleştiremem!

Evet! Herkes etrafında ne eksikse, onu bulup sevgiyle tamamlasın!

Ey dostlarım! Adalet, sevgi ve paylaşımcılığı başarıyla tesis etsek bile; nemalanacağı bir sonraki fırsatı kollayan, bencilce tercihlere hazırlık yapan şaşkın insanlar hala aramızda bulunacak!

Herkes sağlam bir akıl, kararmamış bir vicdanla olup biteni sorgulasın ve -değerlerden aldığı terbiye ve edeple- diğerlerini güzellikle uyarsın!

V


Kurum kültürü, boyunduruk altına alınmış bireyleri özgürleştirmeyi ve asgari olana erişecekleri imkanları onlara sunmayı istemedikçe, bir değişim girişimine motivasyon sağlayamaz, mevcut inancın mitine dönüşür.

Sonuçlara maruz kalmak yerine, sebeplere etki etmek isteyen işte böyle bir Lider, yönetim kadrosunda bulunan çalışma arkadaşlarına şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Kurum kültürümüz böyle diyerek; kendi yaptığınız ama kendinize yakıştıramadığınız yanlışlara, şirket sahiplerini ve üst yönetimi ortak etmeyin! Çalışanların kurumsal değerler ve kültürümüzle problemi varsa, yönetim ekibi olarak nerede hataya düşüyoruz diye önce kendimize sormamız gerekiyor.

Ey dostlarım! Varlığı ile zaten değerli olan insanları birbirine düşüren şey, etik değerleri değersizleştirmesidir. İşte bu yüzden şirketimizin asıl problemi, değerler ve kurum kültürü hakkında siz yöneticilerin yeteri kadar dertlenmemesidir! 

Evet! Yönetim ekibi olarak önce sizlerin elinizi taşın altına koymanızı, kendinize eylem ve söylemlerde çeki düzen vermenizi istiyorum.

Ey dostlarım! Kurum kültürümüzü ve kurumsal değerlerimizi yeniden tanımlamalı ve sonrasında çalışanlarımızın görüşlerini almalıyız. Unutmayın! Kurum kültürü, içinde fedakârlık barındıran bir uzlaşma ile gerçekleşir.

Ey dostlarım! Şeffaflık, mahremiyet açısından bir zafiyet değildir. Evet! Anlaşmazlık ve çatışmadan uzaklaşmak istiyorsak, şeffaflığa ihtiyaç vardır. Şeffaflık ise denetim, kontrol imkânı sunduğu için değil, gizlilik ve öteki kavramlarını öldürdüğü için değerlidir.

Hadi! Hep birlikte kurum kültürümüzü ve kurumsal değerlerimizi yeniden tanımlayalım! Bunu çalışanlarla yaşanacak çatışmalarda galip gelmek için değil, anlaşmazlıklara giden tüm yolları engellemek için yapalım!

Ey dostlarım! Bir arayış içinde olan herkes bilgiye erişiyorsa, bilgiden önce kurum kültürü sorunu hakkında "ilgili" olmanız gerekiyor. Unutmayın! Değişim kaygısı, hayret ve merak duygusu olmayan bir yöneticinin, yaratıcı ve yenilikçi olması mümkün değildir.

Hadi! Hep birlikte Kurum kültürümüzü ve kurumsal değerlerimizi yeniden tanımlayalım! Ama kurum kültürümüz, "farklılıklarımızla nasıl birlikte yaşarız?" sorusuna değil, "birbirimizden ve farklılıklarımızdan razı olarak, çalışma hayatını nasıl birlikte inşa ederiz" sorusuna cevap versin!

Unutmayın! Yönetim kadrosu olarak sizlerin en büyük endişesi, insanlığın ortak birikimi olan Özgürlük, Adalet, Eşitlik, Şeffaflık, Hakkaniyet gibi hayati değerleri, kurum kültürüne taşıyamamak olmalıdır!

Ey dostlarım! Öyle bir kurum kültürümüz olsun ki bunu bir başkasına anlatabilelim. Evet! Yönetim kadrosunun dışına çıkacak öyle bir dil geliştirelim ki kurum kültürümüz -akıl ve vicdan zemininde- çalışanların yüreğinde yeşersin!


VI


İnsan, kendini kandırma yolunda büyük bir potansiyeli olan varlıktır. İçinde yaşadıkları şartları dönüştürme iradesine sahip olmayanlar, çok geçmeden bu şartları rasyonelleştirme ve rahatsız olmayacakları bir içeriğe kavuşturma eğilimine girerler. 

Anlamlı ve yapılmaya değer ortak amacı çalışma arkadaşlarına tekrar hatırlatmak ve pozitif bilinç yaratmak isteyen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Odaklanmanızı engelleyen, moralinizi bozup oyalanmanıza sebep olan çok sayıda olumsuzluk var etrafta. 

Evet bunları biliyorum. Ama eğer geleceğiniz için özel bir çaba sarf etmezseniz, anlamsızlık boşluğuna düşer ve ortama yabancılaşırsınız!

Ey dostlarım! Olumsuzluklara karşı başınızı kuma gömmeyin! Bilinçli bir zihinle, hayatı iyiye dönüştüren seçkinlerden olun.

Unutmayın! Başarılı kişi daha iyiye doğru hareket halinde olandır. Evet! Yarınının, bugünden daha iyi olması için hareket halinde olandır.

Ey dostlarım! Kendinde olanı başkasına vermemek olan cimrilik, -sadece mali açıdan değil- varoluşsal bir hastalıktır. Sahip olduğunuz bilgiyi, kalbinizdeki sevgiyi çalışma arkadaşlarınız ile paylaşın!

Ey dostlarım! Adalet, kendisi için talep ettiği iyi bir şeyi, herkes için dilemektir. Bireysel menfaatini önceliklendiren bencillerden olmayın. Ortak iyi için çalışan adalet sahibi kişilerden olun! Unutmayın! Hayat, ciddi ve gaddar bir öğretmendir. Ders alındığından emin olana kadar, yoksa bunları size acımasızca öğretmeye devam eder durur.

Ey dostlarım! Olumsuzluklara değil, olup bitenlere rıza gösterin ve hemen onun ıslahı için çalışın! Evet! Standart olanın hep üstüne odaklanın. Unutmayın! Kolaylık, zorlukla beraberdir.

Ey dostlarım! Mutluluk, çalışarak var edeceğimiz bir başarıda yaşanan hal durumudur. Kendinizi kendinize değerli hissettirme imkânı sunacak fırsatları, etrafınızda arayın. Bunu kendiniz ve mutluluğunuz için yapın.

Ey dostlarım! Etrafınızda anlamsız gördüğünüz her şeyi, kendi varlığınızla anlamlandırın! Bir eksiği tamamlayarak veya bir yanlışı düzelterek, kendi varlığınızı etrafa değerli kılın! Evet! Bunu ardında ne bıraktığını sorgulayanlardan olmak için yapın!

Ey dostlarım! Kimseden takdir beklemeyin. Ama yaptığınız işler, en kötümser ruhları bile takdire mecbur bıraksın!


VII


Kurum kültürünün kalitesini, insanlar arasındaki ilişkilere bakarak anlayabiliriz.

Evet! Değerlere yaslanan kurum kültürünün var olup olmadığını, yönetim ve çalışanlar arasındaki ilişkileri gözlemleyerek ve adaletin, eşitliğin, hakkaniyetin ve saygının seviyesini ölçerek kanıtlayabiliriz.

Kurum kültürünü, değer varlığının yegane kanıtı olarak bilen bir lider, ekibinde yer alan yöneticilere şöyle seslenir:

İşbirliğinden uzak yönetim anlayışınız, çalışan beklentilerini boşa düşüren, hayal kırıklığı yaşatan bir trajedidir. 


İçinizden bir avuç insan hariç, çoğunuzu kendi heva ve hevesine uymuş buldum, burada. Evet! Çoğunuzu, kendisine teslim edilen güç, yetki ve imkanların sunduğu ayartıcılığa boyun eğmiş ve egosunu büyütmüş buldum!

Oysa adaletin hüküm sürdüğü, güven ve saygının egemen olduğu bir çalışma ortamını tesis etmek için bu pozisyonlara gelenler, değil miyiz?

Ey dostlarım! Bilmez misiniz? Değerlerden uzak yaklaşımlar, bir şirketin yok oluşunu hızlandırır. Orada geleceğe yönelik umutsuzluk artar, güvensizlik egemen olur.

O zaman bozguna, kültürel bozulmaya, değerlerdeki dejenerasyona karşı önce bizlerin direnmesi, karşı durması gerekmez miydi?

Ey dostlarım! Gücü yeten yetene bir çalışma ortamı istemiyorsak, -güçlüyü değil- haklı olanı var kılacak, onu hayatta tutacak bir sistem kurmalıyız.

Evet, evet! Tüm çalışanların etkin bir varlık olarak organizasyonda yer alabilmesi için önce kurumsal değerlerimizi tanımlamalıyız. Derdimiz bunu nasıl başarabiliriz olsun.

Ey dostlarım! Bugün ne eksikse, hangi değerlere ihtiyaç duyuyorsak, onu mesele edip üzerine konuşalım. Ama değişime önce kendimizden başlayalım.

Evet! İnsanların yere düşmesine sebep olan keder, acı, korku, kaygı, yönsüzdük, endişe, kararsızlık, umutsuzluk, kıskançlık, öfke ve intikam gibi olumsuz duyguları, önce kendi aramızda yok edelim.

Unutmayın! Ardımızda kalıcı olan tek şey, ancak insanlara faydalı olan eserlerimizdir!


VIII


Adaptasyon, başımıza gelen kötü bir olaya kendimizi korumak için uyum sağlamak değildir. Yaşadığımız sorunları ortadan kaldırmak için ayakta kalmak istemektir.

Evet! Evet! Adaptasyon, bir yanlışı düzeltmek, bir eksiği ise tamamlamak için büyük bir ustalıkla hayatta kalmak istemektir.

En büyük tehlikenin olumsuzluğa uyum sağlamak, amaçsızca sürüklenip olup bitene duyarsızlaşmak olduğunu bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Zaman zaman kendinizi kötü bir ortamın içinde bulmuş hissedebilirsiniz. Hatta bir ortama ait olmama boşluğuna düşüp değersizlik hissiyle de bocalayabilirsiniz. Bu duyguların hepsi insana aittir ve normaldir!

Hayır, hayır! Kınayıp yadırgadığım şeyler bunlar değil. Yanlışı kabullenmenizi, kötüye uyum sağlamanızı ve ümidinizi bırakıp teslim olmanızı ayıplayanım.

Ey dostlarım! Kendi yüreğinizin zenginliğinden utanır ve pes etmiş buldum sizi. Hayır, kaçının bu zararlı düşünceden.

Ey dostlarım! Asıl geleceği ilgilendiren en büyük tehlike nedir, bilir misiniz? Günümüzde geçerli olan bu diyerek yanlışları kabullenmek ve artık o yanlıştan rahatsızlık hissedemeyecek hale gelmektir.

Ey dostlarım! Ne elde edeceğinizi bilmeden yaşam yolunda yürümeyin! Çekilecek çileye değen bir yaşam amacınız olsun. Evet! Sürekli bir teyakkuz haliyle sizleri harekete geçiren, tutkuyla erişmek istediğiniz bir amacınız olsun.

Unutmayın! Çoğu kez kendine güvenmek büyük bir yüreklilik olsa bile nereye çıktığını bilmediğimiz bir yolda kabararak ilerlemek onursuzlara aittir.

Ey dostlarım! İçinde bulunduğumuz ortam, büyük oranda yıkılması ve yeniden inşa edilmesi gereken bir yerdir. Burayı güzellikle imar etmek ve yaşanabilir bir mekana dönüştürmek, bize amaç olarak yetmeyen mi?

Ey dostlarım! Yeryüzündeki diğer canlılar gibi hayatı -sadece anlık işine odaklanarak- yaşamayın. Yeti ve melekelerini, bulunduğu ortamın daha iyiye evrilmesi için kullanan üstün bir insan gibi yaşayın.

Evet! Yapıp ettiklerinizle hayatın kurucu parçası olun, nefes nefese bir üretkenlikle etrafınıza hep fayda katın!

Ey dostlarım! Sizden sadece bireysel sorumluluk duygunuzu en üst seviyeye çıkarmanızı istemiyorum. Etkin bir yapı kurmak için sorumluluk bilincinin herkese nüfuz etmesini sağlamanızı, evet, herkesi ideale davet etmenizi istiyorum.

Ey dostlarım! Harekete geçmeden önce kendinizle sessiz bir iletişime geçin. Bir fayda üretmek için zihninizi bilgiyle, gönlünüzü ise etik değerlerle yoğurup kendinizi büyük bir mücadeleye hazır kılın.

Ey dostlarım! Sorundan kaynaklanan sıkıntı ve karmaşa ne kadar büyükse, başarı o kadar büyük ve değerli olur. Gururunuz hep en zorlu sorunlarla mücadele etmek isteyen olsun. Evet, bu böyle olsun!

Ey dostlarım! Bugün eksikliğini duyduğumuz şey, Paylaşımcılıktır. Sahip olduğunuz her iyi şeye, başkasını da ortak etme iradesinde olun. Adaleti ise hâkim kılmakta kesin kararlılık gösterin.

Unutmayın! Ustalıkla kullanamadığımız bir bilgiye, böbürlenerek sahip olmanın bir faydası yoktur!


IX


Psikolojik bir olgu olan sabır, bireyin -tüm hayatı boyunca- etkin bir yaşam mücadelesi vermesinde ve dengeli bir tutum sergileyerek başarıya ulaşmasında etkin rol oynar.

Sabır, ucunda ümit ışığı olan bir girişim için zorluğa direnmek, olumsuzluklara göğüs germek ise o zaman sabrın temelinde bilişsel farkındalık yer alır.

Zihinsel anlamda devrimci, toplumsal açıdan Islahatçı olan bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Umut dolu bir sabırla, küçük zorluklara direnç gösterebilir ve hayatın daha büyük travmalarına karşı onunla aşılanabiliriz!

Ey dostlarım! Sadece değerlerin korunması ve hakların savunulması işinde aceleci olabiliriz! Bunun haricinde, olanı bir telaş yaşamadan sakinlikle karşılayın ve -kazanım sunan bir fırsatı kaçırmamak koşuluyla- hep sükûnet içinde kalın.

Ey dostlarım! Çatışmalarda sert tutumu bırakın. Kibarlık ile uzlaşmayı tercih eden barışık ruhlardan olun! Evet! Evet! İnsani duygularına söz geçiren ve tercih yapma ipini hep kendi elinde tutan, o üstün kişilerden olun.

Ey dostlarım! Çirkin bir davranışın sahibi olmak istemiyorsanız, -eylem ve söylemlerinizle- hep iyi olanı tercih edin. 

Evet! Arzuların taleplerine yüz veren bencillerden olmayın, sevginizi herkesle cömertçe paylaşın.

Ey dostlarım! Sadece övülen bir özelliği kazanmak için yıpratıcı zorluklara tahammül edin. Bunun haricinde sıkıntılı durumlara direnç göstermenizin, zorluklara katlanmanızın tek gerekçesi, daha güzel bir geleceğe olan inanç ve umudunuz olsun.

Unutmayın! Varsa bir umudunuz, O zaman sabır gösterebilirsiniz.


X


Lider, insanı birincil değer olarak kabul eden ve bu sebeple insan odaklı bir sistem kurmak isteyen kişidir. Evet! Hayata tutunduran değerleri, -didaktik söylemlerle değil- eylemlerle görünür kılan, onları ayakta tutan kişidir.

İş hayatını anlamlı kılmanın, insanı değerli görmekten geçtiğini iyi bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Ümit dolu konuşmalarım sizi suskunluğa mahkûm kılmadan, sessizliğimi fırsat bilin ve sorun. Hem de istediğiniz kadar sorun, bu haylaz saatte.
...

Ne! İsteyerek seçtiğiniz bu iş yerinde, istemeyerek yaşadığınız olumsuzluklar mı var dediniz?

Ey dostlarım! Çalışma hayatımızda yaşadığımız zorluklar, buranın gerçek dramıdır. Evet ama bu aynı zamanda bizlere büyük fırsatlar sunar. Başınıza gelenlerin değil, trajik gerçekliklere verdiğiniz reaktif tepkilerin, sizin kariyerinizi şekillendirdiğini unutmayın!
...

Sizlerden neyi mi isteyenim?

Ey dostlarım! Buranın altını üstüne getiren şey, bireysel menfaatlerin ve bencil tercihlerin önceliklendirilmesidir. İşte bu yüzden adalet, saygı ve sadakati önce kendinizde arayın. Evet! Bu ahlaki soruyu önce kendinize sorun ve hakkınızın peşine düştüğünüz kadar sorumluluklarınızı yerine getirin. Evet! Örnek davranışlarınızla öyle bir ortam meydana getirin ki burada adalete ihtiyaç duyulmasın, sevgi hüküm sürsün.
...

Ne! Yozlaşmış kurum kültürü mü sizleri üzüp darmadağın eden?

Ey dostlarım! Başkalarının ne yaptığına bakmaksızın, bizler akıl, vicdan ve irademizi hep iyi olana sevk edelim. Unutmayın! Seçimleri ile baş başa bırakılan insan, yapıp ettiklerinden ve yapmayıp, bile bile terk ettiklerinden sorumludur.
...

Ben size neyi mi öğütleyenim?

Ey dostlarım! İçinde bulunduğum ortama olumlu olarak nasıl katkıda bulunurum, iş arkadaşlarımın hayatına değer katarak nasıl dokunabilirim diye dertlenmenizi isterim. Evet! Bunu böyle isterim. Çünkü İnsanca bir yaşam bunu gerektirir.
...

Başkalarının sizlere yapmadıklarını mı sizlerden isteyip, ideali öğütleyenim?

Ey dostlarım! Her birinizin kendi mikro aleminde yalnız yaşadığı, kendine ait derdi, beklentileri, emelleri ve hayal kırıklıkları var, bunları biliyorum. Ama biz -başkalarına bakmaksızın- doğru bildiğimizi yapalım, yanlış olanlardan ise uzak duralım. Evet! İyinin üstünde hep birlikte yükselelim
...

Ne? Sizlere burada yetki verilmemesi duyulan güvensizliği mi ifade ediyor dediniz?

Ey dostlarım! Şirket için nadide olan pozisyonları sizlere emanet etmemiz, bizim sizlere güven duyduğumuzu, değer verdiğimizi göstermeye yetmeyen mi? Ne kadar da insafsızsınız! Hayır! Buradaki anlamınız, yokluğunuzda bizi eksik hissettiren değerli varlığınızdır. İşte ben bunu size böyle söylerim.
...

En büyük korkum mu ne?

Ey dostlarım! İşi kaybetmeyi bir yokluk olarak tanımlayıp, başınıza gelenleri büyük bir felaket olarak görmenizdir. Evet! Bu dünyada kaygılanıp endişe duyacağım yegâne şey ümitsiz kalmak ise en büyük korkum, ümitsizce kendinizi anlamsızlık girdabına bırakmanızdır.


XI


Lider, sadece doğru hüküm verme yeteneği olan kişi değil, doğrunun peşinde koşan ve doğru kimden gelirse onu el üstünde tutan kişidir. Evet, Evet! Lider, doğruya sadık olmasıyla bağlılık yaratan asil kişidir.

Başkalarına yaşam alanı açmak ve onların nefes almasını sağlamak isteyen Lider, yüksek sadakat sözcüsü olmanın 'doğruluk içermek' olduğunu iyi bilir.

İşte bunu böyle bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Söz, bizim hakkımızdaki yargıların ana kriteridir. Ağzınızdan çıkan sözcüklerin kalitenizin ölçütü olduğunu bilerek hep doğruları konuşun.

Ey dostlarım! Üstün bir hayat nedir bilir misiniz? İnsanlara erişmesi gereken bilgiyi, onlara ulaştırmak için yaşamaktır. İşte bu yüzden Doğruluk arayışının, herkese yararı dokunan eylemler olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Ey dostlarım! Bireyin en önce katledilen erdemi cesarettir. Gerçekten bilgiye erişmek isteyenseniz, insanların görüşlerini ifade etmesine müsaade edin. Evet, Hakikat arayışı için farklı görüşlere değer veren o soylu ruhlardan olun.

Evet! Ardımızda miras bıraktığımız tek şey aktardığımız Bilgilerse, hayatta bize ezberletilenleri yoklamakta fayda var. İşte bu yüzden Doğruluk iddiasıyla sunulan her şeyi, aklınız ve vicdanınızla tahkik edip sorgulayın.

Ey dostlarım! Bilmez misiniz? Birbirinin kuyusunu kazmayı ihmal etmeyenler, haset ve kıskançlıkla parçalanıp bölünürler. Değerli olanı kendine saklayan cimrilerden sakın olmayın. Evet! Doğru bilgiyi -etrafınıza fayda sunsun isteyerek- sevgiyle paylaşın.

Ey dostlarım! Her anlamda erdemler konusunda üst sınırı zorlayın. Evet! Aşırılıktan sakınarak hep doğruluk yönünde ilerleyin. Unutmayın! İrade etmek, İstikameti gerektirir.

Evet! Kimseye zararı olmayan Pasif iyilerden olmayın, çevresine fayda sunan Aktif İyilerden olun!


XII


Çoğu insanın fazlalık saydığı “insan ömrünü hangi amaca ulaşmak için harcamalıdır?” sorusunun, cevabını mı arayansın?

Aslında kişi hayata bir anlam atfetmemiş bile olsa yaşamın kendisi bunu ona şöyle fısıldar :


Ey insan oğlu! Hayat amacını -kendi iç görünle- keşfet ve verilen değerli hayatı en iyi formda yaşa!

Ey insan oğlu! Bu öyle bir amaç olsun ki önce seni Var Etsin ve sonra çevredeki tüm canlıları Var Kılsın. Evet, Evet! Herkese yaşama hakkı versin.

Ey insan oğlu! Bu öyle bir amaç olsun ki tıpkı bir mıknatısın demir parçalarını kendine çekmesi gibi herkesi sevgiyle kucaklasın, hepsini yakını yapsın!


XIII


İçindekileri bastırıp ezmeyen bir kurum kültürü, insanların kendilerini özgürce ifade etmelerine imkân tanıyan, herkesin eşit olduğu ve bütün hakların tahakkuk ettiği bir yerdir.

Bir kültürün çağa uygun olarak kendini yenilemesi, ekibe temiz kan olarak katılan gençlerle, modern bir zihne sahip yeni nesille mümkün olur.

Lider, -yaşına ve tecrübesine bakmaksızın- herkesin tekil olarak söz söyleme, muhalefet etme hakkına sahip olduğunu bilen kişidir.

Kültür hakkında konuşmanın insan hakkında konuşmak olduğunu iyi bilen bir lider, ekibine yeni katılan Z kuşağı gençlere şöyle seslenir:

Ey sevgimin sahibi gençler! Burada başımıza gelen en büyük felaket, kültüre ve yönetime biat etme alışkanlığıdır. Hayatın akışı içinde her şey yenileniyorsa, bizleri bu paradokstan çıkaracak olan sizlersiniz.

Ey sevgimin sahibi gençler! Sizlerden bağımsız olarak bir çerçeveye oturmuş kültürümüz, size rengini bırakmak isteyebilir. Hatta nefes aldığımız bu kolektif kültür, tekil olarak kişiliksiz, kimliksiz, özgüveni olmayan, dinamik bir akışla varlığa katılmayan bireyler olmanızı da isteyebilir.

Evet! İçinde bulunduğumuz kültürün size dikte edeceği bu tür olumsuz şeyler olabilir. Bu şartlar sizi çirkin davranışa meylettirecek bile olsa, bu karanlık ortamın bir parçası sakın olmayın.

Ey sevgimin sahibi gençler! Kendinizi bulduğunuz bu yerde, -varoluşsal bir mücadeleyle- sizi kendi kişisel tarihinizi yazmaya davet ediyorum. Evet! Büyük bir özgüvenle kendi hikayenizi yazmanızı, ardınızda iz bırakmanızı istiyorum.

Ey sevgimin sahibi gençler! Onurlu bir varlık olarak bu ekipte yer almak istiyorsanız, önce kendi çabanızı ortaya koymalı ve -yetilerinizi hakkıyla kullanarak- değerli potansiyelinizi açığa çıkarmalısınız. Evet! En büyük arayışınız, bulunduğumuz çoğul kültürün içinde tekil olarak -kaybolmadan- kendimizi nasıl var ederiz olsun!

Ey sevgimin sahibi gençler! Size aşılanacak olan kurum kültürümüzü, gülümseyen bir mertlikle sorgulayın. Hakikati size gösterilen alanda değil, hep -bizim unuttuğumuz- başka bir yerde arama teyakkuzunda olun. Unutmayın! İyi olanı, faydalı olanı bulmak, kişinin zihninde kesinlik, kalbinde ise tatmin sunar.

Evet! Kültürün size doktrin olarak dayattığı ve tartışılmaz kabul ettiği her bilgiyi, Hermeneutik şüphecilikle sorgulayın. Bunu bir yanlışı düzeltmek ve bir eksiği tamamlamak için yapın!

Ey geleceğin yöneticileri! Akıl, tecrübe ve vicdana yaslanan bir ufukla, bizim miras bıraktığımız yanlışları yıkıp, keyifle güzelini inşa edin. Evet bu yolda, ümidinizin büyüklüğü kadar yaşanan olumsuzluklar küçük gözükecektir size.

Unutmayın! Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur!


XIV


Lider, sadece kurum kültürü ve kurumsal değerleri sorgulayan değil, ekibi tarafından yüklenilmiş Değer Yargılarını da mesele eden kişidir.

İşte bu sebeple bilginin paylaşımcılıkla genişlemesini isterken, aynı zamanda bilgiyi eyleme dönüştüren iradenin de güçlenmesi için uğraşır.

Evet, evet! Lider, iyinin eyleme dönüşmesi için ekibinde güçlü bir iradenin gelişmesini isteyen kişidir.

İlkeli bir hayatın anlamını, yaşayan tüm varlıkları sevmekte bulan işte böyle bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bugün sizlere değer yargıları ve iradeden bahsedeceğim. Umulur ki anlatacaklarım bu kavramları nerede tutmanız gerektiği konusunda önünüzü aydınlatır.

Gerçekten sıradan değil beklenen insan olmak istiyorsanız, hep aklın, vicdanın ve ahlakın sınırları içinde kararlar alın. 

Öylesine üstün bir iletişim ahlakına sahip olun ki birbirinizden bir şey istemeye nazınız olsun.

Ey dostlarım! Değer yargılarınızın merkezine olup bitenleri değil, olması gerekenleri alın. Bunu hep daha iyiyi, daha doğruyu, daha güzeli bulma çabasında olmak için yapın.

İradeniz ise sadece yapılması gerekenlere odaklanmasın, uzak durulması, yapılmaması gerekenleri de bir yandan sorgulasın.

Ey dostlarım! Kendinize değerlere yaslanmış soylu bir yaşam yürüyüşü kurgulayın.

Kurguladığınız bu yaşam içerisinde büyük bir özgüvenle, kendi tekilliğinizle ve kişiliğinizle saygın bir yer tutmanızı istiyorum.

Buna erişmek için öncelikle kendinize ‘İşte buradayım! Kendi kişisel hikayemle ardımda iz bırakmak için buradayım’ demenizi istiyorum. Evet, asillere layık bir yaklaşımla kendinize bunu böyle söyleyin .

Unutmayın! Kendini aşarak bilgiyle büyüyen, etik değerlerle sürekli yükselen bir insana, karşılaşılan zorluklar ve yaşanan olumsuzluklar küçük gözükür.

Ey dostlarım! Potansiyelimizi nasıl kullandığımızdan veya neden kullanmadığımızdan bizler sorumluyuz.

Bir kişiyi diğerlerinden ayıran ve onun varlığını değerli kılan şey, o kişinin örnek davranışları ve üstün iş sonuçlarıdır. 
Evet, bu böyledir!

Ey dostlarım! Kendi yaşantınızı keşkelerin toplamından ibaret kılmak istemiyorsanız, aklınızı bilgiyle, gönlünüzü ise değerlerle donatın ki iradeniz en güzel davranışı sergilesin.

Unutmayın! İdeale talip olmak isteyen bir insan, aklı gönülle birleştirmelidir.

Ey dostlarım! Kendini geliştirme konusunda bir misyon yüklenmeyen, kendi kişisel gelişimi için dertlenmeyen ve bu yolda yeterli irade, gayret ve azmi göstermeyen bir kişinin, hayatta başarılı olma ihtimali yoktur.

İşte bu yüzden başarılı olmak ve hayattan olumlu pay almak isteyen herkes, buna hazır olup olmadığını öncelikle kendine sorsun.

Unutmayın! Hazır olmayan bir zihne, başarı fırsatları görünür olmaz...

XV


Bağlılık, sadece çalışanların değil, bir akitleşme ile yola çıkan tüm paydaşların birbirine karşı hissetmesi gereken bir duygudur.

Evet! Saygı, muhabbet ve güveni bünyesinde barındıran bağlılık, "karşılıklılık" içeren bir duygudur.

Ekipteki herkesi katılımcı yapmanın ve "çoğunluk" yerine "çoğulculukla" karar almanın, bağlılığı geliştireceğine inanan bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bu çalışma ortamında iyi günlerimizde sevincimizi, kötü günlerimizde ise dayanışma dolu hüznümüzü paylaşmak isteyenim.

Ama bu ortamda değerleri kim ayaklar altına alıyorsa, -o kişi kim olursa olsun- onu takip etmeyin. Evet! Bu kişi ben de olsam değerleri feda etmeyin, beni terk edin!

Her birinize “kocaman bir bütünün parçası olduğunu” hissettiremediğim gün, beni terk edin!

Azınlıkta kalmaktan çekinmeden, doğru bildiğinizi yapıcı bir tutumla ve açıkça söyleyemediğiniz gün, beni terk edin!

Bu ortamda kurumsal ilke ve değerleri taviz vermeden savunamadığınız gün, beni terk edin!

Örgütsel kazanımları değil, kişisel çıkarlarımı önceliklendirdiğime inandığınız gün, beni terk edin!

 İşler ters gittiğinde mücadeleyi bırakıp suçu ve sorumluluğu size bıraktığım gün, beni terk edin!
...

Evet, evet! Lider, eylem ve söylemlerinde tutarlılık sergileyerek bağlılık tutkusu oluşturan kişidir.

XVI


Adalet, mağduriyetleri gidermek için kullanılan onarıcı bir değer değildir. Herkesin insanca yaşamasını sağlayan ve asgari minimumun herkese ulaştırılmasını zorunlu kılan kurucu bir değerdir.

Paylaşımcılıkla bir eksiği tamamladığımız yerde, açlık, bencillik ve yokluk merkezli duygusal radikalleşme yer tutamaz. Evet! Adalet, iyi olanı herkes için istemek ve herkesi ona ulaştırmaktır.

Lider, bilgiyle donatılmış akıl ve değerlere yaslanan bir vicdanla, yanlış yapmaya meyil gösteren doğamıza hükmetmenin ve adaleti tesis etmenin mümkün olduğuna inanan kişidir.

İşte bunu böyle bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Yanlışlar yapabiliriz. Çünkü insan olmanın tanımında hata yapmak da bulunur. Ancak kötü olup bizi insanlıktan uzaklaştıran şey, bile bile yanlışta ısrar etmek, bilinen yanlışa aldırış etmemektir.

Ey dostlarım! İnsan haddini aşan bir varlıktır. Ama ideal insan hata yapmayan değil, yaptığı yanlışta bir öğreti bulan ve bulduğuyla kendi sınırlarına çekilen kişidir. Evet, ideal insan, ben bunu yanlış yaptım itirafında bulunan ve bir daha bunu yapmayacağım diyendir.

Ey dostlarım! Her hatanın öğretisi kendi cinsinden olmalıdır. Nedir mi bu öğreti? 
Hatalardan Öğrenme, sadece o hatayı tekrar yapmamayı dilemek değil, -yapılan hatanın benzerini bir başkası da yapmasın isteyerek- tekerrürü engelleyen bir sistem kurmaktır.

İşte bu sebeple yokluğunu eleştirdiğiniz şeyi bir gayretle var kılan, yanlışı ise güzellikle düzeltenlerden olun.

Ey dostlarım! Adalet, birbirine düşmüş insanlar için gerekli olan bir şey değildir. Barış, huzur ve esenlik yurdu olan bir çalışma ortamı inşa etmek için iyinin herkes için olmasını dilemektir. O zaman sadece kendi hakkını gözeten cimrilerden olmayın. Zihnindeki bilgiyi, kalbindeki sevgiyi diğerleriyle paylaşan Adil kimselerden olun.

Unutmayın! Adalete, sevgi ve merhametin bulunmadığı yerde ihtiyaç duyulur!


XVII


Yetenekleri kısıtlayan, potansiyelleri katleden bir şirket gün geçtikçe sıradanlaşır. Evet! Herkesi hizaya getiren, -birilerini rahatsız edecek diye- çalışanların sözlerini boğan bir şirket, yaratıcılığı öldürdüğü için zaman içerisinde yok olur.

Post-modern Liderlik yaklaşımı, çalışanlar arasında hakkaniyet, şeffaflık, sevgi, eşitlik ve adalet vaat eder ve bir yaptırım gücü bulunan etik değerleri merkeze alır.

İşte bunu böyle bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bir çalışma ortamı yapısal, teknolojik ve süreçsel açıdan ileri seviyeye gelse ve en üstün karlılıkları elde etse bile değerlerden beslenen bir kültür var edemiyorsa, orada memnuniyet, huzur ve adalet yer tutamaz. O şirket husumetle içeriden çatlar, kırılıp zamanla yok olur!
İşte tam da bu yüzden, insanı kullanmayı değil, onurlu bir şekilde yaşatmayı temel felsefe edinen bir sistem kurmak istiyorum

Evet! Adalet, sevgi ve saygının zemin bulduğu bir yönetim otoritesi geliştirmek istiyorum.

Ey dostlarım! Kayırmacılığın olmadığı, işinde ehil insanlara liyakatle sorumluluk verildiği ve hakkaniyetli örgütsel yapının kurulduğu bir düzeni inşa etmek istiyorum.

Evet bu böyle olsun ki haklının hak ettiğini aldığı, haksızlığın ise karşılığını bulduğu bir yönetim anlayışı aramızda hüküm sürsün.

Ey dostlarım! Güçlü olanın değil, Haklı olanın ayakta kalacağı bir sistem kurmak istiyorum. Evet! İnsanı, insana bırakmayan bir sistem kurmak için onurlu bir mücadeleye girmek istiyorum.

Ey dostlarım! Bu amacıma sizler olmadan erişemem. Sorunları çoğulculukla konuşmadan, kamu yararına bir araya gelip müzakere etmeden, çözüme yönelik fikir geliştirmeden bu amacıma erişemem.

Yani bizler kolektif ruha sahip bir takım olamazsak, ben bu amacıma erişemem.

Ey dostlarım! İçimizden herhangi birinin başına bir olumsuzluk geldiğinde, bunu hepimizi ilgilendiren bir mesele olarak görüp çözmek istemedikçe bir takım olamayız.

Aksine zaman içinde hepimiz topyekun sömürülen mazlum konumuna düşeriz. Evet! Ne ağlatan zalim olalım, ne de ağlayan mazlum.

Ey dostlarım! Üstün, asil ve örnek davranış kalıplarının sergilenmesi için duygu ve düşünce yapısını geliştirecek ve bizleri harekete geçirecek eğitim mekanizmalarını da düşünmek zorundayız.

Bunu yaparken aramızda epey bir gürültü çıkabilir ama doğruya erişmek için bunu yapmak zorundayız.

Evet! Ağzını açanı susturan bir otokrasiden uzaklaşmak, insanın bütün kabiliyetlerinin aktifleşeceği bir düzen kurmak için tartışıp müzakere etmek zorundayız.

Ey dostlarım! Kendinizi özgürce ifade edeceğiniz, kimsenin baskısı, hegemonyası altında olmadan kendinizi gerçekleştireceğiniz bir ortamı var etmek istiyorum.

Unutmayın! Çalışanı özgür kılmadıkça, özgür bir bireyin üreteceği tüm yetenekleri kullanamayız.


XVIII


Bencil insanların bulunduğu ortamda, nefes alınan kültür ve tesis edilen sistem çıkar merkezli olur.

Evet! Çalışan insanların zihniyeti etik değerlerden uzaksa, onlardan kurulan örgüt de benzer şekilde hareket etme eğiliminde olur.

Kavga ve karmaşanın bitmesi için her bireyin, kendi üzerine düşen sorumluluk ve duyarlılığı göstermesi gerektiğini iyi bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Olumsuzlukları oturduğumuz yerden eleştirmek, iyileştirmeye çalışmaksızın onları dedikodu malzemesi yapmak maharet değildir.

Adalet, hakkaniyet ve eşitlik talep eden herkesin, önce kendisinin bu değerleri ayağa kaldırması gerekir.

Ey dostlarım! Hakkınızın peşine düştüğünüz kadar sorumluluklarınızı yerine getirin. Evet, bunu böyle yapın ki bir başkasına laf etmeye, birilerinden bir şey istemeye yüzünüz olsun.

Ey dostlarım! Bir başkasının ortaya çıkmasını, onun örgütsel ve kültürel dönüşümü gerçekleştirmesini beklemeyin. Bunu yapacak olan bizleriz.

Hadi! Reel durumu masaya yatıralım, iyi bir niyetle sorunlarımızı değerlendirelim. Yeterliliğimizi ve yetersizliklerimizi samimiyetle konuşalım. Evet! Nereden yere düştüysek, sürünmeyi bırakıp tam oradan ayağa kalkalım.

Ey dostlarım! Bir arada bulunmak, toplu halde aynı yerde çalışmak da bir meziyet değildir. Bu ortamda sevgi ve merhamet hüküm sürüyorsa, hakkaniyet, adalet, eşitlik ve saygı egemen oluyorsa, o zaman kendimize aferin diyebiliriz.

Ey dostlarım! Zalim olan bilgi ışığından nasibini almamış, karanlıkta kalmış insandır. İşte bunu böyle bilerek, herkes kendisini yoklasın ve kendisindeki karanlık tarafın farkında olsun.

Ey dostlarım! Doğru olan bir yaklaşımı güzel bir davranışla etrafa gösteremediğiniz sürece, bir başkasının yanlışını ayıplayamazsınız.

Evet! Aynı şart ve koşullar altında kalmadıkça ve beğenmediğiniz o yanlışı yapmayıp doğru eylem ve söylemi sizler tercih etmedikçe, bir başkasını kınayamazsınız.

Unutmayın! Bir kötülüğe, kötülükle karşılık vermek de kötülüktür.

Ey dostlarım! Hakkaniyet denilen size yapılana dengiyle karşılık vermek değildir. Hayır, kaçının bu zararlı düşünceden.

Hakkı dejenere ederek hakkaniyet talep edenlerden olmayın. Elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği örnek, asil ve üstün bir insan olun.

Ey dostlarım! Acıtan üslubum değildir, sakın sözlerim size sert gelmesin.

İnsanların yaşam hakkının gözetilmesi ve onurlu bir şekilde korunmasını isteyen hakikatin kendisidir, acıtan!

XIX


Tahammül, çeşitli sebep ve beklentilerden dolayı zorluğu bir süre taşımak, üstesinden gelmeye uğraşmaktır. Sabır ise ucunda bir ümit ışığı olan bir zorluğa direnmek, göğüs germektir.

Etkin bir yaşam mücadelesi vermek ve dengeli bir tutum sergileyerek başarıya ulaşmak için Sabırlı olmak gereklidir. 


İşte bunu böyle bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Dillerde, gönüllerde olması gereken şu tavsiyeme kulak verin. Umulur ki yılgınlık, bıkkınlık ve tükenmişlik hisleri üzerinize çöktüğünde, ısrarla doğru olanı yapmanıza yardımcı olur ve sizi başarıya ulaştırır.
  • Hep 'senin olmadığın yerde kimse yoktur' diye düşünüp harekete geçin, öncü olun!
  • Özellikle 'hiç de zorunda değilim' dediğimiz konularda öne çıkıp inisiyatif alın!
  • Hep 'bir başkası yapsın diye beklenilen' işlere talip olun!
  • Gördüğünüz eksiklik ve yanlışlar karşısında sorumluluk hissedin, kendi üzerinize alının ve dertlenip çözmek isteyin!
  • Dileğiniz 'yaptığım işlerin sonuçları sonradan beni rahatsız etmesin' olsun, titiz ve disiplinli bir tutumla çalışın
  • Yanlışı konuşmak yerine hep doğruyu yapmaya odaklanın!
  • Hep beklentilerin üstünde bir hız ve kalitede çalışın. Tek rakibiniz ise kendiniz olsun!
Ey dostlarım! Sınanmadığınız imtihanın masumu değilsiniz. Evet! Azim ve kararlılıkla hep doğru olanı yapmanız için -olana tahammül eden değil- Sabırlı olmanız gerekiyor.

Unutmayın! Sabır denilenin içinde mutlaka bir fedakarlık bulunur.


XX


Günümüzün kavramlarına geleneksel yaklaşımlarla ön kabuller geliştirip bilinçli kıyıma sebep olan insanlara, "adil olun!" çağrısı yapmak beyhudedir.

Keşke etik değerler, kavramsal gücüyle herkesi örnek davranışlara yönlendirebilseydi ama maalesef bu tarih boyunca hiç mümkün olmadı.

Bu tür kelimelerin nüfus edeceği bir akıl ve vicdana sahip olmayan karanlık ruhlara, sahip oldukları güce denk bir güçle, evet onların anlayacağı bir yaptırımla karşılık vermek gerekir.

Evet, evet! Saldırıya uğramayı engelleyecekse, -buna sahip olan her yönetim- bilinçli kötülüğün, bencilliğin anlayacağı dilde caydırıcılık içeren tedbirleri almak zorundadır.

Adalet kavramını hak edilenin, hak edene verilmesi olarak bilen bir Lider, yönetici ve yönetici adaylarına şöyle seslenir:

Ey dostlarım! İnsanlar arasında husumet çıkabilir. Sorumluluğunuz barış, huzur ve adaleti tesis etmektir. Çatışmaları engelleyen, kişilerin aralarını bulan bir uzlaşma için ölçülü bir şekilde hareket edin. Kusur sahiplerini güzellikle uyarın, ayıplarını örtüp hoş görün.

Ama ortada kusur değil bir suç varsa, kamu yararını gözeterek ve aşırıya kaçmadan sesinizi yükseltin. Evet! Anlaşma istemeyen haksız ve aynı zamanda niyeti bozuk birisi varsa, hepiniz bir araya gelin ve onu engelleyin. Amacınız ise yok etmek değil, önce engellemek sonra ıslah edip kazanmak olsun.

Ey dostlarım! Yakınınız olup olmadığına bakmaksızın, düşmanlığınız sadece adaletsizliğe karşı olsun. Kimliklerden bağımsız, onurlu bir kişiliği değerlere yaslanan davranışlarınızla ortaya koyun.

Ey dostlarım! Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla, çevresindeki haksızlıkları sessiz sedasız izleyen vasat, sıradan yöneticiler olmayın.

Evet, ‘niteliksiz bir niceliğin peşinden gitmek yok olmaktır’ diye mırıldanarak, nefessiz bırakan adaletsizliklere isyan edin. Ama amacınız önce adaletsizliği engellemek, sonra adil olmayanı rehabilite edip kazanmak olsun.

Evet! Bağışlayan, affeden, hep ikinci şans veren o soylu ruhlardan olun. Evet, bunu böyle yapın!

Ey dostlarım! Memnuniyetsizlikle kollarınızı kavuşturup surat asmayın. Asillere yakışan bir mertlikle ayağa kalkın. 

Hakikati ifade eden bir söylem geliştirin ve soylu bir yaklaşımla harekete geçin.

Olanı nasıl daha iyi bir forma dönüştürürüm diye dertlenerek, bütün eforunuzu eksiğin tamamlanması için tüketin. Evet, sorunlara çözüm üreten onurlu ve asil yöneticilerden olun.

Unutmayın! Kabahat ve kusurun karşılığı -Sevgi değeri gereği- hoşgörü, suçun karşılığı ise -Adalet değeri gereği- insaflı cezadır!


XXI


Üst söylemlerle eleştirilemez, tartışılamaz konuları çalışanların önüne getiren, bu yaklaşımla özgürlüğü, yaratıcılığı yok eden baskıcı bir yönetimin başarılı olma ihtimali yoktur.

Evet! Özgüveni elinden alınan, inisiyatif verilmeyen, insanları kısıtlayarak silik ve ezik çalışanlara dönüştüren bir kurum kültürü, yok olmaya mahkumdur.

Hegemonik yaklaşımlarla kişilerin tahakküm altına alındığı bir yerde, insanları özgürleştirmek ve bu sayede başarılı bir kurumsal dönüşümü reel kılmak isteyen bir Lider, toplumsal fayda odaklı bir amaç etrafında herkesi bir araya getirir.

Bir şirketin, özgür, yetkin ve nitelikli bireylerin omuzlarında yükseleceğini, güçlenerek büyüyeceğini iyi bilen bir Lider, göz bebeği olan ekip üyelerine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Yeni olan her şeye, direnç gösterme alışkanlığını marifet sayan bir kültürümüz var, biliyorum. 

Fayda/zarar analizi yapmadan her yeniliğe karşı durmayı, ihtiyatlı olma meziyeti sanan bir kurumsal yapılanmamız var, bunu da biliyorum. Hayır! Sizlere çok iyi bir düzen bıraktığımızı söyleyecek kadar iyimser değilim.

Ama olumsuzlukların sebeplerine etki edecek motivasyon ve gücü, çalışanlar olarak kendimizde bulamazsak, ümitlenmek için bir gerekçemiz kalmaz. Evet! Hepimiz elimizi taşın altına koymalı ve kamusal bir değere sahip olan şirketimizi geliştirmek için aktif rol almalıyız.

Ey dostlarım! Alıcısı olan bir içerikle sunamadığınız için önerileriniz bugüne kadar yeterli değeri görmemiş olabilir. Ama artık geçmişi unutup geleceğe bakalım, çağımıza uygun yeni sistemleri hep birlikte tasarlayalım. Evet! Her birinizi sorunlar ve çözümler hakkında teker teker dinlemek istiyorum.

Ey dostlarım! Şirketimizi yetkinliklerinizi mükemmelleştirmek için bir araya geldiğimiz yer olarak görün. Evet, her bir ekip üyesinin, kendi eksikliğini bir başkasıyla tamamladığı, güzel bir yer olarak görün.

Unutmayın! Elde edecek bir şeyi olan, onu elde edene kadar o şeyin yoksuludur.

Ey dostlarım! Maruz kaldığınız olumsuzluklara karşı, bir şeyler yapma imkan ve inisiyatifini sizlere vermek istiyorum. 

Evet! Sizlerde henüz ortaya çıkmamış tüm potansiyeli aktif kılan, hatta gizli, örtük düşünceleri bile özgürleştiren bir ortamı sizlere sunmak istiyorum.

Ey dostlarım!  Bir iş yerinde etik kültürün ortaya çıkması, çok iyi tanımlanmış kural ve düzenlemelerle mümkündür. Kurumsal kültürü, -otorite yerine- insanlara, evet, sadece onların vicdani değerlerine bırakmamalıyız. Tüm paydaşların hakkını koruyan çalışma kural ve ilkelerini birlikte gözden geçirelim, bunu şeffaf ve açık bir şekilde herkesle paylaşalım.

Unutmayın! Kurallı bir yaşam ve özgürlükler arasında bir denge kurulmazsa, teamüller ortaya çıkar.

Ey dostlarım! İnsanları güzel eylemlere sevk eden Motivasyon, anlamlı, gerçekçi ve ümit dolu bir amaçtan beslenir.

Bizlerin bu organizasyondaki var oluş amacı; eşitlik, adalet, hakkaniyet ve özgürlük değerlerini aramızda hakim kılmak değilse, -ne yaparsak yapalım- bizleri harekete geçirecek bir girişim için motivasyon bulamayız.
İşte bu yüzden, yüksek bir motivasyonla, reaksiyon göstereceğiniz durumların, sıkıntıların ilk vuruş anına karşı içsel bir güç devşirin. Bu zihinsel hazırlık sizi tam o anda korur, etkilenip devrilmenizi engeller.

Unutmayın! Riskleri yönetmeyi bilmeyen, kriz yönetmeyi öğrenmelidir.

Ey dostlarım! Sizlere olan güvenimi boşa çıkarmayacak bir ortam, alt yapı ve kaynakları, -kabiliyetlerinizi ustalıkla kullanmanız için- sizlere sunmak istiyorum. Evet! Evet! Yetkinliklerinizi kullanmaya yönlendiren, kendi sınırlarınızı zorlamaya teşvik eden bir çalışma ortamı var etmek istiyorum.

Ey dostlarım! Ortak amacımız, -güçlü olanın değil- haklı olanın ayakta kalacağı adil bir sistem kurmak ve özgürlüğün sunduğu yaratıcılıkla mali değer yaratan bir şirkete kavuşmak olsun. Temel motivasyonumuz ise doğru olana davet eden, yanlışa karşı uyaran değerleri aramızda egemen kılmak ve gelecek nesiller için daha güzel bir ortam bırakmak olsun.

Ey dostlarım! Yaşanan olumsuzluklar sahip olduğumuz güzelliklerin üzerini örtüp, onları yok etmesin. Evet! Var olan değerlerimizin kıymetini bilelim, onları sevgiyle koruyup muhafaza edelim

Unutmayın! Zenginlik, bir insanın neye ihtiyacı olmadığını bilmesidir!


XXII


Çalışanı bugüne ait kılamayan ve bunu düzeltmek için bir şeyler yapmayan bir şirketin, gelecek için vaat ettiği vizyon düşüncesi tamamen kurgusaldır.

İşte böyle bir durumda kültürel bir değişimin var oluşu, sadece o ekipte bulunan insanların beklentilerini, bir tutkuyla gerçekleştirmek istemeleriyle mümkün olur.

Evet, evet! Kültürel bir değişimin var oluşu, insanların yaşadığı eksiklik ve yoksunluk hissini, tekrar yaşamamak isteme ve zorluklarla mücadele etme iradesiyle mümkün olur.

Ancak bildiğini yapma konusunda gerekçeli bir motivasyona sahip olmadıkça, çalışanların bir değişim için harekete geçmeyeceğini iyi bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Kültürel değişim denilen şey, bir ihtiyacı hisseden, onu seslendiren ve bir azim, gayret ve kararlılıkla başarıyı reel kılan çalışanların hikayesidir. Evet! Bugün sahip olduğu ama kendisine yakıştıramadığı her eksik ve yanlışı, iyileştirmek isteyen başarılı çalışanların hikayesidir.

Unutmayın! Kültürel değişim, çalışanlar tarafından sahiplenildiği zaman gerçekleşen, içselleştirilmediği zaman ise eksik kalandır.

Ey dostlarım! Bir çalışma ortamı, iyi ve kötü olan her şeyin yönetime tapulandığı, onlara faturasının kesildiği yer değildir. Bizlerinde üzerine düşen sorumluluklar vardır. 
O zaman bir yanlış veya yokluktan şikayetçi olan ve o eksikliğin bulunmayacağı bir düzene sahip olmak isteyen herkes, ne kadar çaba harcadığını, yaratıcı fikirler geliştirdiğini ve yenilikçi uygulamaları devreye alma konusunda azim ve kararlılık gösterdiğini sorgulasın!

Unutmayın! Davranışlarınızla var ettiğiniz sonuçlar, kültürünüzü oluşturur. Evet! Davranışlarınızın bütünü, o kültürün kendisi olur.

Ey dostlarım! İnsan hangi sebeplere dokunursa, hangi sonuçların meydana geleceği bilgisine sahip olmalıdır. İşte bu yüzden, sınırları belli olan, ahlaki etik bir ortamı var etmeyi arzu etmeliyiz.

Unutmayın! Değişim denilen şey insanlara verilen değil, onların var olmasını istedikleri şeydir.

Ey dostlarım! Bir değişimi gerçekleştirmek için gerekli olan tüm entelektüel girdilerin, kendisinde var olduğu insanlar olmanızı istiyorum. Evet! Başarıya erişim için değişime önce kendinizden başlamanızı istiyorum.

Unutmayın! Her eksiklik, her yoksunluk bizler için fırsattır. Onu tamamlayarak kendi farkımızı gösterme ve kendimizi başkalarına değerli kılma fırsatıdır.

Ey dostlarım! Bir değişim oturduğumuz yerden talep edilen bir şey değildir, çalışma hayatımızın kendisidir. İşte bu yüzden, bir değişim projesinin talep edeni ve onu inşa edeni, bizler olmalıyız.

Unutmayın! Çoğu kez olumsuzlukları seslendirmek ve değişim talep etmek büyük bir yüreklilik olsa bile, -bir girişim için gerekli inisiyatif ve sorumluluğu almadan- sadece kabararak konuşmak onursuzlara aittir.


XXIII


Lider, sorunlar kronikleştikten sonra çözüm geliştiren değil, ihtilaf yaratan unsurları önceden fark eden ve çatışmaları daha oluşmadan çözen kişidir.

Evet! Lider, aralarında anlaşmazlık bulunan kişileri, anlamlı bir amaç etrafında toplayan ve -bir zenginlik olarak gördüğü farklılıkların gücüyle- sorunlara kolektif çözüm geliştiren kişidir.

Evrensel olan değerleri bir iradeyle hakim kılmak ve etik bir yargıyla insanlar arasında güven ortamını oluşturmak isteyen bir Lider, husumet içinde olan yönetici ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Sorunlara çözüm bulmadaki beceriksizliğimiz, olumsuzluklara duyarsızlaşma ve birbirimizi ötekileştirme ahlaksızlığımızdan kaynaklanıyor. 
Evet! Topu üst yönetime atma, faili dışarıda arama veya üçüncü şahısları sorumlu tutma alışkanlığımız yüzünden, doğruları fark etmeme cezasını yaşıyoruz.

Ey dostlarım! Başkalarından talep ettiğiniz şeyleri, aslında sizlerden beklediğimi fark eden bir dikkatle, şimdi beni iyi dinleyin. Evet, Sözlerim sizin olsun ama sakın sizde kalmasın.

Ey dostlarım! Bir başkasından beklediğiniz, talep ettiğiniz şeye, insan olarak önce siz dönüşün, herkese örnek olun.

Unutmayın! İlk harekete geçen, Hiyerarşik olarak üstündür.

Ey dostlarım! Kimse beni duymuyor diyen bir insandan, her ihtiyaç sahibini duyan bir varlığa dönüşün. Evet! Duyulmak isteyen görünmez bedenlerin, sesi olan bir varlığa dönüşün.

Unutmayın! Bugün eksik olan, yapılmayan her şey, yarının adı konulmamış başarı hikayesidir.

Ey dostlarım! Her şeye muhtaç olduğunu düşünen bir insandan, hiçbir şeyi ihtiyaç hissetmeyen, özgüvenli ve sorumlu bir varlığa dönüşün. Evet! Kendi öğrendiği ile öğretilmeyeni ortaya çıkarmak isteyen bir varlığa dönüşün.

Unutmayın! Kendilerine bir öğreten olmadan, hiçbir şey öğrenemeyeceklerine inanan diğerlerini, bilginin hakim olduğu bir topluluğa dönüştürenler, gerçek liderlerdir.

Ey dostlarım! Birbirinize tolerans göstermenizi istemiyorum, birbirinizden ve farklılıklarınızdan razı olan -sevgi ve saygı dolu- bir takım olmanızı istiyorum.

Unutmayın! İnsanı yücelten, kendinden olmayana da ideal davranışı göstermesidir

Ey dostlarım! Yetkinizi hükmetmek için de kullanmayın. Fikirleri sizinkiyle uyuşmuyor diye kimsenin ağzını kapatmayın, sözcükleri boğmayın. Bırakın, herkes doğru bildiğini getirsin.

Unutmayın! Dikte, diktayı yaratır.


XXIV


Bugün rekabet içinde yarışan şirketler değil, kültürlerin kendisidir!

Kurumsal Kültür kavramına yönelik geçmiş çalışmalar, daha çok onu tanımlamaya dönüktü. Günümüzde ise bu kavram, şirketleri -hem de etkileşimde bulunduğu tüm paydaşlarla birlikte- harekete geçiren ve onlara dinamizm katan bir değişim aracına dönüşmüştür.

Evet! Bugün rekabet içinde yarışan şirketler değil, kültürlerin kendisidir.

Örgütsel anlamda adalet, eşitlik, özgürlük şeffaflık ve saygı gibi etik değerlerin önemini anlamakta geç kalan şirketlerin, ömrünün uzun olmayacağını iyi bilen bir Lider, kendisine bağlı yönetici ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Kurucu gücünü geleneklerden alan şirketimiz, kurumsal kültür ve değerler çalışmasında geç kalmış olabilir. Ama bugün ıslaha muhtaç olan en önemli şey maalesef bu değil. Eleştiren ama olmayanı inşa, eksiği ise imar etme faaliyetine girişmekte pasif kalan kendi zihin dünyamızdır.

Evet, bunu söylediğim için çok üzgünüm ama ıslaha muhtaç olan en önemli şey, bizlerin eleştirdiğimiz şeyin bir parçası olmasıdır!

Ey dostlarım! Onurlu tekil bireyler olan çalışanlarımızı biat etmeye zorunlu kılan, fikirleri tahakküm altına alan ve ötekileştirerek onları feda eden, bu hegemonik kültürden gerçekten kurtulmak istiyor musunuz?

O zaman bir başkasını düşmanlaştırarak, kendisini var edenlerden olmayın. Evet! Kendisini değerli kılmanın yolunu, bir başkasını ötekileştirmede bulan yöneticilerden olmayın.

Unutmayın! Kapsayıcılık öteki kavramını öldürdüğü için değerlidir.

Ey dostlarım! Çalışanların talepkâr çığlıklarını duymayan, ihtiyaçlarını sorgulamayan ve kötürümleşmiş kültürün muhasebesini yapmayan şirketler, kısa sürede tarihten silinecek, yok olup gidecektir.

İşte bu yüzden, geleneklerimizi dikkate alan ama ona bağımlı olmayan bir yaklaşımla, kurum kültürümüzü ve değerlerimizi yeniden ve hep birlikte tanımlayalım. Evet! Sizlerden -eleştirisel bir bilinç ve duyarlılıkla- gelenekçi yönetim anlayışımızı ve kültürümüzü sorgulamanızı istiyorum.

Unutmayın! Medeniyet, kültürle oluşturulur.

Ey dostlarım! Bugün etik iddiada bulunan yeni bir kültürel anlayışa ihtiyacımız var. Ama bunun için öncelikle bu ortamdaki herkesin bağımsız düşünmesini, hak ve özgürlüklerine zarar gelmeden fikrini paylaşabilmesini sağlamalıyız.

İşte bu sebeple, bizden değil diyerek örgütte kendinize benzemeyen çalışanları, düşüncelerinden dolayı yargılayıp mahkum etmeyin. Bırakın herkes konuşsun.

Unutmayın! Kurum kültürü denilen, bireysel özgürlük alanlarının toplamıdır.

Ey dostlarım! İyi ve kötü günde “biz” olmayı bilmeliyiz. Kolektif takım ruhu elbette bunu gerektirir. Ama biz dediğimiz örgütten bağımsız olarak, her bir tekil bireyin, “ben” olarak fikir geliştirmesini de sağlamalıyız.

Evet! Yaratıcı düşünceler geliştirmeden ihtiyaç duyduğumuz özgün kültürü oluşturamaz, sadece başkalarının kültürünü taklit ederiz.

Unutmayın! Kurum kültürü, içinde fedakarlık barındıran bir uzlaşma ile gerçekleşir.


XXV


Lider, bir ekibi yöneten yetkili kişi değildir. İdealleri etrafına kendisi sergileyerek, başkalarına Lider olmanın mümkün olduğunu gösteren kişidir!

Evet! Lider, özellikle hiç de zorunda değilim dediğimiz, bir başkası yapsın diye beklediğimiz işleri, çözme iddia ve gayretinde olan ve potansiyelini büyük bir kabiliyetle kullanarak etrafına fayda ile dokunan kişidir.

Kendine iş hayatında bir misyon yüklemeyen ve bu amaç için yeterli irade, azim ve gayreti göstermeyen kişilerin, profesyonel iş hayatında başarılı olamayacağını iyi bilen bir lider, -geleceğin liderleri olacağına inandığı- çalışma arkadaşlarına şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Amaçlarımızı bir temenninin ötesine geçirebilmemiz için bir şeyler yapmak zorundayız. Evet! Bugün bir şeyler yapıyorsak, onun en iyisini yapmak zorundayız.

Unutmayın! Potansiyelimizi büyük bir ustalıkla kullanarak çevremize fayda ve değerler üretmek, insan olma onurunun bize yüklediği sorumluluktur.

Ey dostlarım! Kendi potansiyelinin farkında olmayan ve bu yüzden yeti ve melekelerini, toplumsal/örgütsel iyi için kullanmayan herkes zalimdir. İşte bu yüzden misyonunuz, potansiyelinizi en üst sınırına çıkarmak ve bunu büyük bir kabiliyetle kullanarak etrafınıza değer yaratmak olsun!

Unutmayın! Üstün insan, -yapıp ettikleri aslında herkesin yapamadıkları olsa bile-, içsel bir hesaplaşma ile hala kendi potansiyelini sorgulayan kişidir.

Ey dostlarım! Başkalarının yapıp ettiklerinden olumsuz etkilenerek, kendisinden beklenenin tersini yapan herkes zalimdir. İşte bu yüzden misyonunuz, bilginin gerçekliğine mutlak anlamda kaynaklık etmek ve keşfedilen potansiyel ile çevrenize fayda sunmak olsun

Unutmayın! Üstün insan, sıra dışı başarılara sahip olsa bile, kendi potansiyeli ile elde ettiği sonuçlar arasındaki uçurumu hala sorgulayan ve -yaşadığı bu içsel fırtınayla- yaptıklarının ötesindeki bir varoluşu özlemle arayan kişidir.

Ey dostlarım! Elindeki imkan ve zamanı sadece kendine ve sevdiklerine kullanan herkes zalimdir. Evet! Sırf başkaları yanlış yaptı diye sahip olduğu potansiyeli, kasıtlı kullanmayan herkes zalimdir.

İşte bu yüzden misyonunuz, ortamdaki bir yanlışı düzeltmek, eksiği tamamlamak veya olmayanı bir gayretle var kılmak olsun.

Unutmayın! Üstün insan, -topluma faydalı olma arzusu ve ahlaki sorumluluk duygusuyla-, bulunduğu ortamda ‘daha fazla neler yapabilirdim’ diye dertlenip hüzünlenen kişidir.
....

Evet, evet! Lider, örnek olma misyonunu yüklenerek idealleri etrafına sergileyen ve elde ettiği kazanımlarla, başkalarına 

Lider olmanın mümkün olduğunu gösteren kişidir!


XXVI


Çağdaş liderlik yaklaşımları, düne ait bazı yapıcı unsurların, bugünün yıkıcı unsurlarına dönüştüğünü iddia eder.

İşte bu yüzden, hitap ettiği tüm insanlardan etik değerleri ayağa kaldırmasını ister ve onlardan daha adil bir dünyayı inşa etme gayretinde bulunmalarını talep eder.

Kontrol edilemez güdülerin yönettiği bir yerde, bencillik ve adaletsizliğin cirit atacağını iyi bilen bir Lider, kendisine bağlı yönetim ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Yönetim ekibi olarak sizlerden, hesap verebilir bir şuurla hareket etmenizi istiyorum. Duygu ve zihin dünyanızı bu örnek yaklaşımla kodlayıp, güzel eylemlerle tasarrufta bulunmanızı istiyorum.

Unutmayın! Kurumsal değerlerimizin yeterli bir içerikle tanımlanmamış olması, sizlerin örnek olma sorumluğunuzu ortadan kaldırmaz.

Ey dostlarım! Etik değerlerin bizlerden istediği davranışlar, çeşitli koşul ve şartlar altında farklılık gösterebilir. Evet! Bir şeyi koruma imkanına sahip olan etik değerler, aynı zamanda yanlış tercihlerle onun yıkımına sebep olabilir. Gerçekten insanların malzeme edildiği, bunun üzerinden yönetimin inşa edildiği bir sistemin parçası olmak istemiyorsanız, şimdi beni dikkatle dinleyin:


  • Bir Lider, bulunduğu konumu dikkate almayan ve kendini kimseden üstün görmeyen kişidir. Ama unutmayın, zalime tevazu göstermek alçak gönüllü olmak değil, alçalmaktır.
  • Bir Lider kusur ve kabahatlere karşı elbette hoşgörülü olmalıdır. Ama unutmayın, bir suçluya hak ettiği cezayı vermemek, merhametli olmak değil, adaletsizliktir.
  • Bir Lider kendinde olanı başkalarıyla paylaşmayı bilen kişidir. Ama imkân ve kaynakları israf ederek dağıtmak, paylaşımcılık ve cömertlik değil, savurganlıktır.
  • Bir Lider elbette herkese eşit davranan ve ayrım yapmadan muamele eden kişidir. Ama -adaletle tartılmış bir karar olması koşuluyla- daha fazla çaba gösteren başarılı bir çalışana, daha fazla yatırım yapmak eşitsizlik değil, hakkaniyetli olmaktır.
  • Bir Lider sükûnet içinde kalmayı ve aceleci davranmamayı elbette iyi bilmelidir. Ama kazanım sunan bir fırsatı ağır kaldığı için kaçırıp şirkete kayıp yaşatmak, sakin ve soğukkanlı olmak değil, disiplinsizliktir.
  • Bir Lider elbette empati yapmayı bilmelidir ve ekip üyelerine yardımcı olmaya kendini adamalıdır. Ama özellikle zor anlarda bir sarsıntı yaşayarak, örgütsel/toplumsal iyi olanı tercih edememek, iyi kalpli olmak değil, basiretsizliktir.
  • Bir lider yapılması gerekeni yapmaktan çekinmeyen gözü pek kişidir. Ama -bir hakikati savunmak için bile olsa- öfkeyi kontrol edememek ve aşırıya kaçarak davranışlara olumsuzluk taşımak, yiğit ve cesur olmak değil, zorbalıktır.
Ey dostlarım! Kurumsal değerleri, edebi sloganlarla duvarlarımızı süslemesi için değil, etik ve anlamlı bir içerikle hayatımıza dokunması için tanımlamalıyız. Evet! Liyakat, sadece teknik bir konuda ehil olmak değil, aynı zamanda o kademenin layık olduğu etik değerlere tutarlı kalmaktır.

Unutmayın! Saygınlık, etik kaliteyle erişilen bir mertebedir.


XXVII


Sahip olduğu yetkiyle bütçe ve kaynakları yönetene Lider demem ben!

Lider, kurumsal değerlerin mutlak kudretinin, tasarrufları yüzünden onu bir gün sorguya çekeceğini bilen ve bu sorumluluk duygusuyla tutarlılıkla hareket eden kişidir. Evet! Lider, hesap verilebilirlik bilinciyle kurumsal değerleri, örgütün yönetim ekibine de ucu dokunacak şekilde konumlandıran kişidir.

Kurumsal değerlere bağlılığın, insanlara karşı sorumluluğu en üst düzeyde hissetmek olduğunu iyi bilen bir Lider, kendisine bağlı yönetim ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Yanılmayı arzu eden bir kritikle konuşmak isterim. Şimdi söyleyeceklerimi dikkatle dinleyin!

Yönetim ekibi olarak bizlerin en büyük suçu, olumsuzlukları oturduğumuz yerden eleştirmek, iyileştirmeye çalışmaksızın onları dedikodu malzemesi yapmaktır. Oysa adalet, hakkaniyet ve eşitlik talep eden herkesin, önce kendisinin bu değerleri ayağa kaldırması gerekmez miydi?

Evet! Sağlam bir akıl ve kararmamış bir vicdanla herkes şimdi kendini sorgulasın!

Ey dostlarım! Mali değer yaratan bir şirketi başarıyla tesis etsek bile, hala aramızda nemalanacağı bir sonraki fırsatı kollayan, bencilce tercihlere hazırlık yapan, pozisyonlarını korumak için her türlü ahlaksızlığa meyledecek insanlar bulunacak!

İşte bu yüzden etik iddiada bulunan yeni bir kültürel anlayışa sahip olmadıkça, çalışan beklentilerinin boşa düştüğü, hayal kırıklığı yaşatan bu trajediden kurtulamayacağız.

Evet! Temel misyonunuz, bütün etkinlik alanlarında en yüksek sorumluluğa sahip örnek insanlar olmak olsun.

Unutmayın! İnsan hak ve özgürlüklerini kendi onuru sayan Kurumsal Değerler, bir örgütü krize sokan hiçbir şeyin yapılmamasını önerir.

Ey dostlarım! Çalışanları tahakküm altına alan hegemonik sistemlerin bulunmadığı, bütün hakların tahakkuk ettiği bir düzenin kurulması için sizleri onurlu bir mücadeleye davet ediyorum.

Evet! Geleneklerimiz ile bugünün ihtiyaçlarını harmanlayan bir yaklaşımla, günümüzün sorunlarına, krizlerine müdahale etmeye davet ediyorum.

Unutmayın! Zihinsel anlamda kendini aşıp büyüyen, yükselen kişiye, sorunlar küçük gözükür.

Ey dostlarım! Yönetim ekibi olarak sizler, şirketi ileriye taşıyacak etkin bir düşünce geliştiremez, şirketin kalkınmasına, insanların refah ve memnuniyetine katkı sağlayamazsanız, oturduğunuz bu koltukları terk etmeniz gerekir.

Evet! Süreçleri iyileştiremeyen ya da tam tersine kötürümleştiren, yokluğa sürükleyen yöneticileri, yapıp ettikleri ile yapmayıp bile bile terk ettikleri, tarihin dışına iter. Evet! Bizler böyleysek, bırakın unutulup gidelim.

Ey dostlarım! Bir yönetici, bulunduğu şirket içerisinde mümkünse bir başarı hikayesi, kendine yakıştırdığı bir kahramanlık hikayesi kurgulaması gerekir. Evet! Daha iyiyi, daha güzeli, daha doğruyu araması ve kendi farkını ürettikleriyle ortaya koyması gerekir.

İşte bu yüzden, kurguladığınız o yaşam içerisinde kendi tekilliğinizle, kişiliğinizle ve özgüveninizle yer tutmanızı ve kendi kendinize “ardımda bir iz bırakmak istiyorum” demenizi istiyorum.

Unutmayın! Herkesin kişisel tarihi, sonuçlarını yaşadığımız yerde değil, sebeplerini etki edebildiğimiz yerde başlar.

Ey dostlarım! Potansiyelini en iyi şekilde kullanmak isteyerek “daha fazla ne yapabilirim” derdine düşenleri, hayat -sunduğu bilişsel ve duygusal farkındalıkla- ödüllendirir ve fırsatları ona görünür kılar.

Unutmayın! Siz ‘hazırım ve bunu istiyorum’ demedikçe hayat size, değerli fırsatlarını göstermek istemez.

Ey dostlarım! Gördüklerim sizlere şunu söylememi gerektiriyor. İzin verin, size duyduğum sevgiye hürmeten anlatayım. 

Ey dostlarım! Mevcut geleneğe ters gelse bile tekil olarak burada söz söyleme, muhalefet etme hakkına sahipsiniz. Bu etik kodlama ile mevcut geleneğin akmakta olan birikimin aksine, söz söyleyenin, zarar görüp boğulmasını engellemek istiyorum.

Ey dostlarım! Adına tutum dediğimiz kurumsal değerlerle kurulan dikey ilişkiyi, ideal eylem ve söylemlerinizle örgüt içi yatay ilişkilerde görünür kılmanızı istiyorum. Amacınız, şirketi herkes için -evet, sizin gibi düşünen sevdikleriniz için değil, herkes için- bir esenlik yurduna dönüştürmek değilse, ne yaparsanız yapın, varlığınızı benim gözümde değerli kılamazsınız

Unutmayın! Mükemmel örgüt, kurumsal değerlerin kodladığı etik kimlikle, kimsenin kimseye muhtaç olmadığı, herkesin mutlak özgür olduğu yerdir!

Ey dostlarım! Bu örgüt içerisinde tutacağınız onurlu yerin hesabını yaparak, eylemlerinizle kendinizi etrafınıza değerli kılmanızı ve kendi var oluşunuzu kurgulamanızı istiyorum. Evet! Etik değerlerin çizdiği ufukla, nasıl bir kariyer amaçladığınızı kendiniz belirleyin ve bunu kendi yaşam yürüyüşünüzle mümkün kılın.

Unutmayın! Değerli olan sonuçlar değil, iyi niyetle yapılan çaba ve gayrettir.


XXVIII


Uzunca bir süredir liderlik hakkında konuşuyoruz, konuşalım da...

Ama asıl odaklanılması gereken ‘liderlik yaklaşımları’ değil ‘etik liderlik vasıflarına sahip’ bir kişiyi nasıl var edeceğimiz olmalı değil midir?

Bunu nasıl talep edeceğimiz ve bunun altını nasıl dolduracağımız olmalı değil midir?

Evet! Onlarca yılı aşan sürede geliştirilen liderlik teorilerinin bugün bizi ulaştırdığı yer utanç vericidir. Oysa liderlik kavram ve yaklaşımları yerine etik liderlik vasıflarını daha çok tartışsaydık, doğru bilgiye kaynaklık eden etik lider öznesine çoktan ulaşırdık.

İşte bunu böyle bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Büyük bir iddiayla tanımlanan kurumsal değerler ile o şirkette alınan yönetsel kararlar arasında asimetrik bir fark bulunuyorsa, o örgütte kendini lider sanan birisi vardır.

Evet! Lider, sahip olunan kurumsal değerleri bir üst seviyeye çıkarma motivasyonunu, o örgütte ahlaksızlığın vaazını verenlerde bulur ve bir değişimi reel kılmak için ayağa kalkar.

Ey dostlarım! Eylemlerden elde ettiği sonuçlar ile o insanın niyeti, içtenliği ve samimiyeti arasındaki uyumu gören diğerleri, mesleğinde ehil, davranışlarıyla yetkin ve etik değerlerle tutarlı o kişiyi lider kabul eder.

Evet, Liderlik erişilen bir konum değildir, elde edinen bir mertebedir.

İşte tam da bu yüzden akli melekeleri yerinde olan bir kişi kendi kendine “ben ekibimin lideriyim” diyemez. Evet! Değerlerden aldığı terbiye ve edeple, kendisine bile bunu söyleyemez.

Ey dostlarım! Bunu söylediğim için çok üzgünüm ama şirketteki insanların çoğu adil olsaydı, şu an burada adaleti aramazdık. Ama yaptığımız hatanın telafisini, artık bu hatayı bir başkasının yapamayacağı bir sistem kurarak ödeyebiliriz.

Ey dostlarım! Adil bir şirketin oluşturulmasında her bir bireyin nasıl katkı sağlayacağını belirlemesini ve kendisine bir rol ataması yapmasını istiyorum. 
Ama içinizden bir avuç insan hariç, çoğunuzun böyle bir derdi olmadığını da biliyorum.

Ey dostlarım! Daha iyiyi elde etmeye kodlanmış kişi, sunulan her fikri akıl, vicdan ve tecrübeye yaslanarak yoklar. İşte bu yüzden, ona uyduğunuzda sizi yanlışa, kötüye sevk edeceklere, bilgi muamelesi yapıp zan ile hareket etmeyin.

Unutmayın! Sadece gerçek bilgi sahipleri, akıllarını doğru dürüst kullananlardır.

Ey dostlarım! Örnek bir çalışana yakıştırdığımız davranışlara eğer bilgi kaynaklık yapıyorsa, buna etik denir. Evet! Etik eylemi ancak doğru bilgi yaratabilir.

Unutmayın! Etik bir eylemi gerçekleştirmeyen, kötülüğün kendisini var eder.

Ey dostlarım! Çile çekmek, ıstırap yaşamak isteyen mazoşist ruhlardan değilseniz, ömür sürmeye değer bir şirketi hep birlikte var kılalım. Adalet, eşitlik, özgürlük, hakkaniyet, şeffaflık... Evet! Şirketimizde bugün eksik olan ne varsa, hadi onu bulalım ve plüralist yaklaşımla yerine koyalım.

Unutmayın! Çoğulculuk yerine niceliğin egemenliğine güvenirseniz, yok olup gidersiniz.

Ey dostlarım! Bana göre daha adil bir toplumu arzu eden insan, bu ihtiyacını karşılamak için liderlik kavramını var etmiş değildir. Hayır! Etik Liderlik var olan bir amaç değildir, Var edilecek bir amaçtır.

İşte bu yüzden ben sizden Kurumsal değerlere inanan insanlar olmanızı istemiyorum. Aksine kurumsal değerlerin sizden ümit beslediği, size inanıp güvendiği insanlar olmanızı istiyorum!

Unutmayın! İnsanların haklarını gözetmek isteyen Kurumsal değerler, yeni Liderlerin yetişmesine kaynaklık ettiği için değerlidir.


XXIX


Günümüzün çevik yaklaşımlarında kullanılan liderlik terminolojisi konuşulan sorunların üstünü örtmekte, onu daha da anlaşılmaz hale getirmektedir.

Agile yaklaşım çözüm ürettiğini sanıyorken, son derece yetersiz scrum değerleriyle, örnek davranış kalıplarında çok büyük sapmalar üretmekte ve yönetsel konumda bulunan herkese hor bir biçimde tanımladığı Lider unvanlarıyla, kurumsal değerlerin altını oymaktadır

Agile yapılanma kavramının içini scrum değerleriyle doldurmamıza rağmen ‘neden hala lider unvanına sahip kişilerde, etik değerlerle tutarsız davranışlar gözlemliyoruz’ sorusu aslında bir paradoks içermektedir.

Evet! Liderlik, erişilen bir konum değil, başkaları tarafından asil, üstün ve soylu kişilere sunulan bir mertebedir.

Günümüz liderlik yaklaşımlarının, bizleri hakkaniyet, eşitlik, özgürlük ve adalet gibi etik değerlerin önerdiği insani çalışma ortamının, tam tersi bir istikamete götürdüğünü düşünüyorum.

Evet! Scrum değerlerinden beslendiğini iddia eden ama aslında sadece karlılığı maksimize etmeyi amaçlayan bu tür modelleri, daha insanca bir yaşam formunu amaçlayan denklemin içerisine dahil etmek istemiyorum.

İşte bunu böyle düşünen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Yaşanılan tüm olumsuzluklar, eğer bizi harekete geçmeye motive ediyorsa ve sunduğu enerji ve farkındalık ile bizlerde bir azim, kararlılık oluşturuyorsa, o zaman bugünün yanlışları, istenmeyenlerden kurtulma fırsatıdır. Evet! Bugünün tüm eksik ve yanlışları, hayatı daha iyi bir formda yaşamamıza imkân sunan, yarının başarı ve değişim alanıdır.

Ey dostlarım! Etik değerlerle tutarlı davranışların bulunmadığı bir ortamdan tüm insanlar kaçmak, uzaklaşmak ister. Evet! Orada kimse sisteme sahip çıkmak istemez ve sorunu dönüp dolaştırıp aslında bir çeşit kötü yönetici olan ama Lider unvanına sahip beceriksiz kişiler ile ilişkilendirir. Bu da zamanla değerli Liderlik kavramının içini boşaltır, ona ihtiyaç duyulmadığı yozlaşmasına sebep olur.

Evet, evet! Bu durum kimsenin sahip çıkmadığı etik değerleri, sadece Lider kavramı ile irtibatlandırmak, denkleme tek başına onu dahil etmek gibi ahlaksız bir yaklaşımı yanında getirir.

Unutmayın! Bizlere çözüme ulaştıran bir çıkış kapısı gösterdiği için Etik Liderlik kavramı konuşmaya değer bir meseledir.

Ey dostlarım! Bir sorunu konuşurken, eğer tüm tartışmalar bittikten sonra hayatı olumlayan, hayatı yaşamaya değer kılan bir sonuç elde ediyorsak, o zaman bütün bu tartışmalar değerlidir. Eğer böyle bakarsak, bugün mesele ettiğimiz bir olumsuzluk, varlığı ile iyiye erişmemize hizmet edebilir.

Ey dostlarım! Çalışanların şartları kontrol edebileceği olaylar silsilesi vardır ve bu onlara -insan faktörünün öne çıkarıldığı- yeni bir sistemi tanzim etme sorumluluğu yükler. Dolayısıyla günümüz yönetim modellerinin yaptığı hatalardan bir tanesi, olumsuzlukları birey seviyesinde çözmek yerine sorumlulukları liderlik kavramına atan bir yaklaşım geliştirmesi ve sorunun üstünü örtmesidir.

Unutmayın! Lider, insanların duygularını harekete geçirerek olaylara ve olumsuzluklara, çalışanlar üzerinden müdahale eden kişidir.

Ey dostlarım! Azim denilen, arzu edilen bir şeye iradeyi yöneltmenin güçlü formudur. Bir şeyi azmetmek, geri dönülmez bir biçimde amacı tutkuya dönüştürmektir. Evet! Azimet, en güçlü iradedir.

Unutmayın! Lider, çok zeki, çözümleme yeteneği gelişmiş olan değil, başat özelliği kesin kararlı olması ve güçlü iradeye sahip olmasıdır.

Ey dostlarım! Bir azim ve kararlılıkla dünyayı dar edecek eylemleri, zalim ve bencil kişilere sergilediğimiz yerde, kötülük var olamaz. Evet! Vicdanı olan herkes bunu böyle yapmalıdır. O zaman doğru soru ‘biz çalışanlar olarak bu olumsuzluklar karşısında neler yapıyoruz’ olmalıdır.

Evet! Seçtiğiniz kelimenin genetiği sizin düşüncenizi bozabilir.

Unutmayın! Lider, olumsuzluğun kökünü kazınması ve bir daha benzerinin oluşmasını engelleyecek sistemlerin kurulması için insanlarda pozitif bilinç uyandıran kişidir.

Ey dostlarım! Sizlerden bulunduğunuz düzlemde kendi sınırlarınıza kadar üzerinize düşenleri yapmanızı istiyorum. Evet! Tüm yapılması gerekenleri tükettikten sonra başkalarından bir şeyler istemeye başlamanızı istiyorum.

Unutmayın! Amaç dediğimiz şey, -ihtimaller alanı olan- gelecekten talebimizdir.

Ey dostlarım! Elimizde herkese yetebilecek bir dünya varken, günümüzde prim yapan kötü, çirkin olanı tüm çıplaklığıyla tespit etmenizi ve var olana rıza göstermeden harekete geçmenizi istiyorum. Evet! Her çalışanın kariyeri kendi yapıp ettikleriyle ilişkilidir.

Unutmayın! Lider, sürüler halinde hayatından memnun olmayanlarda bir irade geliştiren ve onları bilginin hakim olduğu bir topluluğa dönüştürendir.

Ey dostlarım! Bir şirketi medeni hale getiren bir avuç yaratıcı azınlıktır. Evet! Bir avuç insan hariç kimse yozlaşmaya sesini çıkarmamaktadır. Evet, evet! Kültürel yozlaşma duyarsız büyük bir çoğunluğun umurunda değildir.

Unutmayın! Lider, farklı sonuçların elde edilebildiği bir dünyada, özgür iradesini çevresine fayda, başkalarına değer yaratacak bir şekilde kullanan ve sonuçları etkileyecek bir aktör olarak kendini konumlandıran kişidir.

Ey dostlarım! Daha iyi bir çalışma ortamına ulaşmak için daha iyi bir insanı var etmeyi amaçlamalıyız. İşte bu yüzden öncelikle, ‘iyiyi var eden bir insanı nasıl yetiştirebiliriz’ sorusuna odaklanmamız gerekiyor.

Unutmayın! İnsan bir sonuç varlığı değil, süreç varlığıdır.


XXX


Değişim olumsuz duygulardan başka hiçbir şey vaat etmiyormuş gibi gözükmeyi sever. Ama Lider değişimin tüm yan etkilerini göğüsleyerek, yeni bir dünya düzenini var etmek isteyen kişidir.

İşte bu yüzden Lider önce enformatif bir yaklaşımla kişilerin zihin dünyasına bilgiyle temas eder ve duygulara dokunan bir anlamla, onlardan performatif bir eylem talep eder.

İçinde bulunduğu örgütte ne olup bittiğini bilme ve olumsuzlukları yaşama gerçekliğine sahip olsa da Lider, değerler dünyasını var etme emelinden asla vazgeçmez.

Evet! Geri dönüşü olmayan bir kararlılıkla, ideali reel kılmaya çalışır durur.

Sahip olduğu anlam dünyasını, hitap ettiği çalışanlarına anlaşılır bir dille aktarmak isteyen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Söylemek, anlamayı garanti etmediği için anlaşılmayı dileyen bir hitapla konuşacağım. Evet, niyetimi -erişmek istediğim tüm amaçları içinde barındıran bir içerik ve  kalplere dokunan bir anlamla- sizlere ulaştırmak istiyorum. Ama bunu sadece aynı amaca yürüyen, kolektif ruha sahip bir takım olmak için yapmak istiyorum.

Ey dostlarım! Zihin dünyasına inen mesajı sorgulayan, söylenenin arkasında hangi fayda ve değerin üretileceğini düşünen kimseler hariç, sizlerden çoğu için söyleyeceklerim anlamlı olmayacaktır, bunu biliyorum.

Evet! Gerçekte sadece zihinsel derinlik sahibi olanlar ve mistik huzur ve keyfi tanıyanlar, bu amacı faydalı, değerli ve anlamlı bulacaklardır.

Ey dostlarım! Hiçbir görüş sahibi söylediklerinin anlaşılmamasını, savrulup boşa gitmesini istemez.  Ama yine de dinleyenin kalibresini, kalitesini yükseltmek isteyeni, evet, evet beni, dikkatle dinleyin!

Ey dostlarım! İnsanlar arası sosyal ilişkileri başarıyla tanzim etmek istiyorsak, değerler üzerinde herkesin fikir birliğine varmasını dilemeliyiz.

İşte bu yüzden herkesi kucaklayan bir yaklaşımla hareket edin ve 'sen yoksan bir kişi eksiğiz!' diye seslenerek onları bu anlamlı yürüyüşe davet edin.

Evet! Herkesi, evet eksiksiz herkesi, daha yaşanabilir medeni bir çalışma ortamını birlikte oluşturma ve insan onurunu koruma amacına katkı sunmaya davet edin. Bunun gerçekçi olmayacağını bilseniz bile, ideale davet etmekte sakın kusur ve gevşeklik göstermeyin.

Ey dostlarım! Fert olarak her bir tekil bireyin zarar görmemesi, başkalarının hak ve hukukuna da zeval vermemesi için değerler ve ilkelerden beslenen örgütsel kurallara ihtiyacımız var. İşte bu yüzden önce temel ilkeleri, prensipleri ortaya koymalı, bunu içselleştirerek davranışlarımıza yansıtmalı ve sonra başkalarını da bu ideale davet etmeliyiz

Unutmayın! Yapmadığı şeyi başkasından beklemek onursuz insanlara mahsustur.

Ey dostlarım! Bilmez misiniz? Adil, eşit, özgür bir örgütün var olduğu bir yerde, -evet, hiçbir otoritenin baskılamadığı, yeteneklerin kısıtlanmadığı o ortamda- insanlar daha verimli ve üretken olurlar.

Gerçekten huzur, memnuniyet, saygı ve güvenin içerisinde yuvalandığı bir çalışma ortamına sahip olmak istiyorsanız, insan onurunu korumayı amaç edinmiş kurumsal değerlere sahip çıkın. Evet! Etrafınıza örnek davranışlar sergileyerek ona sahip çıkın

Unutmayın! Lider, tutarlı davranışları ve anlamlı yaşam amacıyla etrafında bir etki yaratan ve yarattığı bu motivasyonla, insanları toplu halde iyiye yönlendiren, asil, soylu ve üstün kişidir.

Ey dostlarım! Elbette insanlar bir lidere ihtiyaç duymadan iyi, doğru ve güzele erişebilir. Lider bunu söylediği için değil, anlama ve yorumlama da temel yönlendiricilerin ne olduğunu bildiği ve insanların gelişimine katkı sunduğu için değerlidir.

Evet! Yolda bulduğu yolunu kaybetmişlere, anlamsızlık girdabına düşmüşlere, yanlışlarıyla uçurumun kenarında yürüyenlere yön gösterici olduğu için değerlidir.

Ey dostlarım! Etik değerler muhatabına hemen kendisini açmaz. Bütün insani yetilerini en üst seviyeye çıkarmaya davet ettiği için kişinin önce tüm dogmalardan, geleneklerden zihnini boşaltmasını ister. Evet! Lider, ihtiyaç duyulan değerlerin, erişilmesi gereken amaçların ne olması gerektiğini söylediği için değerlidir.

Ey dostlarım! Herkesin kastımı, zihnimde var olan anlamı yakalamasını beklemiyorum. Ama aranızda bütün algılarıyla alıcı hale gelmiş kalpler varsa nasıl bir anlam dünyasının peşinde olduğumu, hangi değerleri erişilmesi gereken gayeler olarak koyduğumu anlayabilir.

Maskelenmiş bencil ve ön yargıları bir ağırlık olarak zihninde taşıyan karanlık ruhlara gelince, onlar değerlerin inşa ettiği yaşamın, sürdürülebilir başarı için bir zorunluluk olduğunu asla bilemeyecekler

Evet! Bu dünyada kazananların, başkalarının emeğini satın alan değil, paylaşımla bereketlenip büyüyenler olduğunu asla bilemeyecekler.

Unutmayın! Kazanım sunan başarı fırsatlarını, kayıplara sebep olan risk ve tehlikeyi, insanlara bir talihle görünür kılan sadece niyetlerdir!

XXXI

Değerler ve etik kavramları hakkında ekibini bilinçlendirmek isteyen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bugün size çok tüketilen ama içeriği gerçekte pek bilinmeyen değer kavramından bahsedeceğim.

Evet, evet! “Değer nedir, Değer yargısı nedir, Değer atfetmek nedir, Bunun Ahlaktan ve Etik yargıdan farkı nedir” Sorularına cevaplar sunmaya çalışacağım.

Ey dostlarım! Değerlerin epistemik bir yapısı vardır ve bilgi zemininde hareket eden yargıdan önce yer alır. Evet! Değerler evrensel metafizik kavramlar olup değişkenlik içeren yargılardan bağımsızdır.

İşte tam da bu yüzden, Adalet, hakkaniyet, eşitlik, özgürlük, saygı gibi evrensel değerler zaman dışı değil, zaman üstü bir konumda yer alır.

Ey dostlarım! Adaletin tecelli edip etmediği, yargı içeren bir hükümse, çalışmak istediği halde iş bulamayan ve aç kaldığı için hırsızlık yapmaya mecbur kalan bir insanı suçlamak adil midir sorusuna öncelikle cevap vermemiz gerekiyor.

Evet, evet! Demek ki ölmemek için hırsızlık yapmak zorunda kalan bu insana, vicdanımız bir yere kadar hak verebiliyor.

Ey dostlarım! Dikkat ederseniz henüz davranışları sorgulayan ahlâk konusunu devreye almadık, epistemik temelde metafizik kavramlar olan Değer bilgisi üzerinden vicdanımızı kullandık.

Unutmayın! Montaigne, ‘Vicdan, yaptığım şey hakkında beni yargılayan, içimdeki eli kırbaçlı celladımdır’ demiştir.

Ey dostlarım! Matematiksel gerçeklikler, kozmik evrende bulunan fiziksel gerçekliklerin aksine metafizik kavramlar dünyasına aittir. O zaman ahlaki yargılar, kültür, coğrafya gibi değişkenlerden etkilenen lokal fiziksel gerçekliklerdir.

İşte bu yüzden kendisi varlığı ile değerli olan insan, değerlere kaynaklık eder ve iradesiyle olgulara Değer yükler.

Unutmayın! Şahit olan insan, olaylara katılmaz, sadece izleyici olur. Şehit olan insan ise olayların aktif öznesi olur.

İşte tam da bu yüzden kültürümüzün olumsuz etkilerini sarkastik bir dille şöyle eleştiriyorum: ‘Kültürümüzü oluşturan geleneklerimiz ideal olsaydı, bugün adaleti mumla aramazdık’.

Ey dostlarım! Toplumsal rollerimizden kaynaklanan, etnik din, ırk, dil gibi farklılıklarımız olmaksızın, salt insanlığımızla doğuştan sahip olduğumuz, devredilemez ve ihlal edilemez bazı hak ve özgürlüklerimiz vardır.

Evet! Kültür aksini kodlasa bile her insanın buna mülkiyet hakkı vardır ve sadece kendisi kendisine maliktir. Her bir birey için örgütün görevi de zaten bunları korumaktır.
...

Bir İnsanın amacı ne mi olmalıdır?

Ey dostlarım! Eğer amacımız bireysel kemale ermek, ortak iyiye erişerek olanı tamama erdirmek ve toplumsal irfana yani medeniyete ulaşmak değilse, ne yaparsak yapalım hayatı anlamlı kılamayız.

Evet! Amacımız farklılıklarımızla birlikte yaşamak değil, farklılıklarımızla yaşamı birlikte inşa etmek olmalıdır!
Unutmayın! Problemleri tanımlamak için terimler atlası olmayan, bilmediği kapıyı yanlış anahtarla açmak isteyendir.
...

Ne! Hayattaki konumumuz ne mi olmalı?

Ey dostlarım! Değerlerin hiyerarşiyi kurduğu, hakim olduğu bir düzene ihtiyacımız varsa, hayattaki pozisyonumuz koruyucu ve onarıcı değil, proaktif ve kurucu olmalıdır

Evet! Zihnimize bilgiyle giren, kalbimize duyguyla dokunan Değerler, bir eylem için bizi düştüğümüz yerden ayağa kaldırmak isteyense, bizler olmayanı var etmek, eksiği tamamlamak ve yanlışı düzeltmek için hayatta izleyen ve koruyan değil, hep proaktif ve kurucu olmalıyız.
...

Adalete ihtiyacın olmadığı, merhametin hüküm sürdüğü bir barış, huzur ve esenlik yurdunu nasıl mı inşa edeceğiz?

Ey dostlarım! Üzerinde durduğumuz değerler eğer hepimizin içine mutlak anlamda sinerse ve herkesin riayet ettiği bu değerlerin bize hayat vereceğine inanırsak, eğitim kurumlarını buna göre organize edebilir ve insanın aleyhine çalışan tüm mekanizmaların engellendiği, medeni bir dünyayı hep birlikte inşa edebiliriz.

Unutmayın! Adalet, her şeyi yerli yerine koymaktır.
...

Bizlere zorluk çıkarmasına rağmen neden mi toplu halde yaşıyoruz?

Ey dostlarım! Potansiyellerimizi tam açığa çıkaramadan, yetkinleşemeden hatta kötürümleştirerek ömrümüzü tamamlıyor olabiliriz.

Genç bir çalışanın yeteneği olduğunu, ailesi değil ancak o işin erbabı fark edense ve onun gelişimi için doğrunun ne olduğunu söyleyense, o zaman İnsan sadece toplu halde yaşarken tüm potansiyellerini keşfedebilir ve onu açığa çıkarabilir.

Evet! Liderin misyonu da zaten mümkünleri gerçekliğe dönüştürmektir.
Unutmayın! Sokrates, ‘Ben bir ebeyim. Bir insana neyin doğru olduğunu söylemem, biraz konuştuktan sonra doğruyu onun söylemesini sağlarım, doğru olanı karşıdaki kişinin içinden doğurturum’ demiştir.
...

Hayatı olumlayan değerler aynı zamanda onu yok eden olabilir mi?

Ey dostlarım! Bir oksimoron ve dikotomi ile ifade edeceğim ‘köleleştiren değerler’ vardır. Evet! Değerler yanlış kullanılırsa bizi yanlış yöne sevk eder.

Mesela itaat, bireylere değil tüzel yapıların kurumsal ilkelerine karşı uyulması gereken kategorik bir değerdir. Örgütsel kurallar, norm ve yönetmelikler gibi.

Ama özel kişiler olan yöneticiye itaat değil, sadece saygı göstermek doğru olandır.

Evet! Bağımlı, bağlı, inisiyatif alamayan, kişiliksiz, ortalıkta başı boş dolaşan vasat kişiler yaratmamak için bireylere itaat etmemeliyiz.

Evet, evet! Gizlenen, yok gibi davranan, görev verildiğinde almak istemeyen bağımlı çalışanlar istemiyorsak, bunu böyle yapalım.

Unutmayın! Değerler, insanları boğmak ve ötekileştirerek birbirine düşürmek isteyenler tarafından istismar edilebilir.
...

Ne yaparsak mı değerleri kötürümleştiririz?


Ey dostlarım! Otoriteyi elinde tutan Erk sahipleri çalışanları boğar, nefes alamaz hale getirirse, o şirketler -insanların potansiyellerini, yeteneklerini açığa çıkaramadığı ve onlardan faydalanamadığı için- zamanla yok olur gider.

Evet! ‘Biz’ olarak konuştuğumuz örgüt, ‘ben’ dediğimiz bireyleri, fert olarak özgürleştiremiyorsa orada tüm değerleri katletmiş oluruz.

Unutmayın! Nietzsche, ‘İnsanı bu dünyadan yabancılaştıran değerler yeryüzünden kovulmalıdır. İnsanı dünyanın sahibi kılan değerleri ikame etmeliyiz’ demiştir.
...
Ben size neyi mi öğütlerim!

Ey dostlarım! Bugünün çalışanı olarak, ayağımızı yerden kesen, bizi modern tarihin dışına atan, yüzümüzü kızartacak ne varsa, kurumsal kültürümüzü ve var eden parazitlerin hepsini çöpe atalım.

Evet! Kendi çalışanlarının hakkını yiyen, zulmedip onları tahakküm altına alan, her kim ve ne varsa hepsini tarihin karanlık çöplüğüne atalım.

Evet, bunu gerçekleştirmek için isyan edip mertçe ayağa kalkalım.

Unutmayın! “Gölgedeki insanın, gölgesi olmaz”


XXXII


Kısa dönemli, sistemsel iyileştirmeleri amaçlayan ‘Değişim’ kavramı, psikolojik faktörleri etkileyen bir girişime motivasyon sağlayamadığı için o örgütte kalıcı ‘Dönüşüm’ gerçekleşmez.

Evet, değişim projeleri kültürel alışkanlıklarda iyileştirme sağlayamadığı için mevcut dekadans durumu aşılamaz ve kültürel yozlaşma sürer gider.

İşte bunu böyle bilen bir Lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bir çift sözüm var bugün sizlere. İzin verin, sizinle paylaşayım yüreğimin hürmet ettiği bazı kavramları ve ardındaki buyurgan değerleri. Hayır! Çalışanların acısını gidermek için morfin gibi sunulan coşkulu bir vizyon konuşmalarından değil bu. 

İnanın bana dostlarım! Kitleleri uyutan asıl bu tür söylemlerle, kültüre dokunmadan duygulara konuşmak isteyenlerdir. 

Evet! İnsan bedenleri üzerinden otoritesini sağlamlaştırmak ve hitap ettiği herkesi -hem de gözünün yaşına bakmadan- sömürmek isteyenlerdir. İşte bu yüzden böyle seslenen ağızlar bana acı verir, dinlerken bile beni küçük düşürür. Hayır! Ateşli konuşmalarla sizleri doyurmak istemiyorum, sadece düşündürmek istiyorum.

Unutmayın! Her arayan bir şey bulamaz ama her bulan bir şey arayandır.

Söyleyin bana dostlarım, örgüte yön verme ve çalışanları harekete geçirme ruhunu içinde barındırmayan, eksik vizyon konuşmaları değil, sadece kurumsal kültür ve değerlerin yoksunluğu, değil midir?

Aslında hakkaniyet dışı uygulamaların kökünü kazımamızı isteyen değerler, günümüzde mali fedakarlık, olumsuzluklara tahammül ve erk sahibine itaat etmemizi isteyen bir içerikle bizlere sunulan değil midir?

Ey dostlarım! Şöyle konuşur liyakatsiz yönetici: “Hakkını aramak için bile olsa her türlü bireysel talep, örgütün düzenini bozan isyan hareketidir!”

Evet! İşten çıkarma tehdidini bir musibet gibi çalışanların tepesinde sallandıran bu liyakatsiz yöneticiler, aynı zamanda karşıdan bağlılık, sadakat ve aidiyet talep eder. Sahiden, düştükleri durumdan utanmadan bunu böyle isterler.

Unutmayın! Utanç duygusu, değerleri olanın gerçek hazinesidir.

Ey dostlarım! Kurumsal değerlerin amacı, istismar edilen çalışanların hak ve özgürlüklerini iade etmek, onları onurlu bir şekilde konumlandırmak değilse, orada ne yapılırsa yapılsın verimlilik hedeflerinde arzu edilen değerlere erişilemez.

Dinleyin şu sözümü, ey dostlarım ve yardım edin anlaşılır olmama: “Etik Liderlik yaklaşımı, kişileri sabretmeye değil, kolektif bir mücadeleye davet eder”. Evet! Bunu kimsenin kendini eksik hissetmeyeceği bir ortamı var kılmak için böyle ister.

Unutmayın! Üstün insan, yoksunluğunu çektiği şeyin başkasında olmasını isteyendir.


Ve küçük bir nasihat daha sizlere, en çok korkmanız gerekenlere dikkat etmeniz niyetine : “Örgütün kullanışlı araçları olan liyakatsiz yöneticiler, otoritenin varlığını devam ettirmek için -konformist bir yaklaşımla- zorba düzene payandalık ederler”. Değerlerle nereye yükselirseniz yükselin, ey dostlarım, bunlara dikkat edin.

Unutmayın! Kara bulutlarda Gökkuşağı açmaz.

Hayır, gülmeyin böylelerine! Sadece kendinize şunu sorun: “Onları bu duruma düşüren hangi gerekçe olmalı ki sorgulanmayan yaşamla hala bizden keyifliler?”

Hayır! Olumlamasam da aslında onları anlayabiliyorum. Yeteneksiz olduklarını, kayırmacılıkla o koltuklara geldiklerini çok iyi bildikleri için -karakterlerinden ödün vererek- büyük sadakatleri kadar küçülmek istiyorlar.

Yazık o insanlara ki, henüz değerlerle tanışmamışlar! Yazık o insanlara ki, tekele alınan bu pozisyonlarda, ehil başkalarının hakkını gasp ederek ve onları mahrum kılarak oturmuşlar!

Unutmayın! Vicdanında yük taşımayan bir uçurtma, rüzgara ihtiyaç duymaz.

Ey dostlarım! İnsan sevdiğini yapıcı eleştiriyle onurlandırmalıdır. O halde bırakın da size hakikati söyleyeyim: “Yapmadığınız şeyi neden bir başkasından bekliyorsunuz?”

Hayır! Bu kötü gidişatın değişmesi için önce siz kendinizi değiştirin! Hayır! Bir liderin gelmesini beklemeyin, sizler lider gibi düşünüp davranın!

Her şeyden çok istediğim, sizi asil, üstün ve örnek insan olarak görmektir, sevgili dostlarım! İşte bu yüzden daha çok kendinizi sorgulamanız için şimdi sevgimle susmak ve düşünmeniz için aranızdan ayrılmak istiyorum

Bağışlayın beni!


XXXIII


Çoğu insanın fazlalık saydığı hayatın anlamı nedir sorusunun cevabını mı arıyorsun? Hem de oturduğun yerden?

Ey dostlarım! Aslında kişi iş hayatına bir anlam atfetmemiş olsa bile kendisine istemeden bazı amaçlar tanımlar. Evet, kişi kariyer, güç, yetki, huzur veya daha yüksek gelir gibi bazı içsel taleplerde bulunur ve ister istemez kendi hayatına bir anlam yükler. Ama aslında hayatın anlamı, kişinin ömrünü değerlerle yaşamasıdır.

Ey dostlarım! Hayatı var eden, onunla ilişkili tüm varlıkları içine çeken çok güçlü bir yaşam amacı kendinize belirleyin. Evet! Sizi mutlu eden ve aynı zamanda zorluklarla karşılaştığınızda bu hayatı çekilebilir kılan, çok güçlü bir yaşam amacına sahip olun.

Unutmayın! Amaç yoksa anlam yoktur.

Ey dostlarım! İnsan üstü olmamız elbette mümkün değildir ama üst insan olabiliriz. O zaman asıl derdimiz, bizi başka insanlardan üstün kılan hangi özelliklere sahip olmalıyız olmalıdır.

Evet! Bu onuru elde etmek için mutluluk veren doğal durumumuz üzerine, -insanın doğallığını bozmadan- bir değer durumu eklememiz gerekir. Evet! Bir zorlukla karşılaştığınızda olanı göğüslemeniz, yıkılmadan ayakta kalmanız için ben size bunu işte böyle öğütlerim.

Ey dostlarım! Elbette hayat iniş ve çıkışlardan ibarettir. Başımıza gelenlere verdiğimiz reaksiyonlar hayatımızın yüzde 85’ini oluşturansa, o zaman düştüğümüzde bizi ayağa kaldıran, bir bilinç ve tutkuyla sarılacağımız bir yaşam amacımız olmak zorundadır.

Unutmayın! Değerlerden beslenmeyen bir amaç sahibi, pişmanlıklar bataklığında vicdanıyla karşılıklı oturur!

Ey dostlarım! Öyle davranın ki bir ağırlığı olan, ardında iz bırakan beklenen insanlardan olun. Evet! Değerlerin kodlanmasından, nihai amacına ulaşana kadar ona koruyuculuk yapan üst insanlardan olun. Evet! Hakikatin üzerine titreyen, Değerlerin dejenere edilmesine engel olan üst insanlardan olun.

Unutmayın! Değerlerin sınırları, insan hak ve özgürlüklerinin sınırlarıdır.

Ey dostlarım! Her insan, insan olduğu için değerli ve onurludur ama bu onur maalesef sonradan kaybedilebilir. İnsanı insan kabul eden, onları sulha davet eden ve aynı zamanda onları ıslah eden her şey, değerlerle ilişkiliyse, insan olma onuru sadece bu değerleri korumaktan geçer. 


İşte bu yüzden sevdikleri dışındaki insanların bile,  temel haklarını koruyan insanlardan olun.

Ey dostlarım! Her insan iyi kalplilikte önce kendine şahit olmalıdır. Evet önce bunu böyle yapın ve sonra başka insanların size şahit olmasını isteyin. Evet! Başkalarının sizinle ilgili yargılarını bir tarafa bırakın, başka insanların sizin nazarınızdaki karşılığına bir bakın. Evet, evet! Değerleri entelektüel bilgi olmaktan çıkarın ve bir mesuliyet, mecburiyet hissederek insanların insanları öğütmesine engel olun.

Unutmayın! Yeryüzünde insandan bağımsız bir değer gerçekliği yoktur.

Ey dostlarım! Adalet dağıtırken merhamet ona eşlik etmiyorsa ve insaf kavramı ortaya çıkmıyorsa, orada değerler dejenere edilmiştir. İşte bu yüzden kızdığınız, öfke duyduğunuz bir kişiye karşı, adaleti sakın adalet olmaktan çıkarmayın. Evet! Bir kötülüğe dengiyle karşılık vermekte kötülükse öyle bir şeye sevgi duyunuz ki onun elinizden gitme, kaybolma ihtimali bulunmasın.

Ey dostlarım! Akılla tartmadan alınan duygusal bir kararla, ömrünüzü tüketecek bir eylemi gerçekleştirebilirsiniz. İşte bu yüzden, duygularınız size bir şey yaptırmak istediğinde önce onu akıl terazisi ile bir yoklayın. Yaptığınız eylemin sonuçlarını dikkate alan, tedbirli bir davranışa sahip olun

Unutmayın! Duygularını kontrol edemeyen, insan değildir.

Ey dostlarım! Bir liderin ortaya çıkması bulunduğu ortamın kültürel dokusuna bağlıdır. Evet, orada kucaklayıcı bir kültürel yapı bulunmak zorundadır. Bir örgütün kalitesi çoklu yapıları başarıyla idare edip edemediğine bağlı olsa da kültürde bir değişim olması için önce kişilerin etik dokusunda ideale dönük bir istek olmalıdır.

Unutmayın! Bu dünyada soyut değer kavramlarını eylemleriyle somut gerçeklik yapan tek varlık, İnsandır.

Ey dostlarım! Bu şirkette var olmanızın amacı, değer durumunu harekete geçirmek ve bu sayede daha yaşanabilir bir örgütü inşa etmek olmalıdır. Evet! Bu amaç, nefes nefese bir üretkenlikle etrafınızda fayda üretmek ve başkalarında değer yaratarak hayatı en iyi formda yaşamak olmalıdır.

Unutmayın! Bir insanı değerli kılan yapılmayanı yapmasıdır.


XXXIV


Hep birlikte Liderlik bir ihtiyaç diyoruz fakat farklı coğrafya ve kültürlerdeki insanların bu kavrama değişken anlamlar yüklediğini nedense fark etmiyoruz.

Etik Liderlik yaklaşımı, her bir tekil bireyi fert olarak değerli görür, onların her birini kolektif bütünün vazgeçilmez parçası kabul eder ve bu sayede kişilere hayati bir anlam yükler.

Evet! Etik Liderlik yaklaşımı, gizlediği iyi niyeti hümanizm ile anlamlandırmamız, çalışanlar arasındaki ilişkileri temellendirmemiz ve değerleri iş hayatına görünür kılmamız için bizlere gereklidir. Evet! Etik liderlik yaklaşımı, içselleştirildiği sürece çalışanların eylemlerini, ilişkilerini ve düşünce biçimlerini olumlu yönde etkilemeye çalışan, güçlü bir sevk ve idare aracıdır.

İşte bunu böyle bilen bir Lider ekibine şöyle seslenir:

İnanın bana dostlarım: Liderlik teorilerinin varlık sebebi, onlarca yıldır hakkında yapılan yanlış spekülasyonlardır. Evet! İşte bu yüzden doğru soru: ‘neden bugün liderliğe ihtiyacımız var?’ olmalı, değil midir?

Söyleyin bana dostlarım, insan haklarının dip yaptığı, değerlerin soluklaştığı günümüzün gaddar iş dünyasına ait yaşamsal tecrübelerimiz, bunun bir ihtiyaç olduğunu bize gösteren, değil midir?

Oysa dostlarım, biliyorsunuz, farklılıklarımız kavramsal uzlaşmaya imkân vermemekte, hatta bireyselleşen bencil menfaatlerimiz çatışmaları bile körüklemektedir.

İşte bu sebeple, ikinci doğru soru: ‘aramızdaki sosyokültürel farklılıklardan olumsuz etkilenmeden, herkesin zihninde ortak bir anlayışa imkân veren etik liderlik kavramına nasıl ulaşabiliriz?’ olmalı, değil midir?

Ey dostlarım! Aslında özü itibariyle örgüte ‘hayat vermesi’ gereken liderlik kavramı, bu çoklu beklenti ve yanlış anlam ataması yüzünden iş hayatında çalışanların canına okumaktadır.

Oysa beklentimiz; değerlere yaslanmış etik yönetim anlayışıyla çorak iş dünyasını bereketlendirmek ve insan odaklı çalışma koşullarının vaat ettiği o medeniyete, bir motivasyon, verimlilik ve performansla ulaşmak, değil midir?

Evet! Bu olumsuzluğu bertaraf etmek için önce “lider” yerine, yenilikçi bir değişimi reel kılan “liderlik vasıflarına sahip kişi” tanımlamasını yapmamız gerekir, sanki.

Dinleyin söylediklerimi dostlarım ve yardım edin anlaşılır olmama! Liderlik vasıflarına sahip olan kişinin ana amacı, var olan düzeni muhafaza etmek değil, tam tersine yönlendirici değer ve ilkeler zemininde ıslah, imar ve inşa faaliyetlerini gerçekleştirmek ve sistemsel / kültürel bir dönüşümü reel kılmaktır.

Bu yüzden benden size nasihat, dostlarım: Temel itibariyle dönüştürücü, yönlendirici ve hayat verici olan etik liderlik yaklaşımıyla, iş hayatını barış, huzur ve esenlik yurduna dönüştürmek isteyin!

Bunu, elde edilen değerli psiko-sosyal motivasyonla, rekabetçi koşullara karşı ayakta duran, öncü girişimlerde bulunan, bağlı ve memnun bir ekibi var kılmak ve mali değer yaratan bir şirkete ulaşmak için yapın!

Şimdi dostlarım siz söyleyin bana: Hak ve özgürlükleri tanımlayan değerler ile kurallı bir çalışma ortamını belirleyen ilkelerin bulunmadığı yerde, teamül ve şirketlere özgün gelenekler ortaya çıkmaz mı?

Evet, dostlarım siz söyleyin bana: Zamanla bu alışkanlıklar bireysel talepler ve bencil duygulara karışarak, ahlaki etik değerlerin yozlaşmasına ve insanlara yaşam hakkı vermeyen, onları boğan hegemonik bir kültürün -hem de hiç kimse farkına varamadan- ortaya çıkmasına sebep olmaz mı?

Sahiden, dostlarım, Etik Liderlik, mevcut geleneklerin yanlış kodladığı teamülleri, eğilimleri ve prensipleri, çalışanların zihninden temizleyen ve onların bireysel gelişimlerini önceliklendirerek, örgütsel başarıya ulaşmayı vaat eden bir yaklaşımdır.

Evet, Etik Liderlik, kültürel birikim ve geleneklerin bindirildiği yanlış uygulamalardan, herkes için iyi olana, -evet değerlere yaslanan o ortak iyiye- erişmeyi vaat eden dönüştürücü bir yaklaşımdır.

Söyleyin bana dostlarım: Modern dünyanın bir ihtiyaç olarak vaaz ettiği tüm ilke ve değerler, güç ve otorite sahibi erkin baskın olduğu, bencilliğin kol gezdiği bir ortamda hayat bulamaz ve kültürel seviyede dönüştürücü bir etki yaratamazsa, zamanla suskunlaşmaz, soluklaşmaz mı?

İşte tam bu durumda; şirkete ait teamüller ile gelenekler su üstüne çıkar ve sanki o şirketi diğerlerinden ayıran büyük meziyetler, özgün kabiliyetler olarak anlatılmaz mı?

Ey dostlarım! İşte ben bu övünülen özellikleri neden mi yanlış uygulamalar olarak nitelendiriyorum? Tarihsel-sosyolojik sonuçların, evet tecrübenin bizleri ulaştırdığı eleştirisel durum yüzünden...

Evet, bir zamanlar ben de herkes gibi umutsuzluk çukuruna düşmüştüm, tüm iyi kalpliler gibi. Hayallerimiz sadece bir ütopya olabilir diyerek...

Beni bu mutsuzluk bataklığına düşüren o zaman şöyle konuştururdu: Hak ve özgürlüklere tecavüzü engelleyen, çalışanları tahakküm altına alan ve köleleştirici zihniyeti sınırlayan “ahlaki etik” yaklaşım yoksa, yönetsel anlayış orada bireysel menfaati önceliklendiren barbar, yıkıcı bir unsura dönüşür!
İnanın bana dostlarım: Kurumsal Değerler, özgür yaratılan insanların özgürlüğünü elinden alacak, onları itaate zorlayacak hiçbir gücün bulunmadığını bize adalet, hakkaniyet, eşitlik kavramlarıyla söylediği için değerlidir.

Evet! Şunu bize dediği için gerçekten değerlidir: İnsanlar var olan çalışma alanlarında özgürce yer tutsun ve buna tecavüz eden birisi varsa -hem de o kişi kim olursa olsun- bertaraf edilsin!

Dostlarım, şuna ne dersiniz? Etik Liderlik yaklaşımı değerleri insan hayatının merkezine almayı bir zorlamayla değil, hem mantık temelli zihinsel düşünceyle (doğru/yanlış) hem de vicdana dokunan kalbi duygularla (iyi/kötü), ikna etmek isteyen ve onlardan yetkin davranışlar (güzel/çirkin) sergilemesini talep eden, değil midir?

Söyleyin bana dostlarım, Etik Liderlik yaklaşımı, kişinin kendisine değil kurucu değerlere bağlı olmasını, değerlerin vaat ettiği sonuçların bir heyecan, şevk ve coşku yaşatmasını ve kişinin tutku dolu bir sadakatle sadece onun takipçisi olmasını isteyen, değil midir?

Evet! Etik Liderlik yaklaşımı, Birilerinin peşinden şuursuzca koşan değil, bir kimlik, kişilik ve karakter sahibi bilinçli insanlara dönüşmemizi arzu eden, değil midir?

Oysa dostlarım, biliyorsunuz, Etik Liderlik, bir azim, kararlılık ve irade içeren değişim mücadelesine, fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür bir duruşla ve değer/fayda üreten bir felsefi yaklaşımla katılıma davet eder.

Evet! Amaca bağlılığını kendi özgür iradesiyle seçmiş, gönüllü kişiler olarak, içten gelen bir ikna ile katılıma davet eder.

Ey dostlarım! Liderlik vasıflarına sahip kişi kendisini Hiyerarşik olarak üstün görmez, yönetici olarak eşitler arasında birinci sırada kendisine yer tutar. Evet! Etik Liderlik yaklaşımı, çalışanları ilgilendiren bir konuda onlara danışmayı öğütler.


Unutmayın! Kimsenin kendisini anlamsız ve yalnız hissetmemesini istemesi, herkesi eşit görmesinin sonucudur.

Ey dostlarım! Etik Liderlik yaklaşımı, -insanların içinde itiraz etme eğiliminin olduğunu bildiği için- yönlendirici ilkeleri, bireysel otoritenin egemenliğinden çıkararak, zamandan ve mekândan bağımsız evrensel değerlere yaslamak ister.

Bir de şunu konuşalım, dostlarım, etik Liderlik yaklaşımı asıl bizden ne ister?
  • Etik Liderlik yaklaşımı, dikey eksende değerlerden aldığını, yatay eksende insanlara, örgüte ve topluma vermemizi bizden ister.
  • İnsanların zihnini, yaşam pratiklerini olumlu etkileyerek iş hayatını yaşanabilir kılmamızı bizden ister.
  • Potansiyellerini gerçekleştireceği imkanlar alanı sunarken ve her mümkünü gerçekleştirebileceği fırsatları verirken, kendi varlığımızı değerli kılacak başarılara imza atmamızı bizden ister.
  • Sunduğu imkanlarla mümkün olanları yapmaya teşvik eder ve anlamsız gelen her şeyi, değer içeren bir gayretle anlamlı kılmamızı bizden ister!
  • Nepotizmi reddederken, iş hayatını herkes için -evet, din, dil, ırk, etnik veya ideolojik görüşlere bakmaksızın herkes için- yaşanabilir ortama dönüştürmemizi bizden ister.
Evet! Etik Liderlik yaklaşımı, varsayımlar içeren bir teori değil, evrensel ilke ve değerlerden beslenen ve temel, yönlendirici doğruları merkeze alan bir yönetim anlayışıdır.

Etik değerler bize hangi koşulda ne yapmamız gerektiğini söylemez, sadece bağlı olmamız gereken ilkelerden bahseder. Bunlardan bazıları mı ne?
  • Alın teri yoksa kazanç yoktur, herkes çalıştığının karşılığını alır.
  • Sadece etrafına fayda sunması şartıyla emek değerlidir. Ürettiği fayda kadar, kazanım esastır.
  • Karşılıksızlık sunan partizanlık ve nepotizm yerine, işi ehline verin ve liyakatli atamaları akliyat ile yapın.
  • Rekabet içinde olmak sadece iyiyi meydana getirmek için olmalıdır.
  • Alınan kararları mutlaka etkilenenlerle görüşün, bilenlere danışın.
  • Sorgulamayan biatten ve mutlak itaatten uzak durun. Denetleme mekanizması kurun.
  • Örgütün farklı katmanlarında olsa da herkesi eşit kabul edin
  • Ortak iyi için çalışan, değerlere sahip çıkan, doğrulara kaynaklık eden insanlar olun.
  • Olmayan güzeli var kılın, eksiği tamamlayın, yanlışı düzeltin. Olumsuzluktan bir çıkış yolu arayın, daha iyisini var kılmayı isteyin.
  • Örgütün dayattığı yanlışı kabul etmeyin, açık yüreklilikle ve cesaretle doğru bildiğinizi seslendirin.
  • Hayatı anlamlı kılan, yapılmaya değer bir amaçla, kişisel tarihinizi etrafınıza fayda ve değer üreterek yazın.
  • Vicdanı aktif, zihni bilgiyle doğruyu bulan insanlar olun. Adalet, hakkaniyet, eşitlik, özgürlük ve liyakat gibi değerlere aykırı olan her şeye sesinizi yükseltin
Ey dostlarım, söyleyin bana şimdi siz, hanginiz yatkınsınız bu ilkelere?


XXXV


Rasyonel düşünme ve eleştirisel yaklaşım, olmayanı var etme, eksiği tamamlama ve iyiyi mükemmele dönüştürme yolculuğudur. Bu yaklaşım ise zihinsel analizi bir alışkanlığa dönüştüren etik kültürle doğrudan ilişkilidir.

Evet! Hoşgörü, saygı, sevgi, birliktelik değerleri ile açıklık, esneklik, şeffaflık, katılımcılık, paylaşımcılık yetkinlikleri, sadece etik bir kültürde gelişir.

İşte bunu böyle bilen bir Lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Neden mi bilişsel düşünme ve yapıcı anlayışa sahip olmalıyız?

Aynı ortamda birlikte çalıştığımız için değil, daha güzel bir örgütü birlikte inşa etmek istediğimiz için aslında buna muhtacız. Ama bu yaklaşım, zevk meselesi olan konularda ve keyfiyetle yapılan bireysel tercihlerde değil, sadece birbirimizin hayatını, geleceğini etkileyen ortak konularda kullanılmalıdır.

Evet! Verilen kararın örgütteki herkesi etkileyeceği durumlarda, öylesine akılcı ve duygu barındıran gerekçeler bulunmalıdır ki bir başkası bunu yoklayıp doğrulayabilsin.
...

Ne! Eleştiri sevmeyenlerle mi burada birlikteyiz?

Ey dostlarım! Evet! Tipik insan davranışının, eleştiriye kapalı olduğu bir yerdeyiz. Bu ise insanı huzursuz kılar ve hoşa gitmez. Ama Rasyonel düşünce ve eleştirisel yaklaşım, olanı var gücüyle kritik eden olumsuz bir yaklaşım değildir. 

Aksine muhatabını ciddiye alan, diyaloğu mümkün kılan ve bilgi alışverişine imkân tanıyan son derece olumlu bir değerdir. Evet! Birlikte yaşamanın, birlikte gelişmenin olmazsa olmaz aracıdır. Evet, evet! Alınan kararları yoklama, keyfiyetten arındırma aracıdır.

Unutmayın! Söyleneni bir saldırı kabul edip kötü hissettiren, keyfiyeti bozulan egonun sesidir.
...

Ha, ha! O zaman neyi mi yanlış yaptığınızı merak edenlerdensiniz?

Ey dostlarım! Ayıplama, aşağılama, karalama ve kınama içeren kişiselleştirilmiş geri bildirimler, yıkıcı ve dağıtıcı içeriği yüzünden eleştiri dairesine girmez. Evet! Sadece fikir ve davranışlar doğru, iyi ve güzel boyutlarıyla kritik edilebilir ama kişiler ve kişilikler eleştirilemez.

İşte bu sebeple, sizden sadece yanlış ve eksiği söylemenizi değil, daha iyiye nasıl ulaşacağını ifade eden, tamamlayıcı ve geliştirici bilgileri de muhatabınızla paylaşmanızı istiyorum.

Unutmayın! Eleştiri, daha güzele ulaşmak için yapıcı bir düzeltme faaliyetidir.
...

Yapıcı geri bildirim için neye mi dikkat etmeliyim, dediniz?

Ey dostlarım! Eleştiri temelli düşünce, söyleyenden bağımsız olarak söylemin değerinin analiz edildiği sağlıklı bir düşünme aracıdır. Evet! Yapıcı geri bildirim, barındırdığı değerleri anlamaya çalışan bir değer’leme ve değer’lendirme faaliyetidir.

Evet, evet! İyi ile kötü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt eden bir değer’lendirme faaliyetidir.

İşte bu yüzden Önyargı, inatçılık ve fikri sabit olmaya imkan veren egoyu tatmin aracı olarak kullanmayın, yeter. Sizden başka bir şey beklemiyorum.
...

Hayır! Sadece bunu aktif kullanmanızı isteyen değilim.

Ey dostlarım! Elbette kişinin ve iddiaların eleştiriye açık olması, hata yapma payı bulunan insanlığımızdan gelir. Ama eleştiri nasıl kişiselleştirilmeden ifade edilmeliyse, dinlerken de aynı şekilde bireysel olarak alınmamalıdır. Sizden bunu da bekleyenim.

Unutmayın! Eleştirisel yaklaşım, ciddiyetle dinlendiğimizi gösterir bir öğrenme, gelişim fırsatıdır.
...

Ne! Her eleştiri bir şeyler öğretmez mi dediniz?

Ey dostlarım! Elbette her geri bildirim bize bir şey öğretmez, haklı olmak zorunda da değildir. Ama bazen bize tercihlerimizin gerekçelerini, bir başkasına öğretme ve onları geliştirme fırsatı sunar. Evet! Anlaşmazlıkları hatta çatışmaları, medeni bir yaklaşımla yürütmek doğrunun ve bilginin büyümesini sağlar. Ancak bu doğru kullanılmalıdır. Aksi takdirde egodan beslenen azgınlık, bozgunculuk ve saldırganlıkla bir linç girişimine dönüşür.

Unutmayın! Erdeme susuzluk olan ego, tuzlu su içip susuzluğu büyütmektir.
...

Hayır! Ardında iyi niyetli bir bilinç bulunmayan eleştirilere yapıcı geri bildirim demem ben.

Ey dostlarım! Daha güzel bir şeye erişmek için yapılan eleştirisel bakış açısı, geliştirmek istenen konuya açık bir bilinç ve farkındalıkla odaklanmayı zorunlu kılar. Evet! Geri bildirimler, bilişsel eğilimlerden, ideolojik görüş ve inançları kapsayan safsatalardan uzak olmalıyız.
...

Ne! Eleştirisel bakış bize ne mi vaat eder, dediniz.

Ey dostlarım! Eleştirisel yaklaşım, inandığımız değerleri rasyonel zeminde açıklıkla tartışabilme özgüvenidir. Evet! Bu anlayış bize değişkenlikleri denetleme, kontrol etme ve inandıklarımızı sonuna kadar savunma gücü verir. Evet, evet! Neden sorusunun cevabını gülümseyerek vereceğine, düşüncelerini hassasiyetle savunacağına inanan kişi bunu böyle yapar.

Unutmayın! Ezbere düşünen, davranan kişiler, inandıklarıyla güneşin altında üşür.
...

Hayır! Eleştirisel bakış değerlerden beslenendir.

Ey dostlarım! Saygı değerinin temelinde, insani sınırları bilme anlayışı yatar. Evet! Eleştirisel yaklaşım, düşünme ve davranışa ait sınırların bilinme gayretidir. İşte bu yüzden, haksız olduğunuzu anladığınızda doğruyu kabul eden bir tutumla, saygıyla hareket edin.

Unutmayın! Bilgi ve tecrübesinin sınırlarını bilmeyen, yeni bilgi kapısını tekmeleyerek çalar.
...

Ne! Eleştiri birliktelik duygusunu zedeler mi dediniz?

Ey dostlarım! Tam aksine, bu çalışanları birbirine ortak değerler nezdinde yakınlaştıran, doğru bilgiye erişme ve birlikte gelişerek büyüme isteğidir. Evet! Yanlışları halı altına süpürmeden doğruya erişmeyi dileyen eleştirisel düşünce, birliktelik ve güven duygusunu arttırarak sağlıklı bir örgütsel yapı ve sağlam bir gelecek inşa eder.

Unutmayın! Gizli, örtük düşünceler, ilişkilere zarar veren zaman ayarlı bombanın ışıltılı fitilidir.


XXXVI


İnsanoğlu, genetik kodlara sahip kişilik, aklın da içinde bulunduğu zihin dünyası ve vicdanın da içinde olduğu duygu dünyası ile donatılmıştır. İlişki kurmak, tedbir almak, derinliği görmek için lazım olan akıl, bilgiye ve tecrübeye yaslanarak bizlere hayatta rota sunar. Doğru veya yanlış olanı tanımlar.

Vicdanın aktif olması kişinin yalnız olmadığını bilmesidir. İnsan olanın, kendini, kendi içinde hesaba çekmesidir. Evet, Vicdan, İyi veya kötü olanı tanımlar. Evet! Yaşam neşesi ise duygularla gelir. Duygu dünyası aktif değilse, o kişi yaşamdan keyif alamaz. Endişe kaygıya, korku da paranoyaya evrilmedikçe dozunda olumsuz duygular yaşamak aslında iyi bir şeydir. Evet bu, bizi harekete geçirdiği için iyi bir şeydir.

İşte bunu böyle bilen bir lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Aklın görevlerinden bir tanesi, günümüzde prim yapan kötü, çirkin olanı tüm çıplaklığıyla tespit etmek ve var olana rıza göstermeden harekete geçmektir. Yoksa Akılla tartmadan alınan duygusal bir kararla, ömrümüzü tüketecek bir eylemi gerçekleştirebiliriz.

İşte bu yüzden, duygularınız size bir şey yaptırmak istediğinde, öncelikle onu akıl terazisi ile yoklamamız gerekir. 

Yaptığımız eylemin sonuçlarını dikkate alan davranışa sahip olmak, tedbirli olmaktır. İşte tam da bu yüzden, tedbirli olma fırsatını kaçırmamak için hep risk analizi yapmalıyız. Aksi takdirde kriz yönetmek zorunda kalırız.

Ey dostlarım! Günümüzün kavramlarına geleneksel yaklaşımlarla ön kabuller geliştirip bilinçli yanlış ve kötüye sebep olan insanlara adil olun çağrısı yapmak ise beyhudedir.

Bu tür kelimelerin nüfus edeceği bir akıl ve vicdana sahip olmayan karanlık ruhlara, -sahip oldukları güce denk bir güçle- onların anlayacağı bir dilden, evet bir yaptırımla karşılık vermek gerekir.

Evet! Saldırıya uğramayı engelleyecekse, -buna sahip olan herkes- bilinçli kötülüğün, bencilliğin anlayacağı dilde Caydırıcılık içeren her türlü Tedbiri almak zorundadır.

Ey dostlarım! Adalet birisinin mağduriyetini gidermek için kullanılan onarıcı bir değer değildir. Herkesin insanca yaşamasını sağlayan ve asgari minimumun herkese ulaştırılmasını zorunlu kılan kurucu bir değerdir. Evet, adalet iyi olanı herkese ulaştırmaktır.

Unutmayın! Gücü yeten yetene bir yeryüzü istemiyorsak, -güçlüyü değil- haklı olanı var kılacak, onu hayatta tutacak bir sistem kurmalıyız.

Ey dostlarım! Hatalardan Öğrenme, sadece o hatayı tekrar yapmamayı dilemek değil, yapılan hatanın benzerini bir başkası da yapmasın/yaşamasını istemek ve tekerrürü engelleyen bir sistem kurmaktır. İşte bu sebeple yokluğunu eleştirdiğimiz şeyi bir gayretle var kılmalıyız, yanlışı ise güzellikle düzeltenlerden olmalıyız. Çünkü yeryüzüne adaleti getiren de onun canına okuyan da insanoğludur.

Ey dostlarım! Adaletin aslında ne olması gerektiğini ise bugün bize en iyi, günümüzde haksızlığa uğrayanlar, adaletsiz uygulamalardan canı yananlar anlatabilir. Ama bana göre Adalet, birbirine düşmüş insanlar için gerekli olan bir şey değildir. Barış, huzur ve esenlik yurdu olan bir çalışma ortamı inşa etmek için iyinin herkes için olmasını dilemektir.

Evet! Bir değişimi gerçekleştirmek için gerekli olan tüm entelektüel girdilerin, kendisinde var olduğu insanlar olmalıyız.
İşte bu yüzden etrafımızda anlamsız gördüğümüz her şeyi, kendi varlığımızla anlamlandırmalıyız! Evet! Bir eksiği tamamlayarak veya bir yanlışı düzelterek, kendi varlığınızı etrafa değerli kılmalıyız

XXXVII


Kurumsal Değerler, örgütü yakıp kavuran ne varsa, onları kendi bulutları ile söndürüp etkisiz hale getiren, arındıran güz yağmurudur. Evet! Kurumsal Değerler, kendisinde yaratmasını arzu ettiği değişimi, iki elini başının arasına alarak ve geçmişi muhasebe ederek sorgulayan insanları, -evet, sadece bunu niyet eden kişileri- arındıran güz yağmurudur.

İşte bunu böyle bilen bir Lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Şimdi söyleyeceklerim maskelerini takmış, gözü çirkini görmeye, kulağı yalanı duymaya alışmış ruhların dinlemek istemedikleridir.

Evet! Bunlar hakikatin mesafeyi açıp kaçıp uzaklaştığı insanlara, ağırlık olarak gelenlerdir. Evet, evet! Bunlar akşama kadar insanların arkasından kuyu kazıp karanlık işler çevirenlerin duymak istemedikleridir.

İşte değerler kendilerini böylelerine açmaz, gidip onların zihinlerinde oturmaz, gönüllerine ise uçuşup konmaz.

Unutmayın! Değişim denilen zihnini ve kalbini temizlemek isteyenlerin, yanlışları boşaltarak açtığı yere, yeni ve güzel bir şeylerin gelip oturmasını dilemesidir.

Ey dostlarım! Başkalarının hak ve özgürlüklerine dokunup onları karanlığa iterek aydınlıkta kalacağınızı mı sanıyorsunuz?  Hayır, Değerler, herkesi buyur ettiği sofrasında, bencil kalplerle oturmak istemez.

Ey dostlarım! Hayata dair hayallerimiz olsa da çoğu maalesef bir sonuç vermez. Evet, yapıp ettiklerimizin büyük bir kısmı başkalarına bağımlıdır ve sonuçlar bizim dışımızda gerçekleşir. Evet, evet! Kendi kabiliyetinin yaratacağı iyi sonuçlara odaklanmayanlar ve pes edip çabucak yorulanlar, yaşanan olumsuzluklarda hüzün bulur.

Unutmayın! Alın terini silmek istemeyen, gözyaşını siler.

Ey dostlarım! Bir şirketi başarıya götüren ortak amaçta yaşanan kolektif coşku durumudur. Bu kolektif bilinç ise çaba harcama fedakarlığını insanların özgür iradesinde bulur. Evet! Kolektif ruhla birlik yaratan, o birliği hissettiren ve dirlik ruhuyla harekete geçiren o kutsal fedakarlığı, insanların özgür iradesinde bulur.

Unutmayın! Takım çalışması, başkalarının halini anladığımız, elimizin uzandığı kadar yardım ettiğimiz yerdir.

Ey dostlarım! Etkin bir takım çalışmasında, tüm çalışanlar, -hem de hiç de farkına varmadan- birbirlerine motivasyon kaynağı olurlar. Aslında bunu kıymetlendiren, ortak amacın anlamlı ve değerli olması değil, tepetaklak olmuş bir örgütte insanları birbirinin parçası yapan ve topluca üretilen değeri birliktelikle sevdiren, evet, bir grup insanı takım yapan, Liderleridir.

Unutmayın! Takım çalışması, insanın yalnız olmadığını bildiği yerdir.

Ey dostlarım! Liderin bir şekilde hakkı yenilmiş, zayıf düşürülmüş çalışanlara destek olma davetine, diğerlerinin olumlu karşılık vermesidir, aslında yapılanı değerli kılan.

Lider ise hedefe ulaşmada itici bir güç ve motivasyon kaynağı olduğu için sevinen değildir. Başarıya aracılık etmeye, çalışma arkadaşlarının layık olduğunu gördüğü için keyiflidir. Evet! Bütün yetileriyle bu fırsatı olumlu değerlendirdiklerini gördüğü için keyiflidir.

Ey dostlarım! Çalışanlar ise kendi işlerini kusursuz yaptığı için mutlu olan değil, -verecek gücü ve imkânı olduğunda- arkadaşlarına faydayla dokunup yardım ve destek sunduğu için keyiflidir. Evet! Dayanışma, yardımlaşma ve sevgide cömert olma değerlerine, açık bir bilinç ve farkındalıkla ortak oldukları için onlar keyiflidir.

Unutmayın! Takım çalışması, tüm varlık ve yokluk sınamalarına rağmen, herkesin gönlünü -bir irade terbiyesiyle- hoş tuttuğu yerdir.

XXXVIII


Yetkinlik denilen, özgür iradeyi sorumluluk ve duyarlılık içeren bir farkındalıkla kontrol etmek ve an içinde en doğru davranışı seçebilmektir.

İnsanın, artık olmayan dün ile henüz gelmeyen yarın arasında olduğunu iyi bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Geçmişiniz keşkelerin mezarlığı olmasın istiyorsanız, bulunduğunuz an içinde doğru muhasebe yapmalı ve geleceğinizi keşke demeyeceğiniz bir bilinç ve farkındalıkla inşa etmelisiniz.

Evet! Geçmiş, çok daha iyi bir gelecek yaratmamızın tecrübesini bizlere verir. Ancak geçmişin muhasebesi, gelecekle ilgili daha iyi bir planlamaya hizmet ettiği zaman değerlidir. Ahlayıp poflayarak zaman kaybetmeyin...

Ey dostlarım! İnsan genelde gideceği yönü seçmekte zorlanır, yönsüz kalır. Sanki bilinmeyen topraklarda hareket ediyordur. Oturduğu mekânda bile neredeyse yurtsuz haldedir, etrafına yabancıdır. Evet! Zaman çok hareketli geçse bile günümüz insanı bir o kadar yalnızdır.

İşte bu yüzden zamanı ne kadar kaliteli geçiriyoruz diye kendimize sormalıyız. İlişkilerimizi bir zenginliğe dönüştürmenin yollarını aramalıyız.

Unutmayın! Yaşadığınız an, ilişkiler ağınızı ne kadar büyüterek geçiyorsa, sahip olduğu değer ve kazanım bir o kadar yoğun olur.

Ey dostlarım! An; eğer akıl, özgür irade ve duygunun dışlandığı bir şekilde geçiyorsa, orada bereket bulması, hayırla sonuçlanması mümkün değildir. İşte bu yüzden çok hareketli olan dünyanın, ne kadarında kendi irademle ve kendi yönlendirmemle bulunuyoruz diye kendi kendimize sormalıyız.

Evet! Yaşanan anı, umudun tazelendiği bir sevince dönüştürmek için ne yapabilirim diye -başımızı iki elimizin arasına alıp- derin derin düşünmeliyiz.

Ey dostlarım! Zamana anlamını veren, onunla yaşanan olaylardır. Ama geleceğe umut olmadan adım atmak daha korkunç bir şeydir.

Evet! Hayattan beklentinin içinde umut vardır ve umudun gerçekleşmesi de harekete bağlıdır.

Unutmayın! Sadece düştüğü yerden ayağa kalkan ve tutkuyla harekete geçen hayattan pay alabilir.

Ey dostlarım! Bize güç transfer eden değerler, hem yıkıcı olabilen gücümüzü kontrol edebilmeyi hem de o güçle dünyayı yaşanabilir bir hale getirebilmeyi bize sağlar. İşte bu yüzden en büyük derdiniz, bize verilen yetilerle nasıl daha iyi, daha mutlu bir yaşam kurabiliriz olsun.

Unutmayın! Ders deposu olan geçmişten öğrenmeyen, gelecek üzerine gerçek dışı planlar yapar

Ey dostlarım! Yaşam birlikte inşa edilen bir şeydir, o yüzden ne alabilirim olduğu kadar, çevremize ne verebilirim diye düşünün.

Oturduğunuz makamın, ilişkide bulunduğunuz insanların sizlerden beklentisi olduğunu sakın unutmayın. Evet! Bir insanın başkası için, başkasının da kendisi için var olduğu bir örgütü düşleyin.

Unutmayın! Sabah kalktığınızda o güne ait bir beklentiniz yoksa, o günün de sizden bir beklentisi yoktur.


XXXIX


Modern Liderlik yaklaşımları, örgütsel adalete yönelik ateşli söylemlere sahip olsa da bugün yarattığı sonuçlar hiç de iç açıcı değildir.

Eşitlik, Özgürlük, Adalet ve Hakkaniyet değerlerini kötürümleştirdiklerini fark ettiklerinden midir bilmem; son 20 yılda kurumsal ilke ve değerlerin önemini coşkuyla ve daha fazla seslendirmeye başladılar. Evet! Çevik Yaklaşımla hiyerarşik yapıyı bile kökten değiştirmeyi amaçladılar.

Bunu söylediğim için üzgünüm ama bu sorunu daha da kötü hale getirmiştir.

Çünkü günümüzde lider olarak tanımlanan kişilerin, -yönetim biçimi ve alışkanlıkları açısından- bugün ayıplanan yöneticilerden ve onların kınanan tarzlarından hiçbir farkı yoktur.

Evet! Değerlerle uyumlu davranış sergilemeyen üst yönetimin -özellikle atama ve terfi süreçlerinde- hala bencil ve irrasyonel tercihlerde bulunması, etik değerlere olan inancın daha da dejenere olmasına sebep olmuştur.

Bunun sebebi ise Modern Liderlik yaklaşımlarının -her ne kadar önemsemiş gibi gözükse de- hala adalet, özgürlük, eşitlik ve hakkaniyet gibi kurumsal değerleri, yönetsel kararlara yeterli seviyede dahil etmemesidir.

Sadece bir etiket olsun diye kullanılan yeni nesil insan kaynakları uygulamalarını, özgünleştirmeden olduğu gibi kullanmanın ve etik dışı zihne sahip üst yöneticilere teslim etmenin yarattığı sonuca ise aslında hiç şaşırmamamız gerekiyor.

Mesela bugünün eğitim planlamaları, yetkinlik geliştirme iddiasıyla kendi gibi düşünen, kendi gibi davranan tek tip insan yetiştirme programına dönüşmüştür.

Evet! Dünyaya egemen olan güncel insan kaynakları eğilimlerini, -sanki bir zorunlulukmuş gibi- telaşla devreye almaya çalışmak, aslında örgütün değerli kabiliyetlerini budayan ve onların yerine olumsuzlukları aşılayan yanlış bir uygulamaya dönüşmüştür.

İşte bu tartışmalarla gelişen Post-Modern Liderlik yaklaşımları, etik değerlerin örgütsel alanda ve çalışanların iş hayatında etkin olup olmayacağını sorgulamaya başlamıştır. Evet! Yönetim kararlarından koparılan kurumsal değerleri, yeniden çalışma dünyasına indirmeyi ve insanların hayatına dokunur hale getirmeyi sorgulamaya başlamıştır.

Homojen ve tek tip çalışan yaratma gayesiyle örgütü tehdit eden modern liderlik anlayışından, farklılıkları zenginlik gören ve sadece bununla medeniyete erişeceğine inanan Etik Liderlik yaklaşımına hızlıca geçiş yapmamız gerekmektedir.

Evet! Bugün iş hayatında çok farklı zihinlere sahip kuşakların bulunması, bize bu dönüşümü zorunlu kılmaktadır.

Ötekileştirme ayıbına ayna tutan Etik Lider, Kapsayıcılık değeri ile herkesi kazanmayı ve onları bir amaç etrafında birleştirmeyi amaç edinir. Evet! Etik Lider, herkese eşit davranan, onlara özgürlük alanları sunan ve ekip içindeki bireylerin birbirini kardeş olarak görmesini dileyen yüce gönüllü kişidir.

Değerlerin şemsiyesi altında birlikte ve beraber çalışanların, birbirinden öğrenen ve birbirine öğreten bir örgüte dönüşeceğini iyi bilen bir lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Yan yana gelmiş kimliklerden, iç içe geçmiş, birbiriyle kaynaşmış bir örgüte dönüşmemiz gerekiyor. Evet, kesişen alanlarda ilişki ve iletişimi arttırmamız ve bağlılık yaratan takım ruhunu güçlendirmemiz gerekiyor. Medeni bir çalışma ortamına erişmemizi, bize sağlayan tek kudret ise farklılıklarımızdır.

Unutmayın! Farklılıklarımız yoksa, birbirimizden alıp vereceğimiz, öğreneceğimiz bir şey yoktur!


XXXX


Ne! Ben kimi mi severim dediniz.

Ey dostlarım! İyisi mi düşünmeniz için bir şeyler vereyim sizlere. Umulur ki bu sizlere çok iyi gelecektir: eğer ki bana iyi gelmiyorsa!
  • Severim batmaktan başka bir yaşam bilmeyeni, çünkü öte tarafa geçendir o.
  • Severim büyük aşağılayanı, çünkü odur en büyük isyankâr ve öteki kıyıya duyulan özlemin sahibi.
  • Severim bulunduğu ortamı geliştirmek için bir neden aramayanı: şirket gelecekte daha iyi olsun diye kendini kurban edeni.
  • Severim hayata bir anlam katmak için yaşayanı ve gelecek nesil bunları yaşamasın isteyeni. Böylece kendi mutluluğunu başkalarında tohumlamak isteyeni.
  • Severim Üst insanı var etmek isteyeni ve herkesi buna inandığı güne hazırlamak için kendini keşfedeni.
  • Severim kendi erdemini değerlerle sulamak isteyeni ve kendisi için bir nebze erdem bile alıkoymak istemeyip, tamamen başkalarına vermeyi seveni
  • Severim kendi erdemiyle kendisini yok edeni ve başkalarının kınamalarıyla yok olmaktan çekinmeyeni
  • Severim çok fazla bilinen olmak istemeyeni, varlığıyla değerlere karışıp harcanıp gideni: ne bir takdir bekleyeni, ne de bir şey olmak isteyeni
  • Severim başarıdan utanıp da kendine: Ben bunu mu istedim? diye soranı – çünkü bilgiyle kaybolup yok olmak isteyendir o.
  • Severim bir işe başlamadan önce zalime gülümseyeni ve her zaman vaat ettiğinden daha fazla sevgiyle onu seveni: çünkü seveni olsaydı zorba olmazdı diye hüzünlenendir o

(F. Nietzche’den Derleme)


XXXXI


Çalışan bağlılığı kavramı, sebep ve sonuçlar arasındaki bağlantının kopması yüzünden günümüzde yanlış bir içeriğe kavuşmuştur. Sapkın zihinlerin ürettiği bu patoloji, bunu hala çalışandan bir beklenti olarak görür.

Oysa Bağlılık, tek taraflı bir duygu ilişkisi değildir, karşılıklı sorumluluk içeren bir akittir. Evet! Kavramın evrenselliğini henüz yakalayamamış ve hala bağlılıkla kendisine itaat eden bir kabile isteyen zihinler, çalışandan bağlılık ister, durur.

Çalışanın bağlı olması değil, hak ve özgürlüklerini -kimseye bağlı ve bağımlı olmadan- yaşaması, aslında amaç olmalı değil midir? Çalışanı örgüte ait bir birey olarak tasarlamayan bu tür talepkâr ölçütler, bana göre yanlış düşmanla savaşıyor. Evet!  Çalışanın bağlılığı değil, asıl önemli olan yöneticinin yarattığı etki seviyesidir. Çünkü saygı, güven ve etki yaratmanın bir amaç olduğu yerde, bağlılık sadece bir sonuçtur.

Lider, takipçilerini bağlı ve bağımlı kılmak isteyen değil, aksine beraber yürüyelim dediği herkesi özgürleştirerek yüceltmek isteyen kişidir. Evet! Liderin amacı bağlılık yaratmak değildir, oluşan kolektif ruhla gönülleri ortak bir amaçta birleştirmektir.

Kendini eşitler arasında birinci gören Lider, herkesi gelinen eşiği birlikte aşmaya çağırır ve akışı tıkayan, uyuşturan her ne kriz varsa onu birlikte çözmeye davet eder. Evet, evet! Lider, müzakere gerektiren bir iletişimle ‘ortak akıl geliştirelim ve eyleme geçerek burayı ıslah edelim” diyendir.

İşte bunu böyle bilen bir lider, yönetim kadrosundaki ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Gönüllerde bağlılık, sadakat ve aidiyet duygusu köpürmüyorsa, orada şirket ve çalışan ilişkisi tamamen mekaniktir. Evet, Kişi kurallara tamamen uysa, görevlerini yerine getirse bile düşünce seviyesinde her ikisi, ayrı dünyalarda yer alırlar.

İşte bu yüzden çalışanların irade, akıl ve vicdanını kullanarak sisteme dahil olmasını ve onların kendini düzenin aktif bir parçası olarak hissetmesini sağlamalıyız. Evet! Çalışanı bulunduğu mekana ve zamana yabancılaştıran, köleleştiren ne varsa onunla savaşıp mücadele etmeliyiz.

Ey dostlarım! Çalışanları bağlı ve bağımlı kılmak yerine, bizleri yaratıcılık, verimlilik ve kaliteye ulaştıran kolektif takım ruhuna odaklanmalıyız.

İşte bunu böyle yaparsak, birey artık örgüt içinde bir kişi değildir, ortak bir dava için birlikte hareket ettiğimiz yol arkadaşımızdır. Evet! Dışarıya taşan bir yönü olan bağlılık, bizlere olan güven ve inançla ilişkilidir.

Unutmayın! Saygı, güven ve etki yaratmanın bir amaç olduğu yerde, bağlılık sadece bir sonuçtur!


XXXXII


Yetkinlik denilen, sorumluluk içeren bir farkındalıkla duyguları kontrol etmek ve an içinde en güzel davranışı, bilinçli bir tercihle seçebilmektir.

İnsanın, artık olmayan dün ile henüz gelmeyen yarın arasında olduğunu iyi bilen bir lider, ekibine şöyle seslenir:


Ey dostlarım! Geçmişiniz pişmanlıklar mezarlığı olmasın istiyorsanız, bulunduğunuz an içinde doğru muhasebe yapmalı ve geleceğinizi keşke demeyeceğiniz bir farkındalıkla inşa etmelisiniz.

Evet! Geçmiş, çok daha iyi bir gelecek yaratmamızın tecrübesini bizlere verir. Ancak geçmişin muhasebesi, sadece gelecekle ilgili bir planlamaya hizmet ettiği zaman değerlidir.

İşte bu yüzden zamanı ne kadar kaliteli geçiriyorum diye kendinize sorun. Evet! Ahlayıp poflayarak zaman kaybetmeyin, anı bir zenginliğe dönüştürmenin yollarını arayın.

Unutmayın! Pişmanlığınız, gözyaşını sildiğiniz mendilin ıslaklığı kadar büyük olur.

Ey dostlarım! An; eğer akıl, özgür irade ve duygunun dışlandığı bir şekilde geçiyorsa, eylemlerin orada bereket bulması, hayırla sonuçlanması mümkün değildir. İşte bu yüzden çok hareketli olan dünyanın ne kadarında, kendi irademle bulunuyorum diye kendi kendinizi sorgulayın.

Evet! Savrulup sürüklenerek hayatı başkaları için yaşamayın. Yaşanan anı, umudun tazelendiği bir sevince dönüştürmek için ne yapabilirim diye kendi kendinize düşünün.

Ey dostlarım! Elbette zamana anlamını veren, onunla yaşanan olaylardır. Ama geleceğe umut olmaksızın adım atmak çok daha korkunç bir şeydir. Evet! Hayattan beklentinin içinde umut vardır ve umudun gerçekleşmesi de hep harekete bağlıdır. İşte bu sebeple tam da düştüğünüz yerden ayağa kalkın, sızlanarak sürünüp ömür denilen yolculukta zaman kaybetmeyin.

Unutmayın! Sadece düştüğü yerden ayağa kalkan, hayattaki iyi bir şeyden pay alabilir.

Ey dostlarım! Bize güç transfer eden değerler, hem yıkıcı olabilen gücümüzü kontrol edebilmeyi hem de o güçle dünyayı yaşanabilir bir hale getirebilmeyi bize sağlar. İşte bu yüzden en büyük derdiniz, bize verilen yetilerle nasıl daha iyi, daha huzurlu bir yaşam kurabiliriz olsun.

Unutmayın! Hayat, değerleri anlatan gaddar bir öğretmendir. Doğrunun öğrenildiğinden emin olana kadar yanlışı sizi üzerek, canınızı yakarak anlatır durur

Ey dostlarım! Yan yana gelmiş kimliklerden, iç içe geçmiş, birbiriyle kaynaşmış bir örgüte dönüşmemiz gerekiyor. Evet! Yaşam birlikte inşa edilen bir şeydir, o yüzden ne alabilirim olduğu kadar, çevremize ne verebilirim diye düşünün.

Unutmayın! Farklılıklarımız yoksa, birbirimizden alıp vereceğimiz, öğreneceğimiz bir şey yoktur!

Ey dostlarım! Oturduğunuz makamın, ilişkide bulunduğunuz insanların sizlerden beklentisi olduğunu da sakın unutmayın. Evet! Bir insanın başkası için, başkasının da kendisi için var olduğu bir örgütü düşleyin.

Unutmayın! Sabah kalktığınızda o güne ait bir ümidiniz, beklentiniz yoksa, o gününde size vereceği yeni bir şey yoktur.


XXXXIII


Henüz olmayan gelecek, aslında bir ihtimaller alanıdır. İlk olarak insan, bu ihtimaller içinden bir şeyi arzu eder. Sonra bu arzunun odağı olan amaca, kesin kararlılık içeren bir kasıtla yönelir. Evet! Amaç dediğimiz mümkünler alanı olan gelecekten talebimizdir.

Gerçekçi olmak şartıyla, ihtimaller arasından en çok istenileni seçme, ona kesin bir kararlılıkla yönelme ve yılmadan gayret gösterme tutkusuna "azim" denir. Evet! Azim, arzu edilen şeye iradeyi yöneltmenin en güçlü formudur. Bir şeyi azmetmek, geri dönülmez bir biçimde engelleri aşmak ve amacı bir tutkuya dönüştürmektir.

Lider ise -çok zeki, evet çözümleme yeteneği gelişmiş olan değil- başat özelliği kesin kararlılık olan kişidir. Kesin kararlılık, bulunduğu noktadan artık geri dönmemeyi kapsar. Yani karar verilmiştir ve o iş artık yapılacaktır.

Başarı arayışında olan bir lider, tek kişilik bir güçtür. Akli ilkelere uygun olmak şartıyla bulduğu başarı fırsatını, geriye adım atmadan ve kesin bir kararlılıkla gerçekleştirmek ister. Evet! Lider, gücünün son sınırına kadar gayret gösteren ve bir iradeyle başarıyı reel kılan kişidir.

Bir amacı seslendiren, gerekli çaba ve gayreti ödemekten de çekinmeyen işte böyle bir Lider, çalışma arkadaşlarına şöyle seslenir:

Ey dostlarım, Akıllarınca sizi kınayıp dışlayarak kendinizden şüpheye düşürmek istiyorlar. Hâlbuki onlar farkında olmadan, kendilerini sizin yeteneklerinizden mahrum bırakıyorlar.

Oysa biliriz; liyakatsiz yöneticilere “başarı için bana fırsatlar vermediğinizi bilmiyor olabilir miyim” dediğimizde, en masum tavırlarıyla “Hayır, biz senin başarısız olup özgüvenini kaybetmenden korkuyoruz” derler.

Oysa biliriz; onlara “Gelişim için bana eğitim kaynaklarını da yeteri kadar sunmuyorsunuz” dediğimizde, bu sefer “Yönetimden gerekli bütçeyi henüz alamadık” derler. Hayır! Biline ki, tutarsız söylemleriniz kadar güven duyulanlarsınız!

Bu güveni bizden hissedemezseniz -ki asla hissedemeyeceksiniz- bizden saygı ve bağlılık göremeyeceksiniz. Evet, bu böyledir.

Ey dostlarım! Surat astınız, pek mi soğuk geldi onların bu uğursuz tavırları?

Hayır! Yine de ümidinizi kaybedenlerden olmayın. Olup bitenler bizlerin yaşamı olsa da çamurdan çıkmak bize aittir. Sadece ayağa kalkıp hareket edenler, daha iyi olan bir şeyden pay alanlar, değil midir?

Bir gün seni kayıran ve başkalarının hakkını gasp ederek sana sunulan fırsata denk gelirsen, sende bunu kabul edemeyecek kadar onurlu olduğun müjdesini onlara ver.

Onlar ki, başarıya olan susuzluğunu yılmaz bir azim ve kararlılıkla kendin çalışarak, kendi başına ve kimseye minnet duymadan kazandığını anlasınlar. Evet! Gururumuz bunu böyle ister.

Şüphe yok ki gerçekten lider olmayı amaç edinen, başarıyı kendi alın teriyle almaktan utanıp çekinmez.

Unutmayın! Devrimleri yaratan akıl değil, azim ve kararlılık dolu iradedir. Yeter ki mutsuzluğumuz umutsuzluk olmasın!


XXXXIV


Hayatın anlamını aramak; çoğu insan için beyhude bir çaba olarak yaftalanır. Oysa insan; bu yolu değerler ile kol kola yürürse başarıya varacağını anlayabilecek akla sahip tek varlıktır. O varlık ki; üst insan olma gayretini değerlerle taçlandırırsa sınırlı ömrünün sonuna gelip geriye baktığında ayak izlerini takip edenler için anlamlı bir harita oluşturmanın mutluluğuna ulaşır.

Bu değerler haritası; kestirip atan, ikna süreçlerini bloke eden, buyurgan bir dille konuşmaz, aksine insanı faydaya giden yolda sorgulamaya teşvik eder. Bu teşvik rüzgarını arkasına alan kişi bilir ki; ancak sorgulayabilme yetisiyle yelken açarsa, etik liderlik yaklaşımına eriştiren o mistik hakikate ulaşabilir.

Hem duygularla iç dünyamıza hem duyularla algıladığımız dış dünyamıza ait gözlem ve düşüncelerle oluşturduğumuz sorgulamalarda, değerler bize üç boyutta katkı sunar:
  • Hayatımızı daha güzelleştireceğine yönelik güven duygusuyla, bilgimizi geliştirir ve zihinsel keskinliğinizi arttırır.
  • Bu bilginin kalbimizle irtibatlanmasını ve coşkulu duygularla harekete geçmemizi sağlar.
  • Kullandığı kurumsal dil, anlam dizgesi ve işi bilen bir yönlendirmeyle, tercihlerimizde bize yardımcı olur ve kolaylık sağlar.
Etik; sadece ahlaklı davranış göstermek değil, bunu gerekçelerini bilerek özümsemektir. Değerler ise vicdanının haritasıyla yürüyen insana medeni bir ilişki ahlakı sunan en sağlam zemindir.

Değerli ve saygın kabul ettiği çalışanların bu zemin üzerinde yükselmesi için çalışan etik lider; onları ortak bir amaçta birleştirmeyi, “hep birlikte gerçeği arayabilme” özünü aşılamayı ilke edinir. Sahte olanla iş birliği yapmayı apaçık reddederek; değerleri mevcut kültürün haksız yaftalarından ayıklar.

Ön yargıları mahkûm ederek, şahsiyetli, karakter sahibi insanları var etmek isteyen etik lider; “eşitlik” değeriyle organizasyonel rol atamalarında hak ve özgürlüklerin zedelenmesini engeller ve “hakkaniyet” değeri ile başarılı çalışana daha fazla yatırım yapılmasını sağlar.

Evet, etik lider, örgütsel yapılardaki atamalarda; kadın-erkek eşitsizliğini, kayırmacılığı ve adamcılığı “liyakat” değerini ön plana çıkararak yok eder.

İşte evrensel değerleri ufuk çizgisi belleyen, ancak kurumun mevcut kültürünü doğru tahkim ederek ufka yelken açılabileceğine inanan bir lider ekibine şöyle seslenir:

Ey dostlarım! Bir şirketi yok eden rekabet koşulları ve rakipleri değildir. Bencillik ve yetinmeme duygusuyla çalışanları ötekileştiren, onları tahakküm altına alan yıkıcı kültürüdür.

Bir örgütte; değerlerin hayat bulmasına, filizlenmesine imkân vermeyen kötürümleşmiş bir kültür hakimse, evet, o şirket kendini yok etme hastalığına kapılmıştır.

Bir örgütte; ‘Ancak benim gibi düşünürseniz, burada var olursunuz.’ diyen hegemonik bir kültür hakimse; evet, o şirket kendini yok etme hastalığına kapılmıştır.

Bir örgütte; farklı düşüneni dahil edip çoğalmaktansa, dairenin dışına çıkarıp kendini eksilten bir biat kültürü hakimse, evet, o şirket kendini yok etme hastalığına kapılmıştır.

Ey dostlarım! İçinde bulunduğumuz ortamda, işini layıkıyla yapan tüm çalışanları saygın kabul eden bir sistem kurmak istiyorum.

Onları satın aldığını sanan değil, örgütsel fayda etrafında birleştirerek kültürüne ortak eden bir sistem kurmak istiyorum.

Adalet, özgürlük, eşitlik, liyakat, birliktelik, saygı gibi evrensel değerleri var kılan, en sevmediği insanı yargılarken aşırıya gitmeyen, en sevdiği insanı yargılarken ise kayırmayan, onları adaletten kaçırmayan bir sistem kurmak istiyorum.

Tekelci güç odaklarından, fitneci zihinlerden arınmış; endişelerin ve ümitlerin aynı gemide olduğu farkındalığına erişen, değerlerle donatılmış bir sistem kurmak istiyorum.

Ey dostlarım! Bulunduğumuz iş ortamında “Niçin varız?” sorusuna vereceğiniz kutsal yanıt; uyandırdığı hayret duygusuyla “Bu süreçler neden bu şekilde, başka neler mümkün?” yaklaşımıyla çalışmanızı sağlar.

Bu duygu sizde; eksikleri düzeltme, tamamları çoğaltma gayreti ve tutkusu uyandırır. Hatta sistemi büsbütün beğenseniz bile; değer katma ve geliştirme arzusuyla yanıp tutuşturur.

Ey dostlarım! Değerler, insanların haklarını korumak için mücadele etmesine gerek duymadığı, adalet eşitlik, özgürlük ve sevgi dolu bir yaşam vaat eder.

Kavga ve karmaşanın sebebi haset, bencillik ve ihtiras gibi olumsuz duygularsa, değerler bize birbirimizi yemeden, tuzaklar kurmadan estetik bir ruhla yaşamayı ve ortamı bir barış, huzur ve esenlik yurduna dönüştürmeyi vaat eder.

Ey dostlarım! Bunu söylediğim için üzgünüm ama günümüzde değerler katledilmiştir. Evet, Etik Liderlik yaklaşımının ortaya çıkmasının sebebi, değerlerin günümüzde uğradığı haksızlıktır, değerlerin başına gelen üzücü trajedidir.

Fani bir aklın ebediyen var olması ancak kalıcı ve faydalı bir eser ortaya koymakla ve değer yaratan bir düşünce üretmekle mümkündür!

Madde yerine manaya, reel yerine ideale meyil göstermek; mümkünler içinden en iyi, en doğru ve en faydalı olanı tercih etmemizi sağlar.

İşte bunları yaparak ulaştığımız başarı, bizi büyütür, parlatır ve bu parıltıyı takip eden herkes için ışıklı bir yol yaratır. Bu yol haritasını ilham alan akıllar için ebedi ve değerli bir iz bırakır.

Böylelikle gerçek bir eylem insanı; takdir için değil, ortak fayda için anlamlı bir hareket başlatmanın haklı gururuyla, ömrüne onurlu bir yaşam imzası atmış sayılır.


(Son bölüm, Sn. Dilan Aykut tarafından 21 Şubat 2024 tarihinde kaleme alınmıştır. Katkısı için kendisine çok teşekkür ederim)


  • LinkedIn
bottom of page