top of page
ÇÖL
TAVŞANI
Sevgi değeri üzerine.
Rv.9
İthaf
"Sevgiliyi bilinen özellikleriyle değil, tüm bilinmezlikleriyle seven herkese..."
Önsöz
Yürüdüm, yürüdüm
Tozlu rüzgârların okşadığı bir çölde,
Evet, sıcağın tam tepede olduğu saatlerde,
Buldum, sonuncuyu.
Dokuzu...
İlk gördüğünde incelerken yüzümü,
Selam sana sevimli tavşan, dedim.
Yüzündeki terlerini kirli elleriyle silerek baktı bir süre.
Saçlarını kulaklarına taktı ve bozuk atarcasına;
Geç kaldın, dedi.
Evet, evet sadece geç kaldındı.
Anlamıştım işte o zaman,
Senin gibiydi, okuyandı zihinleri.
Hem de hafifçe dokunup ağırlık verenlerden.
Baktım, baktım…
Ey, ışıldayan deniz kulesi,
Fırtınaları aşarak geldim bu limana.
Gecikmelerim diye bilinen ise gecikmendir, dedim uysalca.
Başını kaldırmadan, gözlerini dikti kısa bir süre.
Elleri çalışırken hala, bakışlarıyla hesap soran
Sessizlik verdi sadece,
Sustu, sustu…
Bir adım atarak, heyecanla seslendim:
Tavşanlar küsmezmiş, küsmezmiş işte...
Kesik bir bakış atınca yine hesap soran,
Geldiğim yerde öyle derler, diyebildim yutkunarak.
Utandım, utandım...
Gözlerini kaldırmadan nefes nefese çalışanın,
Yetiştirdiğine bakındım merakla.
Pek acele ettiğine değmeyenle, boğuşmasını beğendim.
Belli belirsiz amaçları varmış dedirten.
Sevdim, sevdim…
Yarın yığıntı olacağını bildiğine mi adanansın, dedim.
Ellerimle uzaktaki öfkeli ve karanlık bulutları göstererek.
Bal bir bakış attı, gösterdiğim tarafa.
Omzunu silkti, umursamadı.
Küçüklüğünü gösterircesine ve soğuk bir ilgisizlikle;
Bulutları ben sinirlendirmedim, dedi.
Baktım, gülümsedim.
Baktı, gülümsedi.
ÇÖL TAVŞANI
TEK KİŞİLİK KAPIDAN YALNIZLIĞINLA GEL
Ey yabancı ve vahşi sıcaklık,
Amacın zaten kurumuş topraklarımı,
Yakıcı sevginle ısıtıp, kavurmaksa;
Uçuşan saçlarına tutun
Ve esen çöl rüzgârımla git.
Yok aradığın;
Yüreğimin en derin karanlıkları içinde
Yalnız ve sadece benimle
El ele oturmaksa;
Ve istediğin;
Sevgimle gelen siyah bulutlar altında,
Yalnız ve sadece benimle
Birlikte ıslanmaksa;
Tek kişilik kapıdan, yalnızlığınla gel!
Sana yağan sevgi yağmurlarımın,
Tek damlası bile tenine dokunup
Bir başkasına akmasın diye
Tek kişilik kapıdan, yalnızlığınla gel.
BİL Kİ SEVDİĞİMDENDİR
İçinde, ikimizden başka bir şey bulunmasın diye
Tek kişilik kapıdan yalnızlığımla geçmişsem
Ve tüm belirsizliklerle alay edercesine
En kavurucu ve sıcak çöl gündüzlerinde
Güzel gözlerine bakmak
Ve sırf seninle birlikte olmak için
Çatlayan kurak topraklarda korkusuzca ilerlemişsem;
Bil ki seni sevdiğimdendir sevgili.
İçinde sen olmayan her şeyden uzak olsun diye
Dipsiz karanlıklarda bile gözlerimi kapatmışsam;
Tüm bilinmezliklere meydan okurcasına,
En çetin ve soğuk çöl gecelerinde,
Sıcak ellerinden tutmak
Ve sırf seninle birlikte olmak için
Gelen fırtına bulutlarına küçümseyerek bakmışsam
Ve yağmurlarda duru güzelliğini
Çakan şimşeklerde ise çağrılarını bulmuşsam,
Bil ki seni sevdiğimdendir sevgili.
Eğer seni düşünmek olduysa mutluluk,
Ve her boşluğu dolduransa varlığın,
Bil ki seni sevdiğimdendir sevgili.
SEVGİ DAMLAYANDIR KALP KOVASINA
Sana bir şey söyleyeyim mi?
Dinleyecek misin?
Getirdiğim şey, sana sevgimdir.
Ama kim, gerçek sevense, sadece onun anlayacağı…
Ne mi yapmış olanlardansın?
Yapmadın.
Sevgim bir şey yapmana muhtaç olsaydı,
Kalbim, seni zaten sevgili yapamazdı.
Unuttuğun şey işte bu.
Nasıl sen bunu unuttuysan, ben o kadar iyi bilenim.
Beklentisiz seven bir şey beklemeyen olmalı, değil miydi?
İşte ben böyle sevenim.
Şimdi sen, hem de göz göre göre,
Sevgimi bilinir kılmamamı mı sorgulayansın?
Gerçek; karşılıksız sevilensin!
Bu kadar.
Ben, yapacak olsam, böyle yapanım.
Gerçeği mi getirenlerdenim?
Bırak yüreğim konuşsun, eğer bir şey yapacaksam.
Doğrusu; beklentisiz sevilensin!
Suskunlukla bile sevgi vermen istenmeyen
Bilmez misin?
Görkemli güzelliğinle, dikkatleri çekmiş olabilirsin.
Ama daha önce, böyle gelenin olmaması,
Seni düşündürmez mi?
İşte bende sana, bunu böyle soranım.
Karşısında durduğun hüküm ne?
Hayır, bana haksızlık etme.
Sende bilirsin ki, sevgi damlayandır kalp kovasına,
Sesini senle dinlemek istediğim.
Duymadın mı, daha önceleri bazı konuşmalarımı?
Görmedin mi, daha önceleri bazı bakışlarımı?
Beni, bunu daha önceleri yapan bulan, değil misin?
Nihayet, kovadan dökülendir şimdi söylediklerim.
Ha, ha! Gücüm yetmez mi buna?
Sendeki dağınık rüzgârlara...
Hayır, çok sevilensin.
Çoktan sevgimin içine girdin bile,
Bırak sarmalasın ve örtsün seni.
Bundan daha güzel haber vereyim mi?
Beni dinleyecek misin?
Bunu, ben daha önce yaşamayanım,
Meğerki sen gerçekten sevilen olmasaydın.
Peki, sen bunu bilen misin?
YOKLUĞUN ÖZLEMİDİR, HASRETLE KONUŞTURAN
Verilen sevgimden utanç mı duymamı isterdin, bilmiyorum.
Ama yıldızlı geceme ant olsun!
Getirdiklerimi, hayatına ağırlık ve zorluklar versin diye tavşanın avucuna bırakmadım.
Söyle, hırçın savaşçı!
Varlığımı bulanı bulduğum yere, sevgi fidanımı eken,
Ektiğimi sevilene gösteren,
Ve gösterdiğimle birlikte mutlu olan değil miyim?
Başka ne yapan gözüktüm kristal aynanda?
Söyle, ateşleyici güç sahibi!
Sevilenin açık denizlere sürüklenerek çekilmesine izin veren gelgit mi oldum sana?
Gerçekten çok acımasızsın.
Verilenin, iç dünyasına ait kilidin, anahtarı olduğunu söylemeyenlerden mi, olmalıydım yoksa?
Hem de hislerini bilinir kılmayanların ayıplandığını bilerek…
Hayır, kutsal bilinen her şeye yemin olsun, hayır.
Paylaşımlarım duyulan sevgimdendir,
Sevgim ise benzerliğimden.
Hak ettiği sevgiyle sevileni sevmek ve açık yüreklilikle paylaşmak sadece üstünlere mahsustur.
Görüntüler, kutsal saatler ve dokunan ruhlara ant olsun.
O görüntüler ki sevginin şimşekleridir, unutulmasın diye hatırlatan.
O kutsal saatler ki kalbin heyecanlarıdır, mutlu etmesi bile mutlu eden.
O dokunan ruhlar ki iki benliği bir yapandır, ayrılmamak için el ele tutan.
Söylenmesi gereken zamanı belirleyen
Sevgimin, sevgisini söyleme isteğidir.
Sabah, gece ve zamana yemin olsun,
Sevgimdir konuşan.
Ey varoluşçu savaşçı, sus ve bakma öyle.
Bırak konuşsun, rahat bırak ve işine bak!
Yokluğun özlemidir, hasretle konuşturan.
Sevgimi ise artık yalnız bırak!
MEĞERKİ SEVİLEN YANIMDA OLSUN
Coşkuyla köpüren, şımarık dalgaların,
Yorgun iskele ile ihtiraslı kucaklaşmasında,
Sensiz alınan,
Her yosun kokulu, tuzlu nefes,
Soluksuz bırakan hüzündür, sevgili.
Turunçları damlayan rengârenk ağaçların,
Çiçeklerle olan büyüleyici şenliğinde,
Sensiz fark edilen,
Her duru ve kutsal güzellik,
Yaban gözlerle küçümsenendir, sevgili.
Görkemle parlayan, yakıcı güneşin,
Kucak dolusu davetkâr sevgisinde,
Sensiz hissedilen,
Her ateşli ve tutku dolu sıcaklık,
Utangaç avuçlarımı üşütendir, sevgili.
Telaşla esen akşam rüzgârlarının,
Şamatacı martılarla olan benzersiz çağrısında,
Sensiz işitilen,
Her ahenkli ezgi ve etkileyici melodi,
Dudak bükülen gürültüdür, sevgili.
Aydınlık sabahlarım dipsiz karanlıklarla dolsun.
Meğerki sevilen yanımda olsun.
Varlığındır eksik olan,
Yokluğun ise yoksunluğum olan…
BAŞLANGIÇ ÜLKESİ
Ey, sinsice içime bakan yürek hırsızı!
Bilmezmiş gibi, çıplak bırakan bakışlar atma içime.
Bil ki alışkınım, bu bakışlara ve yarattığı sıcaklığa.
Anlatmadan beni bana, anlatayım beni sana:
Ey hayatında boşluk olmayanların bile,
Zihinlerine kargaşa yaratmadan sessizce yerleşen!
Gizli ve sessizce değil, en büyük gürültünle gel.
Gel ki artık, o uzaktaki parlak şimşek olmayasın.
Kara fırtına gelecek galiba bile denemeden,
Kopsun ne varsa, yarılsın gökyüzü.
Yağan sen ol, ıslanan ben.
Hem de herkese, hiç vermediğin gibi bir yıkımla gel.
Taşkınlar yarat sevginle, götürsün beni bu diyardan.
Akan sen ol, taşınan ise ben.
Karaya vursun sonunda, kalakalayım yığıntılarla.
Dinlensin ruhum sahilde, bu yeni başlangıç ülkesinde,
Rüyam sen ol, uyanmayan ise ben.
Yeşillenenler varlık bulsun orda, sevginle boy atsın
Ve artık gitmesin istenen, sarmaşık olsun kalsın.
Seven sen ol, sevilen ise ben.
SENSİZ YALNIZLIK
Bakma gözlerimin içine öyle
Bir gezgin gibi yalnız dolaşana,
Geç gelenmiş gibi bakma, sevgili!
Yalnız kalmak değil, kendinle olmak olan yalnızlık,
Bilirim; sana sensiz olmakla bir gelendir.
Ama aksine;
Sen olmayanın, sevgili olamadığı yalnızlığımda
Güzel hayaline hep tutkuyla sarılanlardanım.
Sana kavuştuğu günü kutsal bilerek,
Yalnızlığında sana kaçana,
Yanlış bir şey yapmış gibi bakma, sevgili.
Sensiz olmak değil, birlikte olmak olan sensizlik,
Bilirim; sana yalnız bırakmakla bir gelendir.
Ama aksine;
Sana sevgimle yalnız kalıp yok olmayı,
Başkaları ile yaşamaya yeğ tutanlardanım.
Hadi artık, yüzüme bak sevgili!
Dokunmayan bakışlarınla cezalandırma beni.
Kendimi, senden daha az sevmesem;
Yüksekliği kadar derin olan yalnızlığımda,
Katlanılmaz olan bu sensizliği,
Yoksa nasıl yaşayabilirdim?
MEÇHUL HUZUR
Nedir mi bu?
Ağırlığıyla değil,
Tüm sıcaklığıyla hissedilen…
Bu, evet.
Bu meçhul huzur
Ve sıra dışı duygu...
Başta, varlığı hiç bilinmeyen
Sonradan, yokluğu hiç istenmeyen,
Sana sevgimdir, sevgili!
Eksik olmayan her şeyi
Benimle tamamlayıp
Bütünleyen seni
Nedir mi bu?
Duyularınla değil,
Tüm benliğinle hissettiğin.
Bu, evet.
Bu meçhul huzur
Ve sıra dışı duygu,
Başta, varlığı hiç bilinmeyen
Sonradan, yokluğu hiç istenmeyen,
Sana sevgimdir, sevgili!
DEDİRTECEK KADAR SEVENDİR
Ey sevgime hükümlü beyaz tavşan!
Vadedilmiş olan sonsuz sevgi ülkemde, yüreğimde,
Çiçekli bahçeler yerine belirsizlikler bulman,
Belki de bana ait olmayan şüphelerini yaşama isteğindendir.
Beni ise kaygıyı sahiplenmeden,
Saygı duymaya mecbur bırakan.
Ama unutma, sakın unutma sevgili!
Sen istemedikçe yanından hiç ayrılmayan,
Yazdıklarıyla gelecek nesillere,
Hem de dudaklarını ısırtarak,
Hissedilen büyük bir sevgiymiş, dedirtecek kadar sevendir.
Ey, sevgiden ve sevgisizlikten ürken tavşan!
Seni iki kutuplu mıknatıs yapmaya gelmedim.
Derine daldıran bağlılığım ve nefessiz bırakan bağımlılığım,
- Olması mümkün olmasa bile-
Kaybediş endişeni tohumlandırmasın.
Sevimsizliği çoktan teyit edilmiş geçmiş hayal kırıklıkların ise
Beğeni ötesi sevgimi, heves olarak tanımlamasın.
Ama hayır, milyon kere hayır işte!
Sensiz olmaktansa yok olmayı isteyen,
Sonsuza dek yanında olmayı arzu edendir.
Unutma, sakın unutma sevgili!
Sen istemedikçe yanından hiç ayrılmayan,
Yazdıklarıyla gelecek nesillere,
Hem de gözlerini kapatıp iç çektirerek,
Aşıkmış bu su kuşu, dedirtecek kadar sevendir.
Ey, kendi güzelliği ve değerini bilmeyen beyaz tavşan!
Avcılarla birlikte yaşadığın çöllerde
Kendini ne kadar da insafsızca yargılamışsın.
Kendi değerini bilmeden, beni mi tanımak isteyensin?
Ben anlamsızlıklarına alışkın olduğum hayranlıklara,
Sadece kör bakışlarla duyarsız kalanım, görmeden.
Çok uzun süredir, görmeden bakanım.
Yakınlara körlüğümdür, derinliklere konuşturan.
İki şey görünendir sadece, iki tanedir belli eden.
Birisi;
Işığımı sevip bana çok yaklaşan veya yaklaşmak isteyenlerdir.
Uzaktan ışığımı sevenlere,
Kavurucu güneşim, sevgiyle ellerini uzatır.
Ya yakıp yok eder
Ya da geldikleri şeyin gölgesi gibi uzaklaştırır onları.
Diğeri ise;
Hüzünlü çağrılarına ve davetlerine kulak verdiklerimdir.
Bunlar, uzaktan yalnız ışıklarını görerek sevip yaklaşmak
Ve ısıtmak istediklerimdir.
Sadece çok uzağa bakanların görebildiği,
O soylu ruhlardır onlar, aykırılar...
Gözlerin göremediği, iki kişilik kayıp bahçemde,
O her şeyin anlamını yitirdiği yüreğimde,
Sadece sensindir sevilen.
Ama unutma, sakın unutma sevgili!
Sen istemedikçe yanından hiç ayrılmayan,
Yazdıklarıyla gelecek nesillere,
Hem de elleriyle başlarını tutturarak,
Bizler böyle sevenler olamayacaklarız, dedirtecek kadar sevendir.
Ey, kulaklarını dikip kocaman gözlerle bakan!
Hani; kaşlarımı çatıp,
Arkamdan beni sürükleyen kara fırtına bulutlarını izlerken,
Uzaklarda;
Issız çöl kumlarında yalnız yaşayanı parmağımla gösterip,
İşte! İşte orda şirin tavşan, demiştim ya.
Hani sonrasında, bir süre saçlarım uçuşarak,
Senin gönderdiğin rüzgârın fısıldadıklarını dinlemistim
“Tek kişilik kapıdan, sadece yalnızlığınla gel”
Seni, sevileni,
İlk gördüğüm o an başladı, içimdeki güneş tutulması.
Çok ama çok yavaş bir şekilde örten gökyüzümü,
Dipsiz karanlığa ulaştığında, uzaklaştırdığım gölgelere bile
Acımasızdın, uyarıları dinlemeyen tüm gölgeleri,
Evet hepsini, yok eden…
Hani bulutların sahibi olmasa şirin tavşan
Bu kadar rahat olmazdı, diyerek karanlığa daldığım zaman
Sevdim sevdim, diyerek sana,
Gecikmeme bozuk bakana, gülümsemiştim.
İşte o zaman, sevilmiştin zaten.
Bugünden ne az ne de daha fazla…
Unutma, sakin unutma sevgili!
Sen istemedikçe yanından hiç ayrılmayan,
Yazdıklarıyla gelecek nesillere,
Hem de çılgınca bir coşkuyla,
Kavuşmuş seven ve sevilene selam olsun, dedirtecek kadar sevendir.
ÇÖL HALKINA ÇAĞRI
Ey, amaçsız yaşamlarını uzatmak isteyenler!
En yüce tepelerde,
Sert rüzgârlarla hiç oturmamış olabilirsiniz.
Ama bilmez misiniz?
Hayatın, o değerli hayatın,
Temiz havayı kirletip geri vermek olmadığını.
Bilmez misiniz?
Yaşanırken fark edilenlerin,
Hissedilen duygularla
Ötelere, bozulmadan aktarımı olduğunu.
Evet, o anlamlı ve önemlinin
Gelecek nesillere en üstün bırakılışı olduğunu.
Yani, şimdi,
Henüz yaşananın,
Henüz yaşamayanlara,
Sonradan yaşatmak olduğunu
Bilmez misiniz?
Evet, ölümle sevgili olan hayatın,
Bilim ve sanat yatağında,
Ölümsüzlük doğurduğunu
Bilmez misiniz?
Değerler çerçevesinden çıkmayan
Asil bir yaşamın,
Geleceğe varlıklar bırakmak olduğunu
Bilmez misiniz?
KARŞILIKLI OTURMUŞLUĞUMUZLA GİDELİM
Burada, bu ıssız çölde, özgür bir gezgin için bile,
Yeterince yalnızlık varken;
Ne yaptığını bilir bir edayla
Ama ne yapacağını bilmez bir halde
Neyi bekleyensin, şirin tavşan?
Hadi, uzat artık minik ellerini.
Her kabaran düşüncemizin bile
Susmayı öğrendiği bu yerden,
Geceler boyu karşılıklı oturmuşluğumuzla
El ele gidelim.
Hadi, kalk artık, hadi ayaklan!
Açık kapıdan birbirimize geçenler olarak
Esen rüzgârlara inat,
Birbirimizle hiç konuşmadan
Gülüşerek gidelim.
YEŞİL RENGİNİ BİLMEYENLER
Ey, yalnız yaşayan apapak tavşan,
Oturmuş, hala neyi ekensin,
Burada, bu ıssız topraklarda?
Yeşil rengini bilmeyenlerin,
Hoşça karşılamadığını bilerek,
Hem de gelecekte göremeyeceğini bile bile
Durmaksızın neyi ekensin?
Ey, geleceğe iyilik tohumlayan!
İyi olma hastalığına kapılanlar,
Kendine iyi olmayı unutanlar, değil midir?
“Kendini korumayanın, şeytana ihtiyacı yoktur”
Bak işte, işte tam da burada,
Ben sana bunu, böyle söylerim.
EN BÜYÜK BÜYÜKLENMEM
Kalbinin en karanlık tenhasına,
Sevgimden başka kimsesi olmadan,
Ve alışılmadık bir cüretle gelmem mi
Karmakarışık yapan seni?
Aramadan karşılaştığın
Kaybetmediğine kavuşmandır sevgili.
En büyük büyüklenmem ise
Sana sevgimdir sevgili
Güzel gözlerinin en saklı derinine
Sevgimden başka bilinmeyeni olmadan
Ve beklenmedik bir yüreklilikle bakmam mı
Karmakarışık yapan seni?
Yitirmeden bulduğun
Olmayanı tamamlayandır sevgili.
En büyük büyüklenmem ise
Sana sevgimdir sevgili
ARANMADAN BULUNAN
Fark etmek mi, sana acı veren?
Hayır işte, değil.
Öyle değil kuzum.
Acı verenin fark edilmesidir aksine yaşanan,
Ansızın karşılaştığın pişmanlıklar olan.
Acı geri dönünce mi, yaşadığını anladın?
Hayır işte, değil.
Öyle değil kuzum.
Yaşanmamışların kayıp duygusudur acıtan,
Birden karşılaştığın, kaybedilmişlikler olan.
Ağlatan mutsuzluklar mıdır, acı veren?
Hayır işte, değil.
Öyle değil kuzum.
Mutluluk gözyaşlarıdır aksine bulunan,
Kaybedilmeden artık yaşanacaklar olan.
O ise ve gerçekten hissedilense,
Aramadığını ansızın bulmuşsundur kuzum.
Artık ümidini bile kestiğin o anda
Bırakılmıştır işte avucuna, birdenbire.
Yaşananlar fark ediş midir, inanması zor gelen?
Hayır işte, değil.
Öyle değil kuzum.
Bulunan, aramaktan çoktan vazgeçtiğindir.
Vazgeçmişliklerin bulunmasıdır birden olan.
Mutlulukla, gelecek, artık gözyaşları olan
KARA GİRDABIN YUTSUN BENİ
Ey, sevilmeyi bile kendine yakıştıramayan tavşan!
Kara girdabın yutsun beni.
Sana karışarak, seninle yok etsin.
Bil ki, seni sevmelerim,
Kendine duyduğun hoşgörüsüzlüğünden bağımsız
Ne bildiğim, her güzel olana
Ne de bilmediğim, bir olmayana
Sende karşılık bulup senle tutuşandır.
Tutkuyla yaktığını, kendinle söndür istediğim.
Ey, sevilmeyi bile kendine sorgu yapan tavşan!
Kara girdabın yutsun beni,
Sana karışarak, seninle yok etsin.
Bil ki, seni sevmelerim,
Duyduğun tüm tanımlamalardan bağımsız…
Ne büyüdüğünü, şimdiden uman
Ne de küçüldüğünü, sonradan bulan…
Beyaz sayfada asılı, beyaz bir noktadır.
Arzuyla yazdığımı, kimse görmesin istediğim.
NASIL OLUR DA YALNIZ BIRAKIR GİDERİM
Nasıl olur da yalnız bırakır giderim.
Gece benzeri güzel gözlerin olmadan,
Sensizliğe eksik giderim.
Sevgimi gizlemeyi pek iyi bilenlerden olsam bile
Daha geçenlerde,
Bakışlarımızın hep gülüştüğü o yerde,
Kendini tüm sırlarıyla, açan ben değil miyim, sevgili?
Başıma geleceklerle alay edercesine,
Güneşe karşı
Ve çıplak gözle bakabildiğimken,
Sevgim,
Nasıl olur da sen olmaksızın,
Buradan yalnız giderim.
GÜÇLÜ RÜZGÂRLARIMLA DURGUNLAŞAN DENİZ
Ey, buharlaşmadan fokurdayan sevgili!
Çiçek açan gonca gibi patlamış duygularınla,
Dıştan gözetlenebilir olmak istemen neden?
Yol kesip haydutluk yapanların,
Kim olduğunun mu hatırlanması
Hadi, güçlü rüzgârlarımla durgunlaşan denizimden al tuzunu
Ey, mayasız kabarıp köpüren sevgili!
Hareket özgürlüğü veren özgüveninle
Üşüşüp aceleyle almak istediğin ne?
Yararın bilinmesi işinde,
Varlığının konu mu yapılması
Hadi, güçlü rüzgârlarımla durgunlaşan denizimden al tuzunu.
Ey, soğukta kavrulan sevgili!
Gösterişli güzelliğine güzellik katsa bile,
Bu ani dehşet duygusu ve ürkünün sebebi ne?
Yoksa doğruluğu,
Uygun pay edenlerden mi olunmak istenmesi
Hadi, güçlü rüzgârlarımla durgunlaşan denizimden al tuzunu
Her neyse ve her ne amaçlaysa,
Tüm bu özel oluş ve davranış biçimlerinden bağımsız,
Ama benzerleri arasında nitelikleri sebebiyle
Hep üstün tutulan sensin, sevgili!
Bu her niceliği aşabilen beğenim
Ve değerli öneminden değil;
Sonu ve sınırı olmayan sevgimdendir.
Sevgim ise benzerliğimdendir.
KAPANAN GÖZLERLE GİT
İçinin bir parçası bana der ki;
Git, nereye diye bile sormadan, sevginle git.
Bilinmez, tüm var olanları,
Bilinir, olmayan yapanla git.
İkimizsiz bir şey yaşanmasın diye
Eksik olmayanı, bütünleyenle git.
Git, nereye diye bile sormadan, sevginle git.
Şüphe duyulan, beklentisiz sevgisine,
Karşılık yüklemeden, sorgusuz sevene git.
Sarmalasın ve küçücük yapsın diye,
Kucak dolusu sarılıp kapanan gözlerle git.
BENİMSİN ÜLKEMİZE GİDELİM
İçimin bir yarısı sana der ki;
Mesafeler dolu,
Bize ait olmayanlar ülkesinden
Hududu, sadece ve yalnız
El ele tutuşma uzaklığı olan,
Benimsin ülkemize gidelim, sevgili.
Sen orada göğsüme yaslarken güzel yüzünü,
Gözlerin kapalı…
Ben yanında sırf sevgili uyanmasın diye,
Nefesini tutan olayım.
Sen yanımda,
Kalbimin coşkulu aşk çağrılarını huzurla dinlerken,
Ben orada,
Yüzündeki ay ışığından bile kıskanıp sarılan olayım.
MARUZ KALAYIM SENLE, SEVGİNE
Biricik parçasından uzak kalan ruhumun,
Kayıp ilanıdır; yokluğun,
Sensizliğin, geçmeyen zamanlarında
Evet, o ayrılık özlemiyle;
Her şey yarım…
Her zaman boş…
Yetişir bunca yoksunluk,
Hadi, olanca ne varsa,
Her şeyi bırak da gel, sevgili.
Alıkoy artık özlemimi
Geri kalsın, yalnızlık…
Maruz kalayım senle, sevgine
Alabildiğine.
Biricik parçasından uzak kalan ruhumun,
Bulundu haberidir; varlığın,
Sensizliğin, geçmeyen zamanlarında
Evet, o kavuşma heyecanıyla;
Her şey bütün…
Her zaman dolu…
Yetişir bunca yoksunluk,
Hadi, olanca ne varsa,
Hepsini bırak da gel, sevgili.
El koy artık hasretime
Beri dursun sensizlik
Maruz kalayım senle, sevgine
Alabildiğine.
SADECE SEVGİNİ KULLANAN OLMAYI DİLE
Ey, anlaşılamadığı için başkaları tarafından alışılamayan!
Söylenemediği için
Söylenmeyenleri duymak isteyenlerden misin, sevgili?
Doğru! Onlar, seni değil; sendeki gücü sevmeyenlerdir.
Gerçek! zayıf olmamak olmayan güçlü olmayı bilmendir.
Evet, sadece bu sevgili.
Ama, ama sakın
Bütün gücünü kullananlardan olma sevgili,
Yürekli kimseye yakışır bir davranış olsa bile.
Sadece, evet sadece
Sadece sevgini kullanan olmayı dile,
Hep daha büyük, önemli bir sonuçla.
Ey, her olmuş şeye üzülen sevgili!
Yaratılan sevginin etkisi,
Bir hareketten doğan kaba kuvvetten daha öte değil midir?
Ve sevgi, gözü pek yaklaşımlarla
Süre bitmeden bir yerin öte yakasına geçmek değil midir?
Ve olacaklardan korkmamak değil,
Korku hissini bile hissedememek, değil midir?
Ey gidilen yolu geri geri yürüyen!
Ne kendi varlığım
Ne de senin üzerinde bırakılan izlenimle ölçebileceğin sevgim,
Sendeki ve sevgimdeki ısrarım kadar büyüktür sevgili.
BENİMLE GELMEZ MİSİN?
Ey, karşılıksız sevilmeyi bilmeyen tavşan!
Ben senden, kalbinde bana sevgi istemeyenim.
Hayır, sevgimin bedeli, zaten varlığındır.
Doğrusu; ben seni gerçekten sevgili bilenim.
Benimle gelmez misin?
Ey, sevgime kendini yakıştıramayan tavşan!
Ya ben sevgimle kalbine demir atmışsam,
Ve dokuz kat mühürle,
Kendimi kendine bağlamışsam,
Ve gözlerden uzak bir şekilde,
Anahtarımı avucuna bırakmışsam.
Bilemedin mi?
Eğer sevgim, halâ ağır gelmediyse sana
Bil ki O'sundur; sevgimi taşıyan,
Benimle gelmez misin?
Ey, sevgimle sevilmeyi sorgulayan tavşan!
Eğer sen hala bilmeyensen, bir de kalbine sor.
Seni hakkıyla ve beklentisiz sevmemiş olsaydım,
Azgın çöl rüzgârlarında uçuşup kaybolmalı, değil miydim?
Gerçek; senden daha çok sevilecek bir şeyi olmayanım.
Benimle gelmez misin?
Ey, gerçek sevgiyi geçici heves sanan tavşan!
Aksi olsaydı, senden önceki zamanlarda,
Başkalarını sevmiş olmam, gerekmez miydi?
Onlar sen olsaydı,
Onları elbette sevmeyecek değildim.
Fakat onlar arasından kimse,
Senin gibi kalbime sevgi hiç düşürmedi.
Sen, O'sun; aranmadan bulunan.
Sana duygularım sevgimdendir.
Sevgim ise benzerliğimden
Ama ben doğru söylesem bile,
Hakkıyla sevgimi anlatamam.
Karşılıksız sevilensin.
Gel, kurak çöl topraklarından özgürlüğe gidelim.
Benimle gelmez misin?
Ey sevgimin ateşini yakan tavşan!
İyi bil ki; o çağrını duyduğum gün, tutuşan sevgim
Bir daha söndürülemeyendir:
- Tek kişilik kapıdan, yalnızlığınla gel!
İşte ben, böyle,
Yüreklilere yakışır bir şekilde gelenim.
Ve sevgimi bilinir kılmaktan ise sakınmayan
Hiç sevgim,
Başkalarının hissettiği gibi olur mu ki,
O, senden karşılık beklemeyendir.
Ve sadece sana beklentisiz verilendir.
Aksi zaten,
Asillere yakışmayan bir davranış, olmaz mıydı?
Hadi, kalk, buradan gidelim, Sevgili.
Benimle gelmez misin?
Gerçekten, sonsuza dek sevileceksin.
Kalbim çarpmaya izin verinceye,
Yahut sen uzaklaş deyinceye kadar Seninleyim.
Meğerki sen yalnız gitmemi dilememiş ol.
Hadi, al sevgimi.
Benimle gelmez misin?
Beklentisiz sevgime yemin olsun,
Sonsuza dek sevileceksin.
Eğer, aynı anda ve aynı şekilde
İçimizde büyümeseydi sevgi fidanlarımız
Sarılan sarmaşık zaten olamazdı.
Şimdi sen hasat etmedikçe, büyüyeni,
Nasıl olur da ben,
Sensiz ve yalnız buradan giderim.
Hadi, kalk artık, ayaklan.
Benimle gelmez misin?
Gezginle gelmeyen misin, sevgili?
Seni, kendimden daha çok sevmeseydim,
Bu bana ağır gelenlerden olurdu.
Ama peki, istediğin olsun.
Çünkü, beklentisiz sevilensin.
Mesafeler uzaklaştıkça
Kalplerimizle yakınlaşan kalalım.
Olduğun yerde, uzakta sev beni, eğer yapacaksan
Ben de böyle yapanlardanım.
Gözlerinin önünde ve sevgimin gereğince
Gerçekten çok sevildin.
Onlara, gelen geçene ve gelecek nesillere,
Büyük sevgimin haberini ver, sevgili.
Belki, bizi bize uzaktan sevgili kılan
Onlara, yakından sevmeyi öğretendir.
BİZ BİRBİRİMİZDEN ÖĞRENDİK SEVGİLİ
Sevme mutluluğunun yanı başında
Yüzümüzün kızarmasıyla baş başa oturmayı
Ve söylenmesi gereken her şeyi, suskunlukla anlatmayı,
Biz birbirimizden öğrendik sevgili.
İkimizin olanı, bizden çalanlara bile
Karşılıksız merhamet duymayı
Ve sırf birileri mutsuz olmasın diye,
Geç bulduğumuz bu eşsiz mutluluğu
Gülümseyerek onlara bırakmayı
Biz birbirimizden öğrendik sevgili.
bottom of page